Blog Söyleşilerinde sırada sevgili Bağış Erten vardı... Bu söyleşi aynı zamanda yüzyüze yapılan ilk söyleşi oldu, bu yüzden ayrı bir öneme sahip. Esasında Bağış abiye soruları mail yolu ile gönderdikten sonra 'bu kadar sorunun altından kalkamam, en iyisi çık gel' demesi bu durumda etkili oldu. Sevgili dostum Egemen ile Bağış abiyle Beşiktaş'ta güzel bir cafe'de buluştuk, çaylarımızı içtik ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik... Bu arada ses kaydında Egemen'in telefonunun katkısı büyük. Benim telefonumun şarjı bitmişti ve tüm bunları aklımızda tutmayı göze almıştım... :) Ona da ses kaydını bana ulaştırdığı için ve Bağış Erten'e vakit ayrıdığı için tekrar teşekkür ederek sizleri ilk bölüme alalım...
- Hukuk fakültesi mezunusunuz ama mesleğinizde ilerlemek yerine spor yazarlığını tercih edip bu yönde adımlar attınız. Bu nasıl oldu?
" Mesleğe nasıl başladınız? Sorusunun devamı aslında bu süreç... Normalde Hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra akademik kariyer düşünüyordum. Boğaziçi'nde master da yaptım... Aslında hayatıma Gazetecilik hikayesi ile başlamadım yani... 22 Yaşında Gazeteciler cemiyetinin bir yarışmasını kazanmıştım. Daha sonra iletişim yayınlarında çalışırken Radikal gazetesinden 'yazar mısın?' diye teklif geldi. Bende 'arada bir yazarım' diye düşünürken bir anda bütün işleri bıraktım ve o tarafa doğru yöneldim...."
- Futbolu yazıyorsunuz konuşuyorsunuz... Peki oynuyor musunuz amatör olarak ?
"Bende gençliğimde herkesin oynadığı gibi oynadım tabii...
-Futbolcu olmayı istemişsiniz galiba?
" Aynen öyle, ama işte sorarlar ya hani Üniversite mi futbol mu diye demek ki fazlasıyla yetenekli olmadığımız için şimdiki olduğum yolda ilerlemişim... Ama hala oynuyorum. 4 farklı yerim kırıldı futbol oynarken :) Ama yine de oynamaya devam....
- Osasuna takımına karşı sempatiniz var mı? Böyle bir muhabbet çıkmıştı zamanında...
" Eurospor'ta Yiğit Tok diye bir spikerimiz var, kendisini çok severim... Bu Osasuna takımına karşı sempati duyma olayı benim onunla yaptığım bir geyikten ibaret. 'Ender gelişen Osasuna atakları' diye bir kalıp vardır, bu durumdan dolayı bir ara Osasuna'yı seviyor ve takip ediyorduk. Malum, ender gelişen bir şey güzeldir her zaman..."
- Ntvspor, Radikal ve Eursport... Bu üçünü yürütmek zor olmuyor mu?
" Bunların yanında Kadir Has'ta Spor İletişimi sertifika programı da var... Normal şartlarda bir insanın iki işi birden götürmesi bile zorken bu hepsi doğal olarak zor oluyor tabii. Ama bu hepsinin şöyle bir yanı var; hepsi birbirini besliyor. Birbirinden bağımsız işler değiller. Severekte yapıyoruz, zor olmasına rağmen sıkıntı yok yani..."
- Gelecek için yeni bir kanal ve yeni bir gazete de çalışmak gibi hedefleriniz var mı?
"Hem Ntvspor'da çıkmaktan, hem de Eurosport'ta yayın yönetmeni olmaktan çok mutluyum... Biri önüme sözleşme uzatsa '20 yıl böyle kalacaksın' diye hiç düşünmeden hemen imzalarım. Üstte miyim, altta mıyım bilemiyorum fakat yaptığım işlerden memnunum... Bunun yanında Radikal'de benim için çok önemli. Çünkü yazara en çok önem veren ve yazması için kısıtlama koymayan bir gazete. Aynı zamanda Radikal'de yazarken geniş olabiliyorsunuz. Sadece sporla ve futbolla sınırlı kalmadan kültür sanata dair bir Dünyaya da girebiliyorsunuz. Aynı zamanda Radikal'deki yazılarınızda bir sinemaya, siyasete ya da bir kitaba gönderme yaptığınızda bunu anlayabilen okurların sizi takip ettiğini biliyorsunuz... Benim arkaplanım sadece spor olmadığı için yazılarımda farklı birşeyden bahsedersem anlaşılma kaygısı da taşımak istemiyorum. Radikal bu yönden çok farklı..."
-Örnek aldığınız veya severek okuduğunuz isimler mutlaka vardır...
"Evet. hem örnek aldığım, hem severek okuduklarım var... Tabii bunların ortaya çıkmasında değişik şeyler var. Çalışma ahlakı, iyi yazı, özgün fikir... Tanıl Bora ki bana bu süreçte en büyük desteklerden birini yapıp el vermiş insanlardan biridir. Yine Yiğiter Uluğ'u her zaman ayrı bir yere koyarım. Uğur Vardan'ı çok severim. Başka dünyalarla futbolu birleştirebildiği için. Atilla Gökçe'yi kendi jenerasyonunun en iyilerinden olduğu için çok severim. O yaşa geldiğimizde biz öyle olacak mıyız bilemiyorum... İbrahim Altınsay'ıda unutmamak gerek. Onun bakış açısı, Dünyaya'ya entegrasyonu çok farklı... Mehmet Demirkol iyi yazardır. Tabii her zaman insanlar örnek alınmaz bazen de gazeteler veya dergiler örnek alınır...
- Avrupa Liglerini mutlaka takip ediyorsunuzdur. Şampiyonluk adaylarınız kimler?
" Özellikle Avrupa Liglerinden birkaçını çok iyi takip ediyorum. Mesela İspanya'da Barcelona'nın sanıyorum hiçbir maçını kaçırmadım. Hatta bazen bazı maçları kayıda aldığım da oluyor. İngiltere'yi çok iyi takip ederim aynı zamanda. Orada her zaman Arsenal'i tutarım. Arsenal'in yaptığı işte çok iddialı olması gerekmiyor. Bu haliyle seviyoruz... Ancak onlar için şu an kadroya baktığımızda Fabregas'ı gönderirlerse çok büyük bir kayıp olacak... Doğrusunu söylemek gerekirse onu daha fazla tutamayacaklarmış gibi duruyor... Ayrıca Man Utd'taki tribün hikayeleri en az futbolun kendisi kadar zevkli şu anda. İtalya'yı çok iyi takip etmiyorum. Herkeste İtalya ile ilgili ufak bir can sıkıntısı var. Yani oraya Ronaldinho'da gitse, Pato'da gitse, Mourinho'da gitse İtalya futbolu sanki bir türlü olmuyor. Genetiklerindeki futbol anlayışı farklı. Ben bununla ilgili şunu çok beğenmiştim. Andriy Shevchenko Chelsea'ye geldiğinde 'İtalya'da satranç, burada futbol oynanıyor' demişti.... Bu açıklıyor esasında... İnter şampiyonluk adayım fakat onun başarısını da son yıllarda İtalya'da yaşanan olaylara bağlıyorum. Bu yüzden İtalya ligine hep yan gözle bakıyorum. Fransa'da Bordeaux'u özellikle çok iyi takip ediyorum ve şampiyon olmalarını istiyorum. Çünkü hakikaten Blanc'ın Dünya Futbolunda çok iyi işler yapacak bir isim olacağına inanıyorum. Almanya'nında sürprizlerini her zaman sevmişimdir. B. Dortmund'un atmosferini ve takım yapısını farklı buluyorum. Ayrıca Nuri Şahin'ide beğenerek izliyorum. Şampiyonluk adayım ne yazık ki Bayern... Normalde o takımı sevmem ama bu yıl çok iyi top oynuyorlar. Van Gaal ile çok farklı oldular. İspanya'da da Barca varken başka birşey söylemek zor... Real Madrid'in istediğinde ligde neler yapabildiğini görebiliyoruz. Ancak Barcelona'nın altyapı sistemi harika... Bir maçta Barca'nın ilk onbirinde 8 altyapı oyuncusu vardı fakat hangi maç olduğunu hatırlayamıyorum şu an. Kalede Valdes, sonra Puyol, Pique, Busquets, Xavi, İniesta, Messi sonradan oyuna Krkic girdi... Bu müthiş bir durum gerçekten. Ben bunu çok önemsiyorum. Barcelona'yı takdir etmek demek aynı zamanda altyapı olayını da takdir etmek demek...
- Real Madrid... Sizce kendi sahasında alabilecek mi Şampiyonlar Ligi'ni?
" Real Madrid'in Şampiyonlar Ligi'ni alma ihtimali La Liga'yı alma ihtimalinden daha fazla... (Burada 'keşke' diyorum şimdi. :) Biz Bağış abiyle bu muhabbeti yaparken Madrid Lyon'a en az 3 gol atacaktı çünkü...) Son yıllarda Real çok kötü bu ligde... Fenerbahçe'nin yakaladığı çeyrek finali kaç yıldır göremiyorlar... Şampiyonlar Ligi çok ince detaylarla oynanıyor. Ufak detaylar herşeyi değiştirebiliyor. Mesela Ovrebo geçtiğimiz yıl Chelsea'nin penaltısını verse Barca için herşey değişirdi... (Burada hepimiz aynı anda 'Ovrebo tam bir felaket' diyoruz...) Real Madrid parayı verdi, düdük umarım ötmez... (Ah Bağış abi ah... :) )...
-Dünya Kupası yaklaşıyor... Biz yokuz, kimi destekleyeceksiniz?
" Vallahi geçen Dünya Kupası'nda da aynı şey olmuştu. 32 takımın 30'unu falan desteklemiştim... Bu çeşitli sevme biçimlerinden kaynaklı... Maradona'nın Arjantin'i varsa onu desteklemeyen olmaz herhalde... Aynı zamanda bu kadar iyi oynayan bir İspanya bu kupayı kazanmasın mı? kazansın tabii... İngiltere neden olmasın... Tabii bir Afrika'lı Afrika'da gerçekleşen bir kupada mucize gerçekleştirmesin mi? Mutlaka gerçekleştirsin. Umarım gerçekleştirir. Böyle konuştukça işte takım sayısı artıyor. Ama şöyle söyleyelim; İspanya, Arjantin ve Fildişi'ni ayrı bir gözle ve gönül bağlılığı ile izleyeceğim. "
- Honduras'ı falanda tutarız herhalde ? :)
" Tabii, onu zaten kafadan tutarız :) Kuzey Koreyi'de tutacağız... Cezayir'ide unutmamak gerek. Hepimiz Cezayir'in Fransa ile aynı grupta olmasını temenni ettik ama maalesef.. :) "
- Peki, Bursaspor başarabilecek mi?
" Bursaspor umarım başarır ancak bu cümleme Bursaspor'lular belki kızacaklar ama 3 büyüklere benzeyip başaracaklarsa mümkünse başarmasınlar... Mesela Bursa'da Bursaspor'lular başka takım taraftarlarına hayat alanı tanımayacaklarsa bu olmasın. Bursa umarım kendisine benzeyerek bu işi başarır... Geçen yıl şampiyonluğun kıyısına kadar gelen Sivasspor'dan artık bıkmıştık... Zaten Türkiye'de var olan agresif yapının Sivas'ta oluşması hiç iyi değildi. Yani Fatih Terim varken onun benzerlerinin bir anlamı yok... Şampiyonluk yaklaştıkça Ertuğrul Sağlam'da tıpkı Bülent Uygun gibi agresif bir tavır takınmaz umarım ki böyle bir durum olacağını sanmıyorum. Ertuğrul Sağlam karakter olarak diğerlerinden ayrışıyor çünkü... Bursa şampiyonluğa çok müsait bir yer... Bursa şehri şampiyonluğu kaldırabilecek bir kapasitede. "
- Tribünden ilk izlediğiniz maç... ?
"Sanıyorum küçükken babamla gittiğim Adanaspor - Altay maçı... Antep'te yaşarken Antepspor'un çok maçına gitmiştim. Antep adına unutamadığım maç 3-1 kazanılan Fenerbahçe maçı. İstanbul'a taşınmasaydık eğer muhtemelen Gaziantepspor'lu olarak kalırdım... O Antep çok iyi bir takımdı... Yaşar'lı, Paşa Hüseyin'li... İstanbul'da ise Fenerbahçe'nin Rize'yi 6-0 yendiği maça gitmiştim ilk... Galatasaray'ın yine pek çok maçı... "
- Favori takımnızı yapmanızı istesek sizden ?
" ... Barcelona'ya kimleri ekleyelim ? :) ... En iyi kaleci kesinlikle Casillas... Sağ bekte Alves ve Maicon'da çok iyi ama ben Ramos'un bambaşka bir noktaya geldiğini düşünüyorum. Evra'yı pek sevmiyorum ama en iyi sol bek diyebileceğimiz için onu koyalım... (Evra'yı bize Ertem Şener sevdirdi.... :) ). Pique ve Rio ortada olur... Orta alanda Xavi ve İniesta'yı zaten koyduk, kanatlar Messi ve C. Ronaldo, ileride kesinlikle Zlatan, (ben burada araya girerek 'acaba Zlatan'ı Rooney iyi besler mi diyorum fakat Bağış abinin tercihi Torres'ten yana oluyor...) yanında da Torres... Çok fazla forvet var, seçmek zor... Cristiano Ronaldo'suz zaten olmaz. Messi olmadan hiç olmaz. "
- Şapkalarınızı da sormadan geçmeyelim ? :)
" Şapkaları üniversite yıllarından beri takıyorum... Değişik yerlerden alıyorum. Eminönün'deki şapkacı ustalar uğrak yerim... Yurtdışından, ordan burdan ala ala 50'yi geçti sanıyorum... "
2. Bölüm yakında... Ses kaydından derlemek çok zahmetli bir iş olduğu için söyleşiyi iki bölüm olarak ayırmayı uygun gördüm...
1 YORUM:
çok keyifli bir sohbetti gerçekten=)) telefon için teşekkür etmişsin abi ama kim olsa yapardı o iyiliği...ses kaydını yazıya geçirmek de çok zor olsa gerek o yüzden ayrıca kutluyorum seni.çok güzel bir iş çıkarmışsın...
Yorum Gönder