6 Kasım 2009 Cuma

Bükreş'in Düşüşü...

Romanya orta ve doğu Avrupa'nın en geniş memleketi. Drakulanın (Kazıklı Voyvoda) evi tabi unutmadan. Köstence'de fazlası ile Türk var. Ayrıca dillerinde de birçok Türkçe kelime mevcut. Herkes 'Romanya'ya gitsen hiç zorluk çekmezsin' der sürekli olarak. Bir de bu ülke de su yerine maden suyu içilirmiş çoğunlukta. Hatunları ise bizim 'kızıl' dediğimiz saç rengine doğuştan sahip olurlarmış çoğunlukla... Bir Rumene 'Türküm' dediğinde ağzından şu isimlerin çıkması da kuvvetle muhtemel: Hagi, Popescu... Çavuşesku'dan hiç bahsetmeyeceğim... Fakat Romanya futbolunun onun döneminde daha iyi ve başarılı olduğunu rahatlıkla söylemek mümkün. Zaten biliyorduk eski Romanya'nın ve Bükreş takımlarının olmadığını.   Ancak Fenerbahçe ve Galatasaray'ın gruplarına düştüklerinde yine de Dinamo Bükreş Dinamo'ydu, Steaua Bükreş'te Steaua Bükreş'ti... Geçmişleri ile nam salan bu Bükreş takımlarını çok az seyretme fırsatımız olduğundan 'temkinli' konuşuyorduk. Fakat Bükreş takımlarının İstanbul takımları ile oynadıkları maçlarda gördük ki deyim yerinde ise 'o eski hallerinden' eser kalmamış. 

Özellikle Dinamo Bükreş 1989'da Kupa Galipleri Kupası'nda yarı final oynayan takımı mumla arıyor. Şimdiki takımda defansın ortasında oynayan Kone, Dinamo'da 1966-1983 yılları arasında 453 maçta oynayan ve şimdi teknik direktörlüğünü yapan Cornel Dinu gibi olamıyor. Ya da forvette medet umdukları Niculescu, 1973-1983 arasındaki Dinamo forvetleri gibi değil... Şuanki Dinamo yönetimi 'bir kulüp nasıl kötü yönetilir' üzerinde çalışıyor. Stadyumları bakımsız ve hala Soğuk Savaş dönemindeki hali gibi. Başkan Borca Romanya'nın en zengin iş adamları listesinde liderliği kimseye bırakmıyor. Buna zıt bir şekilde bu kadar zengin bir başkanı olmasına rağmen Dinamo Romanya'da en çok borcu olan kulüpler sıralamasında üst sıralarda yer alıyor. Tabi bu durumlardan en çok zarar gören geçmişteki başarılar ile yetinmek zorunda kalan, Galatasaray maçından önce bilerek olay çıkartıp takımın bu rezilliğine şahid olmak istemediğini düşündüğüm, Dinamo'yu karşılıksız seven ve 'ateşli balkan seyircisi' sıfatını en iyi gösteren taraftar oluyor...

Steaua Bükreş'in durumu ezeli rakibi Dinamo'ya göre biraz daha iyi olsa da bu kulübün taraftarı da tıpkı Dinamolular gibi geçmişteki başarıları ve güzel günleri mum ile arıyorlar. Özellikle 1985-1986'daki Mayıs ayını. O ayın 7 sinde oynanan ve Steaua'nın efsane kalecisi Ducadam'ın 'tüm sağ ayaklı ispanyollar sağa vurur' diyerek penaltıları kurtardığı Barcelona maçını unutmalarına imkan yok. Şimdi ki kalecileri Zapata bana göre fena sayılmayacak bir kaleci olsa da tabi ki bir Ducadam değil... Zapata iyi iş çıkardığı maçlarda bile takım arkadaşlarının kötü oyunları nedeni ile mağlubiyete boyun eğebiliyor. Tıpkı Dün geceki Fenerbahçe maçı gibi. Şuan Steaua'nın defansında görev yapan kaptan Sorin Ghionea 80'lerdeki S. Bükreş ruhunu taşımaya aday olan en yakın isim. 1984-1992 yılları arasında Steaua defansının adeta geçilmezi olan Bumbescu'nun mirasını belki de Ghionea yaşatabilir. Fakat 1985-1991 yılları arasında S. Bükreş'in sağ kanadının lokomotifi olan Dan Petrescu'nun yaptıklarını Szekely'den beklemek biraz zor oluyor. 'Petrescu sağ kanattan penetre edip gelirdi ve rakibi felç ederdi' diyor Bumbescu. Szekely bu iş için biraz altta kalıyor doğal olarak.  1983–1989'da Steaua'nın en büyük golcüsü olan ve 175 maçta 138 gol atan Piturca'nın yaptıklarını yapabilecek bir golcüyü yıllardır arıyor S. Bükreş. Piturca'nın zamanında attığı güzel gollerin ve oynadığı oyunun mirasçısı ve bu işi zamanla başarabilecek oyuncu benim gözümde 2007'de Unirea Urziceni takımından gelen 22 yaşındaki Bogdan Stancu'dur... Tabi unutulmaması gereken şey efsane golcü Piturca'nın aralıksız 6 yıl forma giydiğidir. Eğer Bogdan Stancu günümüzün sanayileşmiş endüstriyel futboluna yenik düşmeden Bükreş'te yaşamaya devam ederse ancak bunu başarabilir.

Steaua Bükreş'in Şampiyon Kulüpler Kupası şampiyonluğunun ardından takıma katılan ve 1989'da sezonunda yine aynı kupada final oynanmasında büyük pay sahibi olan Hagi'yi unutmamak gerek. Hagi S. Bükreş'te oynadığı 3 yıl içerisinde 97 maçta 76 gol atmıştı ve Piturca'ya 1989'da yaptığı sayısız asist ile finalin baş mimarlarından olmuştu. Türkiye'ye transfer olduktan sonra Galatasaray'ın herşeyi olan Hagi, 1989'da da S. Bükreş'in herşeyiydi. 

Peki Bükreş takımları düştükleri bu durumdan nasıl tekrar eski günlerine dönebilirler? Hemen söylemeliyim Dinamo'nın başkanı 'Borca' gibi adamlardan kurtularak... Ve üzülerek söylüyorum ki iki takımında önlerindeki en büyük engel 'Endüstriyel Futbol'... Dinamo ve Steaua'nın başarılı oldukları 80'li yıllarda bu 'Endüstriyel' denen illete rastlamak mümkün olmuyordu. Sevgi ve kenetlenme en büyük silahtı. Peki ya kurtuluş ? Belki de Dinamo-Galatasaray maçında hazır bulunan Hagi gibi isimlerin Romanya futboluna lider olması, bilemiyorum...

1 YORUM:

ismenegerekvar dedi ki...

hey gidi s.bükreş hey

Blog Widget by LinkWithin
 
Copyright 2009 Barbarossa. Powered by Blogger Blogger Templates create by Deluxe Templates. WP by Masterplan