Bugün futbol günü değil anlaşılan. Everton-Manu maçını saymazsak seyrettiğimiz maçların hiçbirinde iyi futbol seyredemeyişimizin başka açıklaması olamaz.
Bir takımın şampiyonluğa oynamasındaki en kısa yol iç saha maçlarını kazanmasıdır. Jose Mourinho bunun çok farkında bir teknik adam. Bugüne kadar kendi sahasında hiçbir maçı kaybetmeyişi de bunun açık göstergesi. Şampiyonlar Ligi peşinde koşan Sampdoria ile kıran kırana bir maç oynayacaklarını düşünmüştüm ama Walter Samuel'in 31.dakikada gördüğü kırmızı kart maçın seyrini değiştirdi.
Üzerine konuşmanın çok zor olduğu bir maç. Öncelikle iki takımın sahaya nasıl çıktıklarına bakalım; Inter yılın başından beri süre gelen 4-3-1-2'sini bozmadı. Cambiasso ve Muntari'nin sertleştirdiği orta alanda Stankovic'in Sneijder ile birlikte hücumları yönetmesi bekleniyordu. Sampdoria ise klasik 4-4-2 ile çıktı. İlk 5 dakikada baskılı ve heyecanlı bir görüntüsü vardı Sampdoria'nın. Sonrasında Inter dengeyi kurdu ve kırmızı kartın geldiği 31.dakikaya kadar Inter'in domine ettiği, Sampdoria'nın kenarları ve ortayı kapatarak Inter'i beklediği bir oyun izledik.
Ne olduysa 31.dakikada oldu. Walter Samuel bana göre son derece anlamsız bir hareket yaparak, kontrolündeki topu uzaklaştırıp pozisyonu geçiştirmek yerine, topu kovalayan Pozzi'ye dirsek attı ve ikinci sarıdan atıldı(tam emin değilim direk kırmızı da olabilir). Zaten maç genelinde sert geçecek gibi gözüküyordu ama bu olaydan sonra iyice gerildi. Mourinho'nun takımı da kendisi gibi; ateşleri oldukça yüksek ve kırmızı kart sonrası gereksiz reaksiyonlar gösterdiler. Zaten 10 dakika sonra Cordoba ikinci sarıdan atıldı. Maç tam anlamıyla çığırından çıktı bu noktada. Sampdoria teknik direktörü Delneri'nin oyuna hiçbir şekilde müdahale etmeyişi çok enteresan. Çünkü kırmızı kartlardan etkilenen sadece Inter'li oyuncular değildi.
9 kişi kalan bir rakibe karşı ne yaparsınız? Mümkün olduğunca tempoyu yükseltip, rakibi kenarlardan boğar ve hataya zorlarsınız. Maalesef bunların hiçbirini göremedik Sampdoria tarafında. Soyunma odasından bu maçı kaybetmemeyi kafasına koymuş bir Inter geldi. Sampdoria ise aynı ruh haliyle döndü sahaya. Buradaki duruma biraz dikkat etmek gerek. Bundan 2 sene önce kupa çeyrek finalinde Galatasaray ve Fenerbahçe karşı karşıya gelmiş, Lugano'nun atılmasından sonra 10 kişi kalan rakibine bir türlü baskı kuramayan Galatasaray, Gökhan Gönül'ün uzaktan attığı golle iyice şoka girmişti. Son dakikada Ümit'in attığı gol ile turu kurtarmıştı hatırlarsanız. O maç, yaşanan hakem travmasıyla bu maça çok benziyor; bir farkla. Bana göre hakem çok iyi bir maç yönetti. Kartların hepsi doğru. Seyirci baskısı sonrası ikinci yarıda birkaç yanlış karar verdi ama sonuca etki etmedi. Tam olarak bahsettiğimiz maçta da enteresan kararlar çıkmıştı ama hemen hepsi tartışmalıydı. O maçta Galatasaray şoka girmişti, bugün Sampdoria'nın girdiği gibi. Bu durumdan takımlarını kurtarması gereken kişiler teknik adamlardır. Bunu konuşarak, oyun formatını, oyuncuları değiştirerek sağlayabilirler. Delneri bunların hiçbirini yapmadı. Rakibe karşı 2 kişi üstün oynadığı yaklaşık 40 dakikada bir tek pozisyon dahi bulamadı Sampdoria. Rakibi hiçbir şekilde boğamadı. Sadece Eto'o ve Milito ile gelen Inter karşısında 8 Sampdoria'lı oyuncuyu buldu. Delneri hakikaten iyi geri koşan bir takım yaratmış!
Inter'i ise alkışlamak şart. Maçın bu hale gelmesiyle hakemin kesinlikle alakası yok. Daha sakin olsalar bu maçı rahat rahat kazanabilirlerdi. Gariptir 9 kişi kaldıktan sonra oyun anlamında daha olgun hareket etmeye başladılar. En ufak bir hatanın maça mal olacağını düşünürsek bu normal gözükebilir. Sampdoria'nın kötü hücumlarına rağmen Inter'in savunmasının hakkını vermek gerek. Defans ve hemen önlerinde oynayan oyuncular için çok klasik bir antrenman vardır; 8-9 kişiye karşı 5 kişi ile savunma yaparsınız. Burada amaç doğru pozisyon almayı, alan savunması yapmayı ve içeri vurulan toplarda sıkışmayı uygulatmaktır. Jose Mourinho'nun bu çalışmayı çok sevdiğini ve Chelsea günlerinde çok yaptırdığını okumuştum daha önce. Hem Milan maçı, hem de bu akşam oynanan maç, bunu kanıtlar nitelikte; dahası Mourinho'nun defansif yapıya ne kadar önem verdiğinin önemli bir kanıtı.
Jose Mourinho'nun benimsediği taktik yapıyı asla sevemedim. Sonuç odaklı futbolun keyifli olmasına imkan yok. Ancak hakkını teslim etmek gerekli; “kazanan” takımlar yaratmakta bir usta kendisi. Sonuca giden kısa yolları biliyor. 74'de Pazzini atıldıktan sonra gol atmalarını çok istedim. Olmasa da gösterdikleri mücadele ayakta alkışlanacak cinsten. Mourinho'nun 9 kişi kaldığında dahi Eto'o-Milito ikilisini oyunda tutması da bana göre insan yönetimi konusunda ders niteliğindedir. 9 kişi kalan, iki stoperi de atılan bir takımın iki forvetinin de oyunda kalması teknik-taktik detaylardan çok daha fazlasıdır. Delneri dua etsin, Hıncal Uluç İtalyan değil...
P.S: Maç öncesinde kadroları yazmıştım güzel bir maç izleme umudu ile. Ancak maç kontrolden çıkınca tadı tuzu, analiz edecek bir şeyi kalmadı. Yinede koyayım istedim 11'leri. Bu arada İtalya'da beyaz mendil taşımayanı dövüyorlar mı?
2 YORUM:
Eğer bir ligde lider puan kaybedince bile arayı açıyorsa, o lig bitmiştir.
Yorum Gönder