İkide sıfır. Tecrübe fakiri olarak Şampiyonlar Ligi'ne katılmanın ciddi dezavantajları bir yana, Ertuğrul Sağlam'ın iki maçtır sınıfta kalan tercihleri beni asıl düşündüren. Bursaspor'un geride bıraktığı 2 maçta pozisyona dahi girememesi berbat bir görüntü. Herkesin takımın kapasitesinden fazlasını beklediği bir ortamda, kapasitesinin yarısı kadar bile oynayamıyor mu Bursa, yoksa kapasitesi bu kadar mı? İyi irdelemek, iyi analiz etmek gerek bu durumu.
Girişi son kısımdan yapalım; ligde şampiyon olan Bursa'nın son anlara kadar rakibi olan 2 takım Fenerbahçe ve Galatasaray Eylül ayını göremeden İstanbul'a döndü. Ligin artık kepazeleşen futbolunun ivmelenen tek kısmı istikrar. İçi boşalmış bir istikrar durumu dışında görünen hiçbir şey yok. Oyun ortalamanın üzerine bile çıkmıyor maalesef. Hal böyle olunca, savunması sağlam takımlar araya bir tane sıkıştırıp şampiyonluk kovalıyor. Evet, Bursalı arkadaşlar muhakkak kızacaklar ama durumun onlarla ilgisi yok; Daum bile ligdeki denklemi çözdüğü anda Fenerbahçe seri yaptı, dibe vurdular denirken şampiyonluğu son hafta verdiler. Sivas 2 sene savunma oyunu ile zirvede yer buldu kendine. Ülke futbolunun yaşadığı kimliksiz futbol bunalımının üzerine, altyapısı olmayan, fundamental olarak berbat olmuş oyuncularla kurduğunuz savunmalar da, futbol oynamasını iyi kötü öğrenmişler tarafından darmadağın ediliyor. Ve gariptir, insanlar savunma yapmanın daha kolay olduğunu düşünürler; tersine hücum etmek çok daha kolaydır. Savunma, ciddi çalışma, zeka ve tecrübe isteyen bir iştir.
Bursaspor'un oyun tertibinden ziyade, Rangers'ın garip 5-3-2'sini konuşmalı. Ev sahibi takım, Bursa'yı beklemeyi tercih edince takımın yaşadığı bocalama, bunu beklemediklerini gösteriyor. Sağlam'a buradan bir eksi verelim; belli ki dersine iyi çalışmamış. Gömülü savunmanın içine Batalla ve Sercan ile sızma çalışmaları haliyle daha ilk dakikadan sonuç vermedi. İlk maçta açık oynayan Valencia'ya karşı Sercan'ı kenarda başlatan Sağlam'ın, gömülü takıma Sercan ile başlaması... Sağlam'a ikinci eksiyi de buradan verelim. Oyunun bu görüntüsü rakip golü bulamadıkça değişecekti pek tabii ama, ilk planda Bursaspor'un kolay top çevirmesi deplasman için ciddi bir avantajdı. Bu noktada tecrübesizlik kelimesinin altını iyice karalamalı; Volkan'ın ve Sercan'ın gereksiz toplu dalışları deplasman için doğru değil. Topu en son ana kadar gevelemeli. Rakibi bozacak olan budur. İç-dış, ileri-geri, yana-öne sürekli topu dolandırabilecek bir rakip ile oynarken, topu anlamsız bir biçimde kaybetmenin, saçma kontralar yemenin anlamını arıyorum yıllardır. Bu eksikliğin Bursa açısından zararı, patlamaya hazır Ivankov'un hürmetini esirgemeden hediye ettiği gol oldu.
Lucescu'nun Avrupa'da oynanan maçlar için altın kuralı oldukça basit: Gol yemeyeceksin! Bu seviyedeki takımlar geri dönüşlere izin vermiyor kolay kolay. Daha o dakikadan başlayan debelenmenin maç boyu hiçbir şey getirmemesi asıl düşündürücü kısım. Insua'nın 20 metre dribling yapmadan ayağından çıkaramadığı toplar, Batalla'nın fiziki yetersizliği, Ozan'ın tek pas özrü, oyunun içinde olmayışı takımı tamamen Volkan Şen'in eline bıraktı. Üzerine Ertuğrul Sağlam'ın inatla ceza sahasına müdahale etmeyişi, takımı cepheden oynamaya zorlaması zaten üretemeyen takımı, top geveleyen bir takım haline getirdi. Yapılan son 2 hamlede Batalla ve Sercan'ın kenara gelip Nunez ve Turgay'ın girmesi ile top da rakibe teslim edildi. Batalla'nın oyunda o kadar kalması(bana göre başlaması ciddi hata idi) bir yana, Ozan İpek sahada ruh gibi gezinirken Sercan'ın kenara gelişi bana göre Sağlam'ın eksi hanesine yazılacaklar arasında.
1 YORUM:
ertuğrul sağlamın tercihleri 2 maça da damgasını vurdu...oyuncu tercihlerinde hep yanıldı...daha önce bi arada oynattı mı bilmiyorum ama svensson batalla ve ergiç orayı kotaramadı...
Yorum Gönder