Onlar kuzeyden gelen mavi-beyazlı meleklerdi. 80'lerde Sven-Göran Eriksson önderliğinde UEFA Kupası'nı iki kez aldılar. Ama sonra karşılarına baş edemeyecekleri bir rakip çıktı: Futbol endüstrisi. Bir zamanların efsane takımı IFK Göteborg...
Bugün endüstriyel futbola yenik düşüp vasati sularda seyreden IFK Göteborg, bir dönem yeşil sahalarda esen en sert Kuzey Rüzgarı’ydı. İsminin gönüllere ve hafızalara kazınmasını sağlayan pek çok uluslararası başarıya imza atıp, müzesini önemli kupalarla zenginleştirmişti. Ama futbol tarihinden üstün körü okuma yaparak ya da istatistiklerle konuşarak İsveç takımının bu başarılarının hakkını yeterince vermek mümkün değil. IFK Göteborg’un başarıları takımının her mevkisine yerli/ yabancı yıldız futbolcular monte edebilen takımların kazandıklarından çok daha değerli, çok daha anlamlıdır. Çünkü bunlar, paranın har vurulup harman savrulduğu bugünün futbol dünyasında son derece alçakgönüllü imkanlarla, adı sanı duyulma-mış futbolcularla (sonradan duyuldu tabi) ve amatör ruhla elde edilmiş başarılardır.
Yaklaşık 10 milyonluk nüfusuyla Finlandiya ve Norveç’in arasında yer alan, bir yanı Baltık Denizi’ne tamamen kıyı oluşturan İsveç (Krallığı) kuzeyde bir ülke olmaktan çok daha fazlasını ifade eder bazıları için.
İsveç, sinema aşıkları için Ingmar Bergman’dır.
Çocuklar için Noel Baba’nın kızağını çeken Ren geyikleri, çocukluğunu özleyenler içinse TRT’li günlerin Nils Holgersson’un Maceralarını konu alan çizgi filmi Uçan Kaz’dır. (Selma Lagerlöf’ün eseri)
Dünya siyasi tarihini takip edenler için suikasta kurban giden başbakan Olaf Palme...
Kültür-sanata meraklılar için İsveç Kraliyet Akademisi’nin tarihe geçeceğim diye bir anda politize olan Orhan Pamuk’a verdiği Nobel’dir.
Araba sevdasından muzdaripler için Volvo, cep telefonu müptelaları için Ericsson, her dem ev döşeyenler için İkea’dır.
Ama futbolseverseniz, sizin için İsveç’in en büyük ifadesi IFK Göteborg’dur. (Beşiktaşlılar için Malmö müdür, yoksa?)
Futbol Türkiye’de olduğu gibi, İsveç’te de en sevilen spor dalı. Ama bu işe bizden daha ciddiyetle sarıldıklarını söylemek lazım. Çünkü halihazırda ülkede 54 bini bayan 240 lisanslı futbolcu, bir o kadar da minik futbolcu, 3200 kulüp, 8500 takım ve 8000’e yakın maç yapılabilecek stat var. İsveçlilerin futbol konusunda bu kadar tesisleşmiş ve organize olabilmesinin arkasında yatan neden bu sporun ülkedeki geçmişinin çok eskilere dayanması.
İnsanlar İsveç’te futbol oynamaya 1870’lerde başlamışlar. İlk şampiyonalarını 1896’da hayata geçirip, federasyonlarını 1904’te kurmuşlar. Bizdeki Süper Lig’e tekabül eden Allsvenskan liginin başlangıç tarihi ise 1924. Şu an 14 takımın mücadele ettiği (2008’de 16 takıma çıktı.) Allsvenskan’da mavi-beyazlar ya da Melekler takma adıyla selamlanan 103 yıllık IFK Göteborg bugüne kadar tam 13 kez şampiyon olmuş. (Bu ligin öncesindeki mahalli lig döneminden 5 şampiyonluğu daha var.) IFK ligi 10 kez de ikinci bitirmiş, yani şampiyonluğu kıl payı kaçırmış.
Şaşırtıcı olan İsveç futbolunun en ünlü markası IFK Göteborg olsa da, Allsvenskan’da en çok şampiyon olan takımının aslında ipi 18 kez göğüsleyen Malmö’nün olması. Dahası şu an ikinci ligde oynayan IFK Norrköping’in bile şampiyonluk sayısı 12. Djurgardens IF’nin 7, Helsingborgs IF’nin 6, IF Elfsborg’un 5, AIK, GAİS, Halmstads BK ve Östers IF’nin 4’er şampiyonluğu var.
Lig tarihine bakıldığında müzesinde şampiyonluk kupası olan beş kulüp daha olduğu görülüyor. Kısaca tarihinde ancak beş farklı şampiyon çıkarabilmiş bizim ligimizin yanında fazlaca “demokratik” bir lig Allsvenskan.
Bu istatistikler Malmö ve Göteborg’un Allsvenskan’ın “ağır abileri” olduğu gerçeğini değiştirmiyor elbette. Ama en azından İsveç’te bizde olduğu gibi uçurum metaforlarıyla tasvir edilecek boyutta büyük-küçük takım ayrımı olmadığını gerçeğini gözler önüne seriyor.
IFK Göteborg son yıllarda şanlı tarihine yakışır bir performans sergileyemiyor. 80’li yıllardaki uluslararası başarılarını da mumla aramasının yanı sıra 1996’dan sonraki 10 yıllık dönemde aldığı en iyi derece 2005’teki ikincilikti. 2007’de silkinen Göteborg hem lig hem de kupa şampiyonluk kupasını müzesine götürüyordu. 2009’daki lig ikinciliğini saymazsak sonrası yine hüsran…
Maçlarını Göteborg’da, İskandinavya’nın en büyük stadyumu olan 43.000 kişilik Ullevi (Nya Ullevi yani New Ullevi) Stadı’nda oynayan IFK Göteborg 4 Ekim 1904’te ülkenin 39’uncu kulübü olarak kuruldu. Kulüp kısa zamanda ülkenin en iyisi olmayı başarıp şampiyonluklar kazanmaya başladı. Futbolcular takımın alameti farikası olan mavi-beyaz formayı bir maçta ilk kez 1910’da üstüne geçirdiler. 1912’de İsveç Olimpik Takımı ile karşılaşıp 1-1 berabere kalınca Stockholm’deki gazeteler IFK Göteborg’u ta o zamandan “İsveç’in gelmiş geçmiş en iyi futbol takımı” ilan etmişlerdi.
Allsvenskan’ın ilk yılında IFK Göteborg formasını giyenlerden biri de Kara Filip takma adıyla tanınan efsanevi futbolcu Filip Johansson’du (1902-1976). Takım o yıl şampiyon olamadı ama Filip 22 maçta attığı 39 golle gol kralı olmayı başardı. Oynadığı 16 milli maçta ise 14 gole ulaşmıştı Kara Filip.
IFK Goteborg yıllarca mücadele ettiği Allsvekan’da inişli çıkışlı bir grafik sergiledi. İki kez ikinci lige düştü. Birincisinde ertesi sezon Allsvenstan’a geri dönmeyi başardı ama ikinci düşüşünde takım altı sene ikinci ligde kalarak tarihinin en kötü dönemini yaşadı. Ama belki de iyice dibe vurduğundan, bu düşüş bir anlamda IFK Göteborg’un muhteşem çıkışının başlangıcı oldu.
IFK Göteborg için dönüm noktası aslında bir teknik adam olmuştu: 1978’de göreve gelen Sven-Göran Eriksson. Eriksson, Melekler’i şeytana çevirecek bir sistemi de beraberinde getirmişti: 4-4-2. Bu sistemin katalizörü ise “baskı ve destek” idi. Takım 70’leri Allsvenskan şampiyonu olamadan kapamıştı belki ama en azından Eriksson yönetiminde İsveç Kupası’nı ilk kez müzesine götürmeyi başarmıştı.
Mavi-beyazlar tarihlerinin en büyük başarılarını 1982 yılında kazandı. Ama aslında işler dışarıdan göründüğü güllük gülistanlık değildi. Yönetimi değişen kulüp iflas etmenin eşiğindeydi. Öyle ki UEFA Kupası’nın çeyrek finalinde yapacakları maç için kardeş kulüpten borç para almak zorunda kaldılar. Ama Galatasaray’ın 2005-2006 sezonunda benzer ekonomik şartlarda gerçekleştirdiği mucizenin bir benzerine imza atan IFK Göteborg o yıl ligde ve Avrupa’da alınmadık kupa bırakmadı. Bunların içinde en önemlisi şüphesiz ilk kez alınan UEFA Kupası idi.
IFK Göteborg kupanın ilk turunda Finlandiya’nın FC Haka takımıyla karşılaşıp rakibini her iki maçta da yenerek ikinci tura çıkmıştı. (2-3 / 4-0) Türkiye’nin temsil eden Adanaspor ise rakibi İnter olunca kupaya bu turdan turdan veda etmek zorunda kalıyordu. (1-3 / 4-1)
IFK Göteborg ikinci turda karşısına çıkan Avusturya’nın Sturm Graz takımını da geçmeyi başarınca (2-2 / 3-2), üçüncü turda karşısına Steau Bükreş çıkıyordu. Benzer bir tarifeyle (3-1 / 0-1) rakibini diskalifiye eden İsveç takımı borç parayla gidebildiği çeyrek finalde karşısında daha dişli bir rakip buluyordu: Valencia. Bu şartlarda dahi İspanya’da rakibiyle 2-2 berabere kalmayı beceriyordu. Kendi evinde de 2-0’lık bir galibiyet alınca yarı final vizesini cebine koymuş oluyordu. Yarı finalde bir Alman takımıyla, FC Kaiserslautern’le kozlarını paylaştı IFK Göteborg. IFK deplasmanda oynadığı ilk maçta geleneği bozmuyor ve yine berabere kalıyordu. (1-1) Kendi evindeki maçta ise uzatmalarda da olsa panzerleri 2-1 mağlup ediyor ve finale adını yazdırmayı başarıyordu. Ama Panzerler’den kurtulamamıştı IFK. Almanlar finalde bir kez daha karşısına çıkacaktı. Hamburger SV, IFK’nın finaldeki rakibiydi.
İlk maç 5 Mayıs 1982’de Göteborg’da oynandı. Wernersson; Svenson, Hysen, Cony Karlsson, Fredriksson, Tord Holmgren, Jerry Karsson, Strömbeerg, Corneillusson, Nilsson (Sandberg) ve Tomy Holmgren (Schiller) tamamı İskandinav oyunculardan oluşan bir tertiple sahaya çıkan IFK, Holmgren’in golüyle maçı 1-0 galip bitiriyordu. İki hafta sonra, 19 Mayıs’ta yapılan rövanş maçında sahaya yine aynı kadroyla çıkan IFK bu kez rakibini hezimete uğratıyor ve ülkesine deplasmanda alınmış 3-0’lık bir galibiyetle dönüyordu. (Goller: Corneliusson, Nilsson, Fredriksson) IFK Göteborg tarihinin en büyük başarısını kazanmıştı. Bu kupayla birlikte IFK Göteborg’un İsveç futbolunda söz sahibi olacağı 15 yıllık bir dönem de başlamış oluyordu. Sven-Göran Eriksson ise takımına kazandırdığı bu önemli kupanın ardından çok daha iyi bir ücretle Benfica’nın başına geçiyordu. Benfica’nın onunla birlikte yükselen performansına bakılırsa sihirli değneği de yanında götürmüştü.
Mavi-beyazlar ise Eriksson’suz da gayet iyiydiler. 1983 ve 1984’de de lig şampiyonu oldular. 1983 İsveç Kupası da onlarındı. 1985-1986 sezonunda da takım Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale yükselmeyi başarıyor ama ilk maçta 3-0 yendiği FC Barcelona’ya İspanya’da aynı skorla yenilip, ardından atılan penaltılar sonunda elenmekten kurtulamıyordu.
IFK Göteborg’un ikinci turda elediği takım ise Fenerbahçe idi. İlk maçı İsveç’te 4-0 kaybeden Sarı Kanaryalar, İstanbul’da rakiplerini 2-1 yenip en azından şereflerini kurtarıyorlardı. Fenerbahçe kupadan eleniyordu belki ama bir önceki turda kazanılan bir başka zaferle Türk futbol tarihine geçiyorlardı. 18 Eylül 1985’te gerçekleşen “Bordeaux Destanı”nı kastediyoruz. Fransa’nın Tigana’lı, Alain Giresse’li Bordeaux takımını deplasmanda 3-2 yenen Fenerbahçe’nin gollerini atanlar Selçuk Yula, Şenol Çorlu ve bu maçtan yaklaşık bir sene sonra hayata gözlerin yuman Hüseyin Çakıroğlu olmuştu.
1987 UEFA Kupası Finali. Göteborg - Dundee Utd
IFK Göteborg 1986-87 sezonunda da hızını kesmedi ve hem Allsvenskan’da hem de UEFA’da şampiyon oldu. İlk turda Çek takımı Sigma Olomouc’u 1-1 ve 4-0’lık, ikinci turda Alman Stahl Brandenburg’u 2-0 ve 1-1’lik, üçüncü turda ise Belçika takımı Gent’i 0-1 ve 4-0’lık sonuçlarla eledi. Çeyrek Final’de karşısına öncekilerden çok daha zorlu bir takım olan İnter çıkmasına rağmen rakibine yenilmeden (0-0 / 1-1) yarı finale çıkıyordu IFK Göteborg. Yarı finaldeki rakibi Tirol’ü ise her iki maçta yenerek (4-1 / 1-0) elediler. Kupaya giden yolda artık önlerinde tek bir engel kalmıştı: Dundee United. Evindeki ilk maçı Pettersson 38. dakikada attığı golle 1-0 kazanan IFK Göteborg, ikinci maç 1-1’lik beraberlikle bitirmeyi başarıyor (gol: Nilsson) ve ikinci kez UEFA Kupası’na uzanıyordu. IFK’ın ilk maçtaki kadrosu şuydu: Wernersson; Carlsson, Hysen, Larsson, Fredriksson; Johansson (R. Nilsson), Tord Holmgren (Zetterlund), Andersson, Tommy Holmgren; Pettersson, L. Nilsson. Deplasmandaki maçın kadrosunda yapılan tek değişiklik maça Johansson yerine R. Nilsson’la başlanılması oluyordu.
1990 ve 1995 arası Allsvenskan’da şampiyonun adı hep IFK Göteborg oluyordu.
IFK Göteborg’un Avrupa arenasında kıpırdandığı 1992-93 sezonu Türk takımlarının da Şampiyonlar Ligi macerasının başladığı yıldı, ya da bir başka deyişle başlayamadığı. Çünkü temsilcimiz Beşiktaş daha eleme turlarındayken İFK Göteborg’a eleniyordu. İsveç’te rakibine 2-0 yenilen Kara Kartal, İstanbul’da Metin ve Feyyaz’ın golleriyle aldığı 2-1’te rağmen kupaya dramatik bir şekilde dua ediyordu. IFK Goteborg ise Beşiktaş’tan sonra Polonya’nın Lech Poznan takımını eleyip gruplara kalıyordu. O zamanki statü gereği yalnızca iki grubun birincisi final oynayacağından, IFK Göteborg’un AC Milan, Porto ve PSV’nin yer aldığı grubu 6 puanla ikinci bitirmesi akçe etmiyordu.
IFK Göteborg 1994-95’de yine eleme turu oynayarak katıldığı Şampiyonlar Ligi’nde kimsenin ummamasına rağmen Barcelona, Manchester United ve Galatasaray’ın olduğu gruptan birinci olarak çıkmayı başardı. Galatasaray’ı her iki maçta da 1-0 yenen, kendi evinde oynadığı tüm maçları kazanan IFK, Şampiyonlar Ligi’ne çeyrek finalde Bayern Münih’e yenilmeden elenerek veda ediyordu. (0-0 / 2-2)
90’lı yılların ikinci yarısından itibaren işlerin IFK Göteborg için çok da iyi gittiğini söyleyemeyiz. İki lig ikinciliği, bir lig ve kupa şampionluğu IFK Göteborg gibi şanlı bir takım içn yeterli değil. Pahalı oyuncu transferleri, sezon ortası yapılan hoca değişiklikleri de derdine çare olmadı Melekler’in. Bunda da şaşılacak bir şey yoktu. Eski başarılar bu şekilde kazanılmamıştı zaten. Belki de fizik olarak artık bütün takımların birbirine yakın seviyelere ulaşması IFK’nın hızını kesmişti. Belki de oyuncularının çoğunun yüksek paralara Avrupa’nın ünlü takımlarına transfer olmasından sonra ekip ve mücadele ruhu kaybolmuştu. 2000’li yıllarda ampiyonlar Ligi’ne sık sık katılsa da eski ihtişamlı günleri artık IFK Göteborg için çok uzak. Aynı şeyi İsveç futbolu için de söylemek mümkün. Uzun süredir dünya futbolunda söz sahibi olan bir İsveç milli takımı yok. Onları, dolayısıyla da Zlatan İbrahimoviç gibi bir yıldızı Güney Afrika’daki 2010 Dünya Kupası’nda seyredemeyişimiz bunun kanıtı.
Ege Görgün, Goal.com
0 YORUM:
Yorum Gönder