27 Kasım 2011 Pazar
Bitmeyen Şarkı...
25 Kasım 2011 Cuma
AVB, baskı olduğuna inanmıyor ancak işaretler tam tersini söylüyor.
Takımın zamana ihtiyacı olduğu yönündeki görüşlere katılmadığını belirtmiş ve ilk sezonunda başarılı olacağına olan inancının tam olduğunu ifade etmişti.
Ancak son dönemdeki düşüş sonrasında eleştiri oklarının Portekizli teknik adamdan çok Chelsea kadrosuna yöneldiğini söylemek yanlış olmaz. Bazı açıklama hataları, taktik yanlışlar ve savunma kurgusundaki kırılganlıklar, genç teknik adamın eksikleri olarak nitelendirilebilir.
Bu sıkıntılı dönemde genç teknik adamın yüzünü güldüren genç bir oyuncu var. Dider Drogba'nın golünün de hazırlayıcısı olan Daniel Sturridge, düşüşe geçen
Chelsea'nin yükselen yıldızı olarak dikkat çekiyor. Transfer olduğu dönemde şüpheli gözlerle onu izleyenler, bugün ayakta alkışlıyor 22 yaşındaki oyuncuyu.
Beklentinin altında kalan isimlerin, yaşları ve kulüpteki tecrübeleri ne olursa olsun dikkatli olmaya başlamaları gerekiyor.
Genç oyuncularla çalışmaktan çekinmeyen Villas-Boas, Josh McEachran, Romelu Lukaku ve Oriol Romeu genç yetenekleri, tecrübeli isimlerin yerine koyabilir.
Villas-Boas için tehlike çanları uzun süredir çalıyor. Portekizli teknik adam da görevde kaldığı süre içinde radikal değişiklikler yapma yolunu seçebilir. Kaybedecek bir şeyi olmayan bir insandan her türlü çılgınlığı bekleyebilirsiniz.
Goal.com
23 Kasım 2011 Çarşamba
"Bir futbolcunun geçirdiği sakatlık, gol atmaktan daha önemlidir." Top 10 Fair Play hareketi.
1. AJAX - CUMBUUR |
2. Dİ CANİO! FAŞİST BİR CENTİLMEN... |
3. PAVEL NEDVED |
Lazio'nun karşılaşmada 3-0 galip olduğu sırada rakip takımdan Amaral ile girdiği mücadeleden sonra yerde kalan Nedved, meşhur hakem Pierluigi Collina'nın penaltı noktasını göstermesi ile takımına bir gol daha attırma şansı yakalatır.
Amaral uzun süre bu duruma itiraz eder. Tam bu sırada ayağa kalkan Çek oyuncu Nedved, Collina'nın yanına gidip, "Hayır, sadece ayağım takıldı. Penaltı değil." der ve Collina'da kendisine teşekkür edip penaltının iptal olmasını sağlar. Bu olay, İtalya'da yaşanan en büyük 'Fair Play' hikayesi olarak akıllarda kalır...
4. ROBBİE FOWLER & DAVİD SEAMAN |
Kendisini yere atmasından sonra maçın hakemi penaltı noktasını göstermiş ancak Fowler, buna uzun süre 'penaltı değil' diyerek itiraz etmişti.
5. DE ROSSİ |
6. CENK İŞLER & BEŞİKTAŞ |
2006 yılında oynanan Beşiktaş - Kayserispor maçında Kayserispor forması giyen Cenk İşler'in bu maçta yaptıkları, uzun süre konuşulmuş ve gündemde kalmıştı. Cenk İşler'in maçın 48. dakikasında Beşiktaşlı Ali Tandoğan ceza alanında yerde yatarken topu taca atması büyük bir yankı uyandırmıştı. Üstelik bu durum olduğunda Kayserispor çok müsait bir pozisyonda gol şansı yakalamıştı, hem de 2-1 yenik durumdaydı...
Oynanan bu karşılaşmanın ardından mikrofonların karşısına geçen Cenk İşler, "Böyle puan alacaksam hiç almayayım daha iyi. Umuyorum ki başka arkadaşları da bu kadar duyarlı görürüz." demiş ve yaşanan pozisyonu bir kez daha anlatmıştı.
7. 1930, ŞÜKRÜ ERKUŞ |
Karşılaşmanın hakemi olan Kemal Halim Gürgen bu golü nizamı bulmuş ancak sonradan çok şaşırmıştı. Ancak genç futbolcu Şükrü, topu kaleye eliyle soktuğunu itiraf edince gol iptal edilmişti.
8. ASCOLİ - REGGİNA |
9. SCHWEİNSTEİGER'İN ÇABALARI |
Stuttgart forması giyen Boulahrouz, Bayern Münih'ten Bastian Schweinsteiger'e faul yapınca ikinci sarı karttan oyun dışı kaldı.
Ancak Bastian, bu kararın yanlış olduğunu düşünüyordu çünkü kendisine yapılan faule hakem inansa da o inanmamıştı! Schweinsteiger, ikinci sarı kart gören rakibinin kararını iptakl ettirmek için çalışsa da başarılı olamadı ancak 'Fair Play' çabası akıllarda yer etti...
10. GİANLUCA PESSOTTO |
1999-2000 sezonunda Juventus, Reggina ile karşılaşıyordu ve bir pozisyonda rutin bir taç atışı kazanıldı. Atış Juventus'un du.
Ancak top, Reggianli oyuncudan değil, Pessotto'dan çıkmıştı. Bunu maçın hakemine söyleyen oyuncu, kararın değişmesini sağlamış ve güzel bir 'Fair Play' örneğine imza atmıştı.
21 Kasım 2011 Pazartesi
Noel futboluna az kaldı!
2011 Turkcell Blog Ödülleri
18 Kasım 2011 Cuma
Almanya'da bireysel yetenek sistemden daha önemli hale geliyor
14 Kasım 2011 Pazartesi
İyi futbol, defansif oyuna bu kez kaybetti. Yoksa Del Bosque'nin B planına mı ihtiyacı var?
Mükemmel bir kariyerin altında bomboş bir 'Beşiktaş' yazısı Guti'deki...
Edu... Kardeşleri onunla ''Velho'' (ihtiyar) diye dalga geçerlerdi.
Eduardo Abonizio de Souza, 1981 yılında Dracena'da dünyaya geldi. 3 kardeşin en büyüğüydü belki ama hep sakinliği seçiyordu. Çok az konuşur, tek düze bir hayat sürerdi. Kardeşleri onunla ''Velho'' (ihtiyar) diye dalga geçerlerdi. Zaman zaman sokağa çıkar futbol oynayanları seyrederdi. Tek eğlencesi sokağa çıkmak ve o gün hangi mevkii boşsa orada oynamaktı. Amacı bir yere ait olmak değil, vakit geçirmekti. Bir gün savunmada gösterdiği muhteşem performansın ardından, amcası onu Guarani FC'nin seçmelerine götürmeyi teklif edecekti. Her zamanki sakinliğiyle tamam diyecekti.Seçme günü geldiğinde herkesin heyecandan dizleri titriyorken, Eduardo bunu normal bir şey olarak görüyordu. Seçildiğini öğrendikten sonra, idman saatlerini almış amcasıyla eve doğru yürüyorlardı. Amcası ona birer bira alarak kutlamayı teklif ettiğinde kafasında oluşan keskin düşünceyle reddetti. Artık futbolcu olmaya karar vermişti.Altyapıda geçirdiği günlerin gelişiminde çok katkısı oldu. 1999 yılında 18 yaşındaki bu delikanlıyı sahaya fırlatıverdiler. Gösterdiği olgunluk ve oyun zekasyıla hemen sivrildi ve ilk onbire yerleşti. Guarani'de geçirdiği 3 sezon boyunca hem yerel bir kahraman oldu hem de u-20 milli takımı kadrosuna girmeyi başardı.Kendisine Avrupa'dan gelen teklifler vardı.2002-2003 sezonu başında Olympiakos'a 1 yıllığına kiralandı.Ancak bu farklı kültüre alışamayan ve takım için tecrübesiz görülen Edu, sezon sonunda Guarani'ye geri dönüyordu.Ancak onun için fırsatlar tükenmiyor, Brezilya'nın en iyi takımlarından biri olan Cruzeiro'ya transfer oluyordu.
Burada geçireceği 3 sezonda 2 kez eyalet şampiyonluğu, 1 kez Brezilya şampiyonluğu ve 1kez Brezilya Kupası şampiyonluğu yaşayacaktı. Kaptanlığa kadar yükselecek olan bu sakin çocuk kabuğunda mutluydu fakat Avrupa'dan nasıl dışlandığı hala aklındaydı. 2006-2007 sezonu başlarken Zico'nun ve eski takım arkadaşı Alex'in çağrısıyla Türkiye'ye Fenerbahçe forması giymek üzere geldi. Lugano ile birlikte yaptıkları hatalar boyalı basına malzeme çıkarıyor, bu sakin adamın canını sıkıyordu .Lugano zaman zaman attığı gollerle taraftara kendini sevdirmeyi başarmıştı. Edu ise hep 2. planda kalıyor sıradan bir oyuncu görüntüsü çiziyordu. Kulüpte geçirdiği ilk sezon böyle biterken Galatasaray ile oynanan maçta attığı golden sonra gösterdiği saf sevinç sayesinde taraftar ile arasındaki buzlar eriyordu. Gelen şampiyonluğun ardından beklentilerin yükseldiği Fenerbahçe'de, Lugano'nun ve Roberto Carlos'un arkasını toplamak işi Edu'ya veriliyordu. Bu görevi layıkıyla yerine getirmesine rağmen kendi kalesine attığı gollerden sonra ağır sövgülerle anılıyordu. Takım o sezon Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek finale çıkarken, görünmez kahramanlardan biriydi Edu. Takımda 3. sezonuna başlarken üzerinde hiç bir kuşku kalmamıştı. Lugano'nun şovmenliğinin gölgesinde işini yapıyordu.Kötü giden sezonda kadrodaki ender iyi isimlerden biriydi. Eskişehirspor ile oynanan maçta dizinden ağır bir sakatlık geçirmesinin Türkiye kariyerinin sonu olacağını bilmiyordu. Sezon başında onu görmezden gelen bir yönetim anlayışıyla kovuldu Edu. Adı ister ''yabancı sınırlaması'' olsun, ister ''sözleşme dondurma'' Edu'ya yapılan büyük bir ayıptı...