28 Nisan 2009 Salı

Balkan Futbolu #10

Balkan Futbolu yazı dizimizi biraz boşlamıştık. On numaralı yazıya on numara bir futbolcu ile devam ediyoruz.
Biz Futbolu çok seven insanlar her zaman belli oyuncu tiplerini sevmişizdir. Fakat her zaman aynı şekilde her futbolseverin seveceği bazı oyuncular bulunur. Savaşan, galibiyete hep inanan, son anlarda attığı goller ile takımını kurtaran oyunculardır bunlar. İşte saydığım bu özellikleri bünyesinde barındıran ve her futbolseverin zevkle izlediği bir oyuncuydu Hristo Stoichkov...



Hristo'nun annesi Penka, oğlu daha yeni yürümeye başladığında topa olan ilgisinden olacak ki hemen şu sözü söylüyordu: 'Ayaklarının arasında top ile doğdu'...Annesinin söylediği bu söz doğruydu çünkü daha 5 yaşındaki Hristo sahaların kokusunu çekmeye başlamıştı. Babasıda eski bir futbolcuydu. Hristo 10 yaşına geldiğinde Bulgaristan futbolunda genç yetenekleri önceden keşfetmesi ile nam salan Maritsa kulübünde oynamaya başladı. Burada kendisini yeterince gösterdikten sonra 1982 yılında Harmanli takımına geçiş yaptı genç adam.

O yılların önemli takımlarından ve güçlü ekiplerinden CSKA Sofia onu farketmekte geç kalmadı. Teknik direktör Manal Manolov onu mutlaka takımda görmek istiyordu. Öyle de oldu. Fakat takımda bazı problemler baş gösterdi. Hırsı ve ön planda olmayı seven karakteri nedeni ile bazı zorluklar yaşadı. Takımda yer bulamaması nedeniyle ve takım kaptanı Dimitrov ile bazı sorunlar yaşaması onu daha da hırslı yaptı. Birkaç ay içerisinde takımda yer bulmaya başladı hırsı ve azmi sayesinde.



1985'te olaylı L.Sofia final maçında baş aktörlerden biri oldu Hristo. Çok sert geçen ve CSKA'nın kazandığı maç sonrasında çıkan olaylar hekeme yapılan saldırılar nedeni ile bu olay Bulgaristan futbol tarihinde kara bir leke olarak görüldü. Verilen cezalarda çok ağır oldu ve Hristo'da bundan nasibini alarak yaşam boyu futboldan men cezası alarak sarsıldı. Hırsı ve mücadelesi ona bu sefer iyi şeyler getirmemişti. Bulgaristan'ı yöneten Komünist partinin verdiği bu karar bir yıldızın yok olmasına neden olacaktı belki de. Sonunda yapılan çalışmalar neticesinde futbolculara verilen cezalar kaldırıldı bir yılın sonunda.

Her geçen yıl sürekli yükselen performansı ile takımının kazandığı 8 kupada en büyük pay sahiplerinden biriydi Hristo. Sahadaki baskın yapısı ve yetenekleri sayesinde Bulgar futbolunun önemli bir futbolcusu olarak gösterilmeye başlanmıştı.



1990 yılında otuz maçta atmayı başardığı otuzsekiz gol ona altın ayakkabı ödülünü getiriyordu. Aynı yıl Barcelona ile yapılan bir maçtan sonra J.Cruyff'unda ilgisini çekiyordu. Barca yöneticileri hiç vakit kaybetmeden bu Bulgar yıldızın peşine düştüler. Dört milyon dolarlık bir teklif yaptılar CSKA'ya. Fakat komünist rejimin var olduğu bir ülkeden futbolcu çıkarmakta çok zor bir olaydı. Sonuda teklif kabul edildi. Devlet başkanı Todor Jivkov razı olmuştu çünkü bu duruma. Bu olaydan sonra Hristo Avrupa'nın en büyük kulüplerinden biri olan Barcelona'da çalışma fırsatını bulacaktı.



Esas şimdi yeni başlıyordu herşey onun için. Kazanacağı birçok başarı bekliyordu onu. Zaman ilerledikçe attığı goller ve ünlü olan hırsı sayesinde Barca'lı taraftarlar içinde bir ilah olmaya başlamıştı. Romariolu, Guardialo'lu kadro ile her türlü başarıyı kazandılar. Fakat eleştirilmekten yine de kurtulamadı. Oyununa ve attığı gollere kimse itiraz etmiyordu fakat eleştirdikleri tek yönü fazla hırsı ve bu hırsın itiraza ve kavgalara gönüşmesiydi. Sürekli rakip oyuncular ve hakemler hakkında yaptığı sivri dilli açıklamalardı bu eleştirilerin nedeni. Hatta bir söyleşide Hocası Cruyff hakkında şunları söyledi Hristo: 'Cruyff dünyanın en iyi hocası fakat çalıştığım en zor insanlardan biri oldu'... Stoichkov bu açıklamaları ile hocasını bir yandan övüp, bir yandan nazikçe eleştiriyordu. 1994 Dünya Kupası'na formunun zirvesinde gitti. Attığı goller ile takımını yarı finale kadar taşıdı. Bu goller ona Altın ayakkabıyı bir kez daha getiriyordu. Daha sonra hiç istemeden de olsa Cruyff'un aldığı takımı gençleştirme politikası nedeniyle onun yükselmesini sağlayan Barca'dan ayrılmak zorunda kaldı Hristo. Daha sonra kendisine gelen teklifleri değerlendiren Hristo, en uygun olanın Parma olduğunu düşündü.



Parma'da yaşadığı bazı sorunlar nedeni ile bir yıldan kısa bir süre kaldı kulübünde. Takım içi çekişmeler ve Zola önderliğinde bir kaç oyuncunun aldığı yüksek ücreti protesto etmesi oradan ayrılmak istemesine neden oldu. Sonrasında kalbini bıraktığı Barcelona'ya döndü Hristo. İki yıl burada oynadı fakat eskisi gibi olamadı. 1998 yılında ülkesine döndü. Daha sonra Japonya'da top koşturdu. 2000 yılında ABD'ye geçerek futbola yeni yeni ısınan bu ülkede gençlere örnek olamaya çalıştı.

2003 yılında jübilesini yapıp futbolu bıraktıktan sonra Bulgaristan teknik direktörü oldu Hristo. Fakat milli takımın aldığı başarısız sonuçlar ve oyuncular ile yaşadığı sorunlar onun eleştirilmesine neden oldu. Bazı oyuncular milli olmayı reddetti onun döneminde. Fakat geri adım atmadı. Takımı kendi felsefesi ile yönetmeye devam etti. 2008 Avrupa elemelerinde alınan kötü sonuçlardan sonra Milli takımı bırakıp Celta Vigo'nun başına geçti. ABD 94'te yakalanan başarının artık imkansız olduğunuda söylemeden edemedi.



Hristo Stoichkov Bulgarların yetiştirdiği en büyük futbolcu ve bu asla değişmeyecek. Yazıya onun bir sözü şle son verelim : 'İki İsa var; biri cennette, diğeri ise Barcelona'da...'

0 YORUM:

Blog Widget by LinkWithin
 
Copyright 2009 Barbarossa. Powered by Blogger Blogger Templates create by Deluxe Templates. WP by Masterplan