Primadonna

Fazla egosit olduğu doğruydu belki ama yetenekleri hiçbir zaman tartışılmadı Recoba'nın...

Primadonna çok uçan, ünlü ve şımarık insanlara verilen bir lakap ve İtalyanlarda bu lakaba Recoba'yı uygun görmüşler.

Gerçektende böyleydi...

1999'da geldiği İnter'den her sezon ayrılacak dendi ama 2007 yılına kadar takımdan ayrılmadı. Aylar boyu ilk onbirde forma giyemedi fakat Moratti'nin manevi oğlum dediği Recoba sürekli İnter'de kaldı. Moratti ona çok güveniyordu ve zaman zaman bazı maçlarda Recoba yazılı formasını giyiyordu. Ancak işler İnter - Recoba ikilisi için hiç iyi gitmedi...

2006'dan sonra Recoba'da artık top oynamak istemişti ve bu nedenle Torino'ya kiralık olarak gitmişti. Recoba aradığını Torino'da da bulamadı. 22 maçın 18 inde 90 dakikayı tamamlayamadı.

Dünyanın en iyi sol ayaklarından biri olan ancak yandan orta kesmelik serbest vuruşları, hatta kornerleri bile kaleye vuran zihniyetiyle asla yeteneği ölçüsünde büyümeyi başaramadı Recoba...

Bazen fazla bencil oluşu ve birazda kendine bakmayıp fizik gücü olarak aşağılarda kalması onun bir Zidane ya da Ronaldinho gibi futbol tanrısı olmasını engellemişti. Gününde olduğu, iyi oynadığı maçlarda onu izlemek büyük zevk verirdi futbol dilencilerine...

Bir ara Yunanistan'a, Panionios tarihinin en sükseli transferi olarak gitti... Ve belki de yeniden kendini bulmak için. Fakat yine olmadı... Avrupa'da büyük yetenekleri ile nam salıp kendi ülkesinde ufak bir takımda kariyerini noktalayan bir futbolcu olma yolundaydı ve nihayetinde soluğu da başladığı yer alan Danubio'da aldı bu sezon başı... Orada da geldiğinden beri oynadığı maç sayısı 9... Çok hızlı bir çöküş hikayesi gibi... Tıpkı Maxi Lopez gibi o da bir an önce toparlansın istiyorum ama bu pek mümkün gibi durmuyor...

Bizim aklımızda sadece 'kafasına esince' Dünya'nın en iyisi gibi oynayan bir futbolcu olarak kalacak hep Recoba...

Foto @ Flickr