Ege Görgün sıradaki konuğum. Onu Goal dergisi editörü diye tanımlayabiliriz ancak bu yetmiyor. Sevgili Ege Görgün Sinema ve müzik yazarlığı yapıyor, çizgi romanlarla ve kitap editörlüğü ile ilgileniyor... "Zengin olabilirsiniz, genel müdür olabilirsiniz, köşe yazarı olabilirsiniz, hatta başbakan bile olabilirsiniz... Ama adam olmak o kadar kolay değildir... Benim nezdimde adam olmadıktan sonra, yukarıdakilerin hepsini birden olmuşsunuz, vız gelir tırıs gider..." diyor kendisi. Doğru da diyor. Ege Görgün de adamlardan, ama adam olmak zor gerçekten... Söyleşinin içinde daha ayrıntılı olarak okuyacaksınız zaten. Az sorduk ama öz sorduk kendisine. Buyrun;
1) Şimdilerde Goal dergisinde editörlük yapan Ege Görgün buraya nerelerden geldi? İlerisi için hedefleri nelerdir?
İzmit, Şirintepe'den geldim diyebilirim. 1995 sonlarında girdim ilk medya plazamın kapısından. Ne Babıali kalmıştı, ne de yazısını daktiloyla yazan yazarlar. Gazete ve dergi sayfaları bilgisayarlarda tasarlanıyordu artık. Medyanın modern zamanlarıydı anlayacağın. Tekniklerle birlikte anlayşların, prensplerin de değiştiğini zamanla anlayacaktım. Kimsenin adamı değildim, torpilim yoktu ama işimde hep yükseldim. Beş sene içinde hem yazar hem de yayın yönetmeni olacaktım. Hedeflerimin çoğunu gerçekleştirdim. Artık tek hedefim her ne olursa olsun işimi iyi yapmak ama bunu yanlışa yanlış doğruya doğru diyebilecek kadar özgür bir şekilde yapmak. En önemlisi de davranışlarım ve duruşumla arkamda hakkımda kötü sözler sarf edecek insanlar bırakmamak, belki bir iki cahil ruha yazılarımlı ışk tutabilmek.
2) Futbol dışında çizgi romanlarla ve kitap editörlüğü ile ilgileniyorsunuz. Hangisi sizin için daha önemli? Hepsini dengeleyebiliyor musunuz?
Sinema yazarlığını unutmuşsun. Ve müzik yazarlığını... Açıkçası futbol sonradan dahil oldu iş hayatıma. Bu saydığım işlere hala devam ediyorum. Tersninja.com oldukça takpçisi olan bir blog. Konular arasında çok ayrım yapmıyorum. Sinema, kitaplar, müzik, çizgi romanlar ya da futbol. Benim için aslolan yayıncılık, dergicilik. Yani hangi konuda yayıncılık yaparsam ona daha çok eğiliyorum mecburen. Dengelemek zor, oranlarla oynuyorum yalnızca. Mesela bu aralar Goal dergisi var, Goal.com var onun için futbola çok zaman ayırıyorum. Ama Tersnija.com ve Esquire dergisi de kültür sanatla bağımın bir şekilde canlı olmasını gerektiriyor. Ayın belli günleri belli konulara ağırlık veriyorum mecburen.
3) Goal iyi yolda mı? Derginin geleceği nedir? Beklentiler karşılanıyor mu?
Türkiye'de hehangi bir derginin iyi yolda olduğunu söylemek pek mümkün değil. Dergi okuma kültürü yok ülkemizde. Bu da her derginin her an kapanabileceği anlamına geliyor ne yazık ki.
4) Gelelim Futbola. Bu sezon genel olarak TSL'den beklentileriniz ne yönde? Bursaspor'un başlattığı devrim sizce devam edecek mi yoksa yine alıştığımız şampiyonlardan birini mi göreceğiz?
Artık her şey olabilir. Bursaspor ikinci kez şampiyon olabilir mesela. Yanlış, fuzuli ya da israfa kaçan transferler yapmaya dalıp futbolu unutan büyük kulüplerin hak ettiği bir cezadır bu.
5) Sizce TSL'de yapılan en önemli transfer hangisi? Sezon başında yapılan bu önemli transferler sezon içinde beklentileri karşılayabilecek mi?
Tartışmasiz Şota Arvaladze. Büyük paralar harcanan transferleri söylememi bekleme. Konyaspor'un Bursaspor'dan aldığı Veli Acar. Fener'in Caner'i transferi isabetli transferler. Keza Galatasaray'ın aldığı Çağlar da öyle. Ama bu sene en çok Nihat, Necip ve Arda'yı konuşacağız gibi geliyor bana. Büyük paralara gelen yabancı futbolcuların yine hayalkırıklığı olacağına inanıyorum. Ama bu o futbolculardan çok, onları taraftarın önüne mucize yaratacak adamlar olarak atan yöneticilerin suçu.
6) Sizce TSL'de takımının başından ayrılan ilk teknik adam kim olacak?
Aykut Kocaman'dan şüpheleniyorum.
7) "40 yıldır Türk futbolunu bilfiil takip ediyorum. Türk takımlarının hiçbir zaman hazır olduğunu görmedim. Ne sezon öncesinde, ne sezon ortasında, ne de sezon sonunda. Sanki rakipleri 6 aydır maç yapıyorlar" sözü Ahmet Çakır'a ait. Sizce bunun nedeni nedir? Buna katılıyor musunuz?
Katılırım. Böyle olmasının sebebi de saha içinde ve dışında, altyapıda ve üstyapılarda profesyonelliğin gereklerini yerine getirebilcek bir metalitemiz ve milli karakterimiz olmaması.
8) Kazım Kazım adam olur mu?
Olur ama heralde ben görmem. Şaka bir yana, belki gerçekten yıllar sonra. Ben sana sorayım, Yattara adam oldu mu mesela?
8) Dünya Kupası sizin beklentilerinizi karşıladı mı? Ben herşeye rağmen kupanın başında hayalimin finali dediğim Hollanda - İspanya karşılaşmasına şahit olduğum için kupayı mutlu tamamladım. Size de yıllar sonra 2010 sorulduğunda aklınıza ne gelecek?
Bir iki maç dışında karşılamadı. Ama milletlerarası futboldan artık daha fazlasını beklememek lazım. Bence Dünya Kupası'ndaki gurup maçları de tek maç eleme usülü yapılmalı. Takım sayısını çoğaltsınlar. Kuzey Kore'nin Brezlya'ya direnişi. David Villa'nın golleri. Almanya. Önliberolar.
9) Oynanan Dünya Kupası'ndan sonra sizden bir 'Ege Görgün FC' istesek ?
Almanya. Çünkü melezler güzeldir.
10) Kimleri destekliyorsunuz? Siz de benim gibi futbola romantik yaklaşanlardan mısnız ?
İbrahin Altınsay gibi futbol düşünürlerini, Radikal spor sayfasını, yorumcu Rıdvan Dilmen'i, Danimarka Dinamitleri'ni, üç kuruşa büyük takımların formasını terleten büyük yetenekleri, ve tabi evelallah Kocaelispporlu olsam da tüm Anadolu takımlarını.
11) "Bazi insanlar futbolun bir olum kalim meselesi olduguna inanirlar. Sizi temin ederim ki ondan cok cok daha onemlidir" Sözü size ne ifade ediyor? Sizce bu doğru bir yaklaşım mı?
Değil elbette. Kendini kaybetmeden de futboldan keyif alınabilir. Bunu yapamayanlar futboldan değil, ait olma dürtüsüyle hareket eden, kendini başka şekillerde ifade edemeyen tipler. Şiddet hepimizin içinde var ama yeteringe eğitimli, kültürlü ve uygar olup, birey olmayı becerebildiniz mi bu şiddeti bastırabilir ya da daha sağlıklı bir yolla boşaltabilirsiniz..
12) Sizde mutlaka mahalle arasında ya da toprak bir sahada futbol oynamışsınızdır. Çocukluk yaşlarında herkes kendi yaşadığı nesile göre ya Maradona olurdu, ya Rıdvan olurdu, ya da Zidane olurdu. Sizin de top ayağınızdayken ağzınıza aldığınız bir isim var mıydı?
Elbette. Ya Tanju Çolak olurdum ya Buschman ya da Preben Elkjaer Larsen.
13) Tribünde ilk izlediğiniz maç hangisiydi? Bizimle paylaşır mısınız?
Kocaelispor'un Diyarbakırspor'u 4-0 yendiği 30 Mayıs 1982 tarihli bir maç.
14) Futbol Blogları hakkındaki düşünceleriniz neler? Bu blogların alternatif spor medyası olduğu görüşüne katılıyor musunuz? Sizce Blogger'lık bir meslek mi?
Para kazanmıyorsanız meslek değil, hobidir daha çok. Bloglar çok önem veriyorum çünkü onların sayesinde spor basınının pecmürdeliği ortaya çıktı. Son yıllarda spor basını kendini geliştirdiyse bu bloglar sayesinde gerçekleşti..
15) Dünya'nın en güzel kadını?
Tartışmasız Monica Belluci. Ama yaşlandı artık biraz. Yeni bir aday belirlemenin zamanı geldi sanırım. hatta belirledim bile, Asuman Krause.
15) Tek Tek sorularla bitirelim. Real Madrid mi, Barcelona mı?, Pele mi, Maradona mı?, 1974 ve 1978'in Hollanda'sı mı, 1982'nin Brezilya'sı mı?, Dünya Kupası'mı, Şampiyonlar Ligi mi?, PES mi FIFA mı?
Real Madrid değil kesinlikle, o zaman geriye Barcelona kalıyor. Cruyf desem olmaz mı? Ama Maradona Pele'den daha iyi futbolcuydu. Kesinlikle Hollanda. Futbol daha kötü evet ama yine de Dünya Kupası. O işlere hiç girmedim özellikle ama PES ağzımı sulandırmıyor desm yalan olur. .
16) Çok Teşekkürler söyleşi için. Son olarak Blog için tavsiyeniz ya da düşünceleriniz varsa dinlemeye hazırım.
İşinizi ciddiye alın ki sizi de ciddiye alsınlar. Ve Türkçe'ye daima özen gösterin. Benim yanıtlarımı elden geçirerek başlayabilirsiniz işe...
0 YORUM:
Yorum Gönder