25 Şubat 2010 Perşembe

Inter 2-1 Chelsea


İşin içinde Jose Mourinho olduğunda, maçların büründüğü kimlik çok farklı oluyor. Bir turnuva maçından ziyade ikili mücadelelere dönüşüyor. Saha içi ve saha dışı tüm faktörleri devreye sokuyor Mourinho kazanmak adına. Kimilerine göre antipatik, kimilerine göre karizmatik bu davranışların işe renk kattığı bir gerçek.

San Siro'da yıllarını geçirmiş, ezeli rakip AC Milan'da hem oynarken, hem teknik adamlık yaparken kazanmadık kupa bırakmamış, o atmosferin her şeyini bilen Ancelotti, bu sefer Chelsea teknik direktörü olarak ziyaret etti Giuseppe Mezza'yı. Jose Mourinho ise Inter teknik direktörü apoletiyle karşıladı Chelsea'yi. Chelsea'nin başında yaptıklarından sonra, Chelsea'nin onun bebeği olduğunu söylemek yanlış olmaz sanırım. Zaten maç öncesi yaptığı açıklamaların, göndermelerin altında yatan sebep de budur tam olarak. “Bu kupayı tekrar kazanacağım” diyerek eline almadığı Şampiyonlar Ligi kupasını Chelsea'de tekrar kazanamamanın burukluğu var Mourinho'nun içinde kim ne derse desin.

Oyuncuları ile ne konuştuğunu bilmiyorum ama, bizim ülkemizde “kendi takımını baskı altına aldı” şeklinde nitelendirilecek basın açıklamalarından sonra, sahadaki olağanüstü konsantrasyon ve isteğe şaşırmamak, hayran kalmamak elde değil. Zaman zaman bundan ciddi zarar görüyorlar, hafta sonu oynanan Sampdoria maçında olduğu gibi. Sadece kendi oyuncularını motive etmekle kalmayıp rakip üzerinde de müthiş bir baskı uyguluyor. Hırstan ziyade bir sinir gösterisi izliyoruz rakiplerde. Son derece gergin oluyorlar. Bugün Carlo Ancelotti'nin yüzündeki ifade, yenilen erken gol sonrası kalkan tek kaş bunun önemli bir örneği bana göre. Rövanşı kazanır ya da kaybeder; bunu şu an bilmiyorum ama, ilk raundu skor olarak yeterli olmasa da, masa başında uzak ara kazandığı kesin.

Ev sahibi Inter 4-3-1-2 dizilişi ile çıktı sahaya. Onların bu sezon başından beri ezberini yaptığı yapı bu. Topu fazla kullanmaktan ziyade, defansı sağlam tutan, kontralarla ve zaman zaman yükselttikleri tempo ve ön alan presi ile golü bulmayı hedefleyen bir yapı. Mourinho her zaman defans güvenliğini ön planda tutan bir hoca olmuştur. Ancak Chelsea'de geçirdiği ilk sezonun ardından değişim söz konusu; öncesinde hem Porto'da, hem de Chelsea'de ilk yılında, top hakimiyeti ön planda olan takımlar yaratmıştı. Şimdiyse gole çabuk giden bir takımı var. Oyun dominasyonundan ziyade, rakibi eksik yakalama üzerine şekillenmiş bir kurgu. Maçın büyük bölümünde, golü de erken bulmanın etkisi ile, defans çizgisini kendi ceza sahalarının üzerine kadar çektiler. Defansif yönden yapabildikleri üzerine hafta sonu yazdığımız Sampdoria maçında konuşmuştuk. Kendi ceza sahalarında iyi sıkışıyorlar ve çoğunlukla rakibi geri itiyorlar. Ancak Chelsea oyunun bir bölümünde içeriyi zorlamaktan ziyade uzaktan kaleyi bombalamayı tercih edince başları ağrıdı. Cesar'ın bu bölümdeki başarısı göz ardı edilemez. Ancak Stamford Bridge'de ikinci toplar konusunda bu kadar şanslı olmayabilirler.


Chelsea ise Ancelotti'nin meşhur çam ağacı ile çıktı sahaya(4-3-2-1). Ashley Cole'un yokluğunda, devşirme olarak Malouda geçmişti o pozisyona. Maçın genelinde defansif anlamda hiç sıkıntı yaşamadılar bu bölgeden. Bu biraz da, Mourinho'nun bahsettiğimiz oyun yapısından kaynaklı. Chelsea'nin oyun yapısındaki en büyük eksik Andrea Pirlo. Rakip yarı alana yerleştikten sonra enine oyunu bir türlü çabuklaştıramadılar. Bu da oyunu istemeden dış şutlara zorladı. Ancelotti gerek 4-3-2-1, gerekse 4-3-1-2 sistemlerini oynarken naturel kenar oyuncuları kullanmayı tercih eden bir hoca değil. Defansın önündeki üçlüden topun olduğu bölgeye yakın olan oyuncuyu, bek oyuncusunu, öndeki ikiliden birini ve zaman zaman ön oyuncusunu bu bölgeye sokarak işletiyor sistemini. Saha içi hareketlerin son derece önemli olduğu bir sistem yani. Bununla ilgili kendi blogumda Ancelotti'nin açıklamaları yardımı ile yazılmış bir inceleme var; merak edenler buradan bakabilir.

Chelsea oyunun genelinde 3.bölgede enine oyunu oynamada başarılı olamadı. Inter savunması kademeli olarak geriye itti onları. Malouda'nın temkinli oyunu, önde deplase olarak oynayan ikiliden Kalou'nun iyice sol kenara gelmesine neden oldu. Sağda ise Ivanovic son derece başarılı bir maç çıkardı. Sağ tarafta Ballack'dan yeterli yardımı alamaması ve Zanetti'nin dinamik savunması çizgiye inmesini engelledi. Yine de özellikle ilk yarıda dışarıdan çok şut şansı buldular ve sıklıkla denediler. İkinci yarı golü de böyle buldular. Hemen ardından Cambiasso'nun golünün gelmesi biraz talihsizlik; zira oyunun kontrolü iyiden iyiye Chelsea'ye geçmişti.

Gol sonrası Mourinho Balotelli'yi oyuna alarak Malouda'nın bölgesini kullanmayı, Milito ve Eto'o'yu oyundan çıkarmayarak, rakibi defanstan yavaş çıkarmayı ve oyun alanını genişletmeyi düşündü. Bunda başarılı olduğunu söylemek yanlış olmaz; maç boyunca Chelsea Inter'i geniş alanda yakalayamadı. Samuel ve Lucio'nun içeride Drogba'ya aman vermemesi de skorun 2-1 de kalmasına neden oldu. Lampard ve Ballack da kötü oynayınca mağlubiyet kaçınılmaz oldu.

İkinci maç için tahmin yapmak o kadar da zor değil bana göre. Stamford Bridge'de ilk 15 dakikalar her takım için çok sıkıntılı oluyor. Inter'ın top tutabilme kabiliyetini de göz önüne aldığımızda Chelsea'nin sonuca kolay gideceği kanaatindeyim. İzlediğim Inter maçlarında çok etkisiz gördüğüm Eto'o nun devreye girmesi şart. Savunmayı evinde bu kadar geride kuran bir takımdan deplasmanda farklı bir anlayış beklemiyorum. Yine alan bırakmamaya, araya sıkıştıracağı bir gole bakacak Mourinho. Cambiasso yine yaradana sığınıp(!) vurabilir mi Londra'da? Ancelotti pabuç bırakır mı Mourinho'ya? Bu sorular, bilinmezler bu işin renkli kısmı. Keyifli bir rövanş bizi bekliyor. Jose'nin krallığa dönüşü, karşılanışı nasıl olacak acaba...
****

0 YORUM:

Blog Widget by LinkWithin
 
Copyright 2009 Barbarossa. Powered by Blogger Blogger Templates create by Deluxe Templates. WP by Masterplan