Oğuz, tanıştıktan 1-2 saat sonra bana teklifini iletti ama o zaman kibarca reddetmiştim. Ondan sonraki konuşmalarımızda da birkaç defa teklifinin geçerli olduğunu söyledi. Doğrusu hem okulum, hem hayatım oldukça yoğun. Bu yüzden kendi bloguma bile zorlukla yetişiyor, kafamdaki yazıların önemli bir kısmını yazamıyorum. Ancak Oğuz bir kere daha teklif etti bugün ve "ne zaman istersen yaz" diyerek sonsuz kredi verdi. Bende kabul etme kararı aldım(sanırsın çok önemli bir adamım).
Benim blogumu okuyanlar yakından bilir. Bilmeyenler için şunları söylemeliyim; ben 1967 yılında oynanan x maçında hakemin ayağının kayıp düşmesi ile ilgili anektodlardan ziyade 90 dakikada sahanın içinde olup bitenlerle ilgili, onlarla büyülenen biriyim. Son 3 senedir zamanımın önemli bir bölümünü de taktik, teknik, spor yönetimi, antrenman bilimi, maç analizi kitapları okuyarak, saha içinde olan biteni bir futbolseverden daha fazla anlayabilmek için uğraş vererek geçirdim. Zamanında oynarken bana verilenler, sonradan üzerine eklediklerim ile kendi çapımda(kameranın kadrajının yettiği kadar) değerlendirmeler, analizler yapma gayretinde oldum. Bir maçı televizyondan analiz etmek ne kadar imkan verirse o kadar analiz etme gayretinde olacağım burada da. Finaller ile boğuştuğum bu dönem sonrası, her hafta Avrupa liglerinden bir maçın analizini yapmaya çalışacağım.
Bu davet ve fırsat için bir kez daha teşekkür ederim Oğuz'a. Hem blogu takip edenlere, hem de blogun diğer yazarlarına da merhaba diyeyim bu vesileyle. Beğenmeniz dileğiyle...
4 YORUM:
Hoşgeldin sefa geldin
Hoşbulduk efendim :)
Her zaman söylerim, maç analizi yapmayı sevmem, beceremem çünkü. Ama okumaya bayılırım. Bekliyorum yazılarınızı. Hayırlı olsun.
@ M.T
Teşekkür ederim; umarım beklediğiniz gibi olur.
Yorum Gönder