28 Temmuz 2011 Perşembe

Uruguay neden Brezilya ve Arjantin'in ilerisinde?

Uruguay en güzel ve parlak futbolu sergileyen takım değil, ama diğer özellikleri Güney Amerika'da rakip tanımıyor.

"15. Copa'mızı kazandık, büyük övgü hakeden bir şey bu. Bu kupayı daha önce 14 şampiyonluğu yaşayan bütün oyunculara adıyorum. Onlar olmasaydı burada olamazdık."

Uruguay teknik direktörü Oscar Tabarez, Güney Amerika futbolunun tanınmamış kahramanlarından beklemeyeceğimiz kadar mütevazı. Ama kendisinin milli takımla yakaladığı başarı tüm dünyada tanınmayı hakediyor. Çünkü pazar günü Estadio Monumental'de oynanan Copa America finalini seyreden herkesin şehadet edeceği üzere, Luis Suarez ve Diego Forlan'ın sürüklediği bu takım gerçekten de harikulade.

Dünya çapındaki bu iki yıldız ertesi günkü gazetelerde haklı olarak manşetleri işgal etti elbette. Liverpool golcüsü Suarez, azimli ve yıldırıcı Paraguay karşısında final boyunca olağanüstüydü; her topun peşinden koştu, açı gözetmeden şutlar çekti ve daha uygun pozisyonda olan arkadaşlarını yoptan hiç mahrum etmedi. Turnuvanın en değerli ve dört golle ikinci en skorer oyuncusu olan 24 yaşındaki fenomenin yeteneği bir sır değil.

Uruguay forması giydiği her saniyede harcadığı efor ve gösterdiği fedakarlık da kayda değer, çünkü milli zaferin çok şey ifade ettiği bir ülkenin oyuncusu.

Aynı şeyler elbette forvetteki partneri, milli takımın simgesi ve Gerardo Martino'nun oyuncuları karşısında alınan 3-0'lık zaferin kahramanı için de geçerli. Dieogo Forlan Dünya Kupası neşesinden sonra Atletico Madrid'de kötü bir sezon geçirdi, ek olarak Copa America'ya da iyi başlamadı, ama halkının ona olan sevgisi bir saniye bile kaybolmadı.

Bir şekilde bilet bulabilmiş binlerce Ururguaylı maç boyunca "Ole, ole ole ole, Diego, Diegoooooooo," tezahüratı ile stadyumu inlettiler. Sarışın bomba da onları hayal kırıklığına uğratmadı. Suarez takımını öne geçirirken, Dünya Kupası'nın en iyi oyuncusu seçilen Diego kendisinden beklenen özgüvenini sahaya yansıttı ve iki golle skoru belirledi.

Ceza sahasının köşesinde sol ayağıyla attı füze Justo Villar'ı aşarken Uruguay'ı kupaya bir adım daha yaklaştırdı. İkinci golü tek kelimeyle enfesti. Maçın son dakikalarında çıktıkları kontra atakta Suarez topu partnerinin önüne bıraktı, Forlan enfes bir vuruşla Villar'ı yine avlarken saha içinde ve dışında patlamayı bekleyen zafer kutlamalarını başlattı.

Kaptan Diego Lugano oldukça mutlu...


Bununla birlikte sadece bu iki golcüye odaklanmak haksızlık olur. Uruguay'ı geleneksel rakipleri Arjantin ve Brezilya'dan ayıran, kupa sayısı açısından Güney Amerika'nın ve dünyanın en başarılı takımı olmasını sağlayan şey basitçe izah edilebilir: öncelikle bir takım olması.

Forlan'ın Dünya Kupası sonrasındaki gol kısırlığını aşmasının takım arkadaşlarında yarattığı sevinç, turnuva boyunca taraftarıyla etkileşimi, oyuncuların arasındaki yakınlık; bunlar sonradan empoze edilebilecek şeyler değil. Uruguay masalı, 'El Maestro' Tabarez'in beş yıllık durmak bilmez çabasının, devamlılığın ve istikrarın eseri.

Rakamlar yalan söylemez: Tabarez 2006'da göreve geldiğinden beri Arjantin dört, Brezilya üç teknik adam gördü, ama kimin zirvede olduğunu herkes biliyor.

Üç milyon nüfuslu küçük bir ülkenin başardığı mucizelere dikkat çekmek bir klişe haline geldi, ama Uruguay'ın futbol rönesansını gerçek anlamda takdir etmek için bunu da hesaba katmak gerekiyor. Uruguaylılar Copa America şampiyonluğunun yanı sıra Dünya U-17 ikincisi, Güney Amerika U-20 ikincisi ve Penarol ile Copa Libertadores finalisti. Bu değişim şok edici ve ne kadar övülse azdır.

Başarının temel öğesi alçakgönülülük ve bu nedenle Copa kutlamaları kısa sürecek. Dünya Kupası elemeleri Ekim ayında başlıyor, üst üste Paraguay ve Bolivya ile yapacakları maçlar çetin birer sınav olacak. Copa America Güney Amerika'daki takımlar arasındaki farkın büyük oranda azaldığını gösterdi. Uruguay 2006'da ve 2010'da hezimete uğradığı Brezilya karşısında iyi konsantre olmalı ve en iyi performansını sergilemeli.

Ancak daha buna sıra var, şu an için Forlan, Suarez, kaptan Diego Lugano ve diğer 21 kahraman zaferin tadını çıkarmayı hakediyorlar.

En iyisini son düdükten dakikalar sonra konuşan Luis Suarez söyledi: "Uruguay'ın bütün oyuncuları olgunluk, kazanma azmi, Uruguay ruhu ve sonsuz fedakarlık gösterdi."

2011 Copa America şampiyonları çok güzel ve parlak bir futbol sergilemedi, ama iş çaba, birlik, yürek ve yeteneğe gelince onlarla rekabet edecek tek bir takım bile yoktu.

Goal.com

21 Temmuz 2011 Perşembe

" What up... ? "

10 Temmuz 2011 Pazar

Afrika Ceylanı

Senegal ve Afrika futbolunun en bilindik isimlerinden olan Diomansy Kamara için 'Ceylan' lakabını uygun görmüş sevenleri. Ceylanlar çevik, alımlı ve nazik yapıları ile bilinirler. İşte Diomansy Kamara da tam da böyle bir futbolcu. Gelin, Kamara'yı yakından tanıyalım.

Senegalli göçmen bir baba ve Fransız bir annenin oğlu Kamara. Futbolcuların hemen hemen tamamının hikayeleri aynıdır aslında. Futbol topu ile ilk tanışması Paris sokaklarında arkadaşları ile beraber olur. En büyük destekçisi, babasıydı. Çocukluk yıllarında böyle bir gücü arkasına alan Kamara, profosyonel bir futbolcu olmayı kafasına koymuştu. İlk hedefleri ise Paris merkezli amatör takımlardan olan Red Star Paris takımıydı.

Rehberi; Babası...

Babasının destekleri ile kendini daha çocuk yaşta futbola adayan Kamara, çeşitli futbol okullarında eğitim görürken bir yandan da babası Djibril ile şehrin yeşil parklarına inip futbol becerisini geliştirmek için çabalıyordu. Kamara, aynı yıllar hayranı olduğu Paris Saint Germain futbol takımının maçlarını izliyor ve birgün Goerge Weah ve Jay Jay Okocha gibi futbol yıldızı olmanın hayalini kuruyordu. "Hayatım boyunca en büyük dayanağım önce Allah ve daha sonra Babam oldu" diyen Kamara, bu iki unsurdan aldığı güçler ile yolunda emin adımlarla ilerliyordu.

İdolü; Weah

Kamara'nın çocukluk yıllarında kendisine idol olarak seçtiği isim Liberya ve Dünya futbolunun yıldızı George Weah oldu. Halen Kamara'nın evininin duvarlarını süsleyen Weah posterleri bunun en iyi kanıtı. Weah, PSG ve Milan formaları ile gollerini sıralarken Kamara da artık yavaş yavaş futbolun içine girmeye başlamıştı bile... 1999 yılı, Kamara için dönüm noktalarından biri oldu. Red Star Paris'in önemli isimlerinden Seran Diabate'nin teşvikleri ile İtalya yolculuğuna çıkan Kamara Catanzaro ile sözleşme yaptıktan sonra çıktığı 34 maç ile İtalyanların saygısını genç yaşta kazanmasını da bilmişti.

Afrika Ceylanı, İtalyan Ceylanı oldu...

2001-2005 yılları arası Kamara'nın futbol adına en verimli dönemlerinden birisi oldu. Modena takımı ile 80 maça çıkan Kamara, takım taraftarları tarafından 'İtalyan Ceylanı' olarak tribünlere çağrılıyordu. İtalya'da geçirdiği bu 4 verimli yılın ardından Kamara'ya Premier Lig ilgisi de kimseyi şaşırtmamıştı. Ona ilk teklifi yapan takım Portsmouth oldu ve Kamara 2004 yılında 2.5 milyon avro karşılığında İngiltere'nin yolunu tuttu. Kamara, Portsmouth forması ile takımın diğer Afrikalı oyuncuları Lua Lua, Yakubu ve Faye ile beraber taraftarlar arasında en sevilen oyunculardan biri haline geldi. 2004-2005 sezonunu bu takımda geçiren Kamara, ardından West Bromvich Albion takımında forma giydi ve yine 2005-2007 yılları arasında futbol hayatının en verimli dönemlerinden birini geçirdi.

Tam Roma'ya imza atacakken...

Diomansy Kamara, West Bromwich formasını giydiği ilk sezonun ardından ona ilgi duyan ve transfer etmek isteyen takımlardan biri de İtalya'dan AS Roma ekibi oldu. Ancak Afrika Ceylanı Kamara, onu 3 ay sahalardan uzak tutacak olan sakatlığı sebebi ile bu transferi gerçekleştiremedi. Bu onun için büyük bir şanssızlıktı. Ancak Kamara, bu sakatlığın ardından adeta küllerinden doğdu ve İngiliz Championship Ligi'nde 2006-2007 sezonunda çıktığı 40 maçta 23 golün altına imzasını atarak müthiş bir performans sergiledi. West Bromwich'teki son sezonunda kariyerinin en iyi performanslarından birini gösteren Kamara, aynı sezonun sonunda 6 milyon Sterlin karşılığında Fulham'a transfer oldu. Bu forma altında 4 yıl geçiren Kamara, çeşitli sakatlıklar sebebiyle sezonları boyunca bazı maçları kaçırsa da, takımının önemli oyuncularından birisi olmayı bildi. Kamara, aynı zamanda İskoçya'nın Celtic ve yine İngiltere'nin Liecester City takımlarında kiralık olarak forma giydi. 2009-2010 sezonunda UEFA Avrupa Ligi'nde finale kadar gelen Fulham'ın, CSKA Sofya maçlarında Bulgaristan'da 1-1 biten maçta golünü atan Kamara, takımına bu yolda katkı yapmayı da ihmal etmemişti.

Ya Senegal, ya da hiçbiri...

2002'deki Dünya Kupası'nda çeyrek final oynayan Senegl Milli Takımı'nı tribünden izleyen Kamara, hemen ardından 2003 yılında Senegal Milli Takımı'na seçildi. Fransız vatandaşlığı da olan Kamara, geldiği yeri unutmamıştı... 2002 Dünya Kupası'nda Senegal Milli formasını giymeyi çok istemesine rağmen emeline ulaşamadı ancak 2003'ten bu yana çıktığı 50 maçta 10 gol kaydetti.

Kamara Es Es'e ne verebilir?

En önemli soru işte tam burada ortaya çıkıyor. Öncelikle söylemek gerek, Kamara takımı için sahanın üç bölgesinde birden hizmet verebilen bir oyuncu. Siz de takdir edersiniz ki, bazı forvet oyuncularının görevi sadece gol atmak değil, aynı zamanda ileri uçta takımın ataklarını yönlendirmek ve beyni olmaktır. İşte Kamara, bu yönü ile mutlaka Eskişehirspor'a katkı sağlayacaktır. Kamara, eğer tekrar sakatlık problemini yaşamazsa gelecek sezon boyunca istikrarlı bir performans gösterip Eskişehirspor'un en faydalı oyuncularından biri olmaya aday. Bakalım Afrika Ceylanı, Eskişehir Ceylanı olabilecek mi?

5 Temmuz 2011 Salı

1999, Martin Palermo v Kolombiya. Kaçan üç penaltı...

1999'da Paraguay'da düzenlenen Copa America'nın belki de en şannsız anlarından biri Arjantin-Kolombiya maçında yaşanmıştı. Fransa'da düzenlenen 1998 Dünya Kupası'ndanki hayal kırıklığının ardından Copa America'yı kazanmak isteyen Arjantin, C Grubu'nda Kolombiya'ya konuk oluyor. Karşılaşmda Luque'de.

Arjantin ile kupanın ilk maçında Ekvador karşısında 2 gol atan ve takımına galibiyeti hediye eden Martin Palermo, Kolombiya karşısına da bu amaçla çıktı ancak bazı şeyler istediği gibi gitmedi.

Karşılaşma 1-0 Kolombiya'nın üstünlüğü ile devam ederken Ivan Cordoba'nın kendisini yere düşürmesiyle takımına penaltı kazandıran Martin Palermo, topun başına geçti ancak bundan faydalanamadı. Bu belki normaldi. Ancak Kolombiya'nın üstünlüğü'nün devam ettiği sırada art arda olmak üzere iki penaltı daha kazanan Arjantin, bunu yine Martin Palermo ile değerlendirmek istedi ancak yıldız oyuncu, toplamda 3 penaltıdan yararlanamadı ve Kolombiya, Cordoba, Congo ve Montano'nun golleri ile karşılaşmayı 3-0 kazandı..

Kolombiya - Arjantin, Palermo. 1999

1999 Copa America - Wikipedia

Blog Widget by LinkWithin
 
Copyright 2009 Barbarossa. Powered by Blogger Blogger Templates create by Deluxe Templates. WP by Masterplan