Romario de Souza de Faria, Rio'nun gettolarında doğmuş, tipik Amerikan rüyası temasının Brezilya versiyonu olan "topçu olup hayatını kurtarmak" eylemini başarıyla gerçekleştirmiş bir adam. Yıldızlar yetiştirmekle şöhretli Brezilya'nın gelmiş geçmiş en büyük golcülerinden biri olması tesedüf değil. Avrupa'da ve Brezilya'da geçirdiği onca yıl boyunca disiplinsiz bir oyuncu olarak anılmasına rağmen, o bu disiplinsizliğine rağmen gollerine hep devam etti.
Bücür lâkaplı Romario'nun kariyerinde 70 milli maçta 55 gol var. Ayrıca 1000 golü aşan Romario, bunu üç ligde, hem de defalarca kez gol krallığı elde ederek becerdi. Hollanda, İspanya, Brezilya, ABD ve Katar gibi ülkeleri dolaştı. Dünya'da yılın futbolcusu seçildi. Dünya Kupası'nın en değerli oyuncusu seçildi ve daha önemlisi o kupayı kaldırdı. FIFA'nın yüzüncü yıl dolayısıyla Pelé'ye yaptırdığı "Yaşayan En İyi 125 Futbolcu" listesinde de yer aldı.
Romario'nun badanacılık yaparak geçinen babasının oturduğu varoş kasabasında başladığı futbol yaşantısında ilk durağı küçük bir takım olan Olaria'ydı. Olaria'da hemen dikkat çeken Bücür, buradan Vasco de Gama'nın altyapısına alındı. Yıl 1981'di ve Romario da 15 yaşındaydı. 85 yılında ilk kez A takıma dahil edildi ve uzun süren bir profesyonel kariyer başlamış oldu.
"Tanrı beni insanlara gollerimle keyif vereyim diye yaratmış."
Vasco Yılları, Olimpiyat Şampiyonluğu ve PSV...
Vasco de Gama A Takımı'nda oynadığı ilk sene 21 maçta 11 gole imza atan Romario, milli takım hocalarının da dikkatini çekmeye başlamıştı. Şimdilik 18 yaşaltı milli takımında oynuyordu. 1985 Dünya Gençler Şampiyonası'nda Brezilya kadrosunda yer alırken, Moskova'da bir otelin balkonundan işediği için kadro dışı bırakılıp geri yollandı! Bu eğitimsiz, acemi bir çocuk olduğuna verildi ve daha sonra affedildi.
Romario, ertesi sezon da gollerine devam etti. 1986 yılında çıktığı 40 maçta 30 gol kaydedince Brezilya'nın aranan oyuncularından olmuş ve Avrupa kulüplerinin de dikkatini çekmişti. 1987 yılında da iyi başladığı kariyerinde hızını kesmedi ve 37 maçta 24 gole imza attı. Yıl içinde ilk kez A milli takıma çağırıldı. O sene Vasco ile eyalet şampiyonluğuna da ulaştı. Her şey iyi gidiyordu. 1988 yılı 24 maçta oynadı 16 gole imzattı, takımını yine eyalet şampiyonluğuna ulaştırdı ve bu performansı sebebiyle Brezilya Olimpik Milli takımına çağırıldı. Turnuvaya katılmak üzere hazırlıklara başladı. Bu turnuva 21 yaşındaki Romario için uluslararası bir vitrindi ve o da bu vitrini en güzel golleriyle süslemek istiyordu.
1988 Olimpiyatlarına katılmak için Seul'e uçan Romario'lu Brezilya takımında daha sonradan Brezilya futbolunda önemli yerler edinecek olan Taffarel, Mazinho, Careca, Bebeto, Andre Cruz ve Jorginho gibi oyuncular da bulunuyordu. Bu genç kadro gruplarda üç maçını da kazandı ki, dönemin en iyi takımlarından Yugoslavya'yı da geçmişlerdi. Sonra Arjantin ve Batı Almanya'yı da yenen takım finalde Sovyetler'e uzatmalarda 2-1 yenildi. Ama Romario turnuva boyunca çok tehlikeli olmuş ve 7 golle turnuvanın gol kralı olmuştu. Artık transfer kaçınılmazdı. Son Avrupa Şampiyonu PSV devreye girdi.
PSV'nin transferde birçok rakibi vardı. Bir şekilde öne geçmek için sponsor Phillips devreye girdi. Phillips yöneticileri direk Brezilya'ya uçarak, hükümetle görüştüler. Brezilya devletinin borcundan 7 milyon dolar düşülmesini önerdiler. O zamanlar için oldukça yüksek bir maliyet olan bu para sebebiyle araya giren siyasilerin etkisiyle, Vasco yolladı Romario'yu PSV'ye. Toplam bonservis 7 milyondu ama ne kadarı Vasco'ya gitti ya da gitti mi, bilinmez.
Vasco'dan Hollanda'nın yolunu tutan Romario artık kendine yeni bir hedef belirlemişti. Guus Hiddink'in PSV'sine geldiği ilk sezonda şampiyonluk tadan Romario, 24 maçta 19 gole imza atarak gol kralı olmuş, iyi bir performans göstermişti. Sadece attığı gollerle değil; şık ve kıvrak çalımları, göze hoş gelen süratli futboluyla da Hollandalıların sevgilisi olmuştu bücür. Takımı adına Şampiyon Kulüpler Kupası çeyrek finalinde Real Madrid'e attığı gollerle (biri ilk ayakta, biri ikinci ayakta) dikkat çekmişti. Artık son şampiyon kadrodaki Gilhaus yerine ilk 11'in değişmez ismi olmuştu. Öyle ki, bunu anlayan Gilhaus İskoç takımı Aberdeen'e geçmişti. Sezon sonunda Brezilya milli takımıyla Kupa Amerika'ya da uzanan Romario milli takımlar bazındaki ilk başarısını da kazanmış oldu. Üstelik final maçının tek golünü atıp bir anlamda ülkesine kupayı getiren adam olmuştu.
1989-90 sezonu Romario'nun ikinci sezonuydu ve bazı sakatlıklar yaşamasına rağmen 20 maçta 24 gole imza attı. Bir kez daha gol kralı oldu fakat Mart ayında ayağının kırılması nedeniyle 2,5 ay oynaması daha fazla gol atmasını, belki de PSV'nin şampiyonluğunu engelledi. O sene takım şampiyonluğu Ajax'a kaptırdı ama Hollanda Kupası'nı aldı. Bu arada sezon içinde takım Şampiyon Kulüpler Kupası'nda ikinci kez üst üste çeyrek finale kadar gelmiş ama bu sefer de Bayern'e elenmişti. Romario burada da attığı gollerle dikkat çekmişti. 6 golle, Marsilya'lı Papin ile beraber gol kralı oldu.
Bu performansıyla Brezilya'nın 1990 Dünya Kupası kadrosuna çağırılan Romario ve takımı işler iyi gitmedi. Brezilya en kötü turnuvalarından birini yaşayıp, ikinci turda turnuvaya veda etti. Romario, Careca ve Müller'in ardından yedek bekledi; sadece 66 dk forma giyebildi.
1990-91 sezonunda PSV, hocası Hiddink'i Fenerbahçe'ye yollamış ve yerine başka bir kariyerli teknik adam Bobby Robson'u getirmişti. Başarısız geçen Dünya Kupası'nın ardından kulüp kariyerine dönen Romario, PSV ile tekrar şampiyonluk elde etti. 25 maçta 25 gole imza atarak üçüncü kez üst üste gol kralı oldu (Bergkamp ile gol krallığını paylaştı) ve değerini iyice arttırdı. Buna karşın Kupa Galipleri Kupası'nda oynayan takım daha ilk turda Montpellier'e elenerek kazaya kurban gitti.
1991-92 sezonunda Romario teknik adam Bobby Robson ile sorunlar yaşıyordu. Robson'ın tüm uyarılarına rağmen sezon öncesi kampa katılmamış ve Brezilya'da tatilini geçirmişti. Geldiğinde ise ailevi problemleri olduğunu öne sürmüştü. Sonunda kazanan Romario oldu. Yönetim Romario'nun gitmesini sitemiyordu, aynı şekilde Robson da bunu istemiyordu. Romario'ya tavizler verildi. Romario sezon başında bir hazırlık maçında bileğinden sakatlanıp 3 ay takımdan uzak kaldı. Sezon boyunca sakatlıklarla boğuştu ve sadece 14 maçta forma giyebildi. Ama bu 14 maçta 9 gol bulmayı da becerdi. Takım sezon sonunda ikinci kez üst üste şampiyon oldu, Şampiyon Kulüpler Kupası'nda ikinci turda Anderlecht'e elendiler.
1992-93 sezonunda sağlığına tekrardan kavuşan, Bobby Robson'un Sporting Lizbon'a geçişi ve yerine Hans Westerhof'un gelişiyle iyice rahatlayan Romario 26 maçta 22 gole imza attı. Buna rağmen takımı Feyenoord'un 3 puan ardında kaldı ve ikinci oldu. Romario Hollanda'daki misyonunu tamamlamış görünüyordu. Beş sezon boyunca toplamda 150'den fazla gol atmış ve üç şampiyonluk yaşamıştı. Talibi ise İspanyol devi Barcelona'ydı. Romario ile yönetimin arası zaten açıktı. Yönetim artık onu paraya çevirmek istiyordu. Romario Barcelona'nın yolunu tutarken, PSV'de yeni Brezilyalısını bulmuştu: Nazario Luis de Lima "Ronaldo."
"Sahaya girdiğimde ne yapacağımı biliyorsam neden antreman yapayım ki?"
Barcelona ve 1994 Dünya Kupası
Johan Cruijff'un mutlaka istediği Romario, 1993-94 sezonunda 4 milyon dolar artı PSV ile bir seri hazırlık maçı teklifiyle Barcelona takımına dahil oldu. Dünya'nın en iyi forvetlerinden birini bu fiyata almak Barcelona'yı bir hayli keyiflendirmişti elbette. İlk 11'in değişmez oyuncusu olan Romario, Şampiyon Kulüpler Kupası'nda iyi gidiyordu. Rüya Takım olarak nitelendirilen Barcelona, finale kadar çıktı ama Milan'a 4-0 yenildi. Oyuncu sezon boyunca 33 maçta 30 gol kaydetti. Barcelona şampiyon olurken, Romario bu sefer de La Liga gol kralı olmuştu. Kariyerinin zirvesindeydi ve dünyanın en iyi forvetlerinden biri olarak gösteriliyordu.
1994 Dünya Kupası'nda da en büyük yıldız adayıydı. 1992 yılının Aralık ayından beri milli takım forması giymiyordu. Parreira'yla da ağız dalaşına girmişti bu yüzden de Parreira onun huzur bozduğuna inanıyordu. Fakat sonra geri adım atıp, özür dileyen Romario, 9 ay sonra 1993'ün Eylül ayında kadroya dahil edildi. Carlos Alberto Parreira yönetiminde Romario, Bebeto'nun forvetteki ekürisi oldu. 1988 Olmipik Milli Takımı'nda da beraber olan bu ikili büyük bir uyum ve başarı gösterdiler. Turnuvadan önce babasının kaçırılması nedeniyle zor günler yaşayan Romario (ki daha sonra babasının parasız kaldığı ve kendini kaçırttığı söylenmişti) ve yine eşinin saldırıya uğraması nedeniyle kahrolan Bebeto, ABD'de Brezilya'yı yönlendiren isimler oldular. İlk önce İsveç, Rusya ve Kamerun'un olduğu gruptan çıkan Sambacılar, daha sonra ikinci turda ABD'yi, çeyrek finalde Hollanda'yı, yarı finalde ise İsveç'i eleyip finale kaldılar.
Finalde Arrigo Sacchi'nin "yakışıklı futbol" fikriyle evrilen İtalyası ile karşılaşan Brezilya, diğer maçlardaki kadar etkili olamadıysa da, oyundan kopmayarak maçı tamamladı. 0-0'ın ardından uzatmalarda da gol olmadı ve penaltılara kalan finalde Romario golünü yazdı. Penaltı kaçıran diğer süper star; İtalyan Roberto Baggio ise takımını kupadan etti. Romario takımının en golcüsüydü ve 5 golle turnuvayı gol krallığında ikinci sırada tamamladı. Dünya Kupası'nı kaldırarak daha büyük bir zafere imza atmıştı zaten. FIFA da onu Dünya'da Yılın Futbolcusu seçmişti.
Bu büyük zaferin ardından Romario uzun süre inzivaya çekildi. Kutlamalar ve tatil derken Barcelona'ya döndüğünde eski performansında değildi. Bir sene önce dünyanın en iyi hocası dediği; disiplin ve sistemli çalışmaya inanan teknik direktör Johan Cruijff'un gözünden düşmeye başladı. Cruijff ondan topu daha az ayağında tutmasını, şahsi oynamayı azaltmasını istiyordu. İkinci sezonunda sakatlıklarının da etkisiyle (gözünden ve dizinden ameliyat oldu) ligin ilk yarısında 13 maça çıktı ve 4 gol attı. Fakat Romario bunun yanında antremanlara geç kalmasının ve her gece, gece kulüplerine gitmesinin mazur görülmesini, Rio festivaline katılmayı ve daha şahsi oynamayı istiyordu, Brezilya'yı özlemişti. Barcelona teknik direktörü Cruijff ise sistem oyuncularını ve problem yaratmayan isimleri kadrosunda istiyordu. Romario'nun pası tercih etmeyen, fazla çalımcı oyununu da tercih etmiyordu. Belki de bir tek o Romario'yu gönderebilirdi takımından. Daha sezon bitmeden Ocak ayında Cruijff ve Barcelona ile yollar ayrıldı. Romario'ya Flamengo yolu göründü. Hava alanında binlerce taraftar tarafından karşılandı.
"O bir çizgi film kahramanıdır."
- Jorge Valdano.
Flamengo-Valencia-Flamengo-Valencia-Flamengo
1995'te özlediği ülkesine dönen Romario aynı sezon Flamengo ile 37 maça çıktı ve 33 gol attı. Aynı sene takımında 10 numara tartışmasına sebep oldu. Kendisine verilen 10 numarayı Zico'nun forma numarasına hürmeten giymedi ve diğer futbolculara da aynısını önerdi. Daha sonra ise Zico'ya yapmadığını bırakmayan kendisi olacaktı.
Ertesi sene ise 1996'da 22 maçta 26 gol atarak hâlâ müthiş Romario olduğunu gösterdi. Bu sırada İspanya'dan başka bir ekip Valencia, problemli karakterine rağmen Romario'yu transfer etmek için düğmeye bastı. Devre arasında sezon sonuna kadar Valencia'ya imza atan Romario sadece 5 maç oynadı ama 4 gol attı. Teknik direktör Luis Aragones ile sürtüşmeler yaşamıştı. Bunun sonucunda kadro dışı kaldı ve bavulunu toplayıp Brezilya'ya gitti. Zorunlu bir şekilde kiralık olarak Flamengo'ya geri döndü ve 1997 sezonunda 23 maçta 21 gol attı. Brezilya milli takımı ile ise Kupa Amerika ve Konfederasyon Kupası alınmıştı. Üstelik Konferasyon kupasında 7 golle gol kralı olmuştu Romario. Bu sayede Valencia tekrar çağırdı onu. Teknik direktör Aragones gitmişti. Romario bu sefer 4 maça çıktı ve 1 gol attı. Valencia'da istediği ortamı bulamamıştı ve işler de iyi gitmiyordu. Devre bitmeden bir kez daha Flamengo'ya döndü Romario. Rahat olduğu yer ülkesi Brezilya'ydı. Burada antrenmanlara çıkmayacak, futvoley oynayacak, gece kulüplerinde dağıtabilecek buna rağmen gollerine devam ettiği için vazgeçilemeyecekti.
Flamengo forması ile 1998'de 28 maçta 24 gol attı. Buna karşın sezon biterken Mayıs ayında diz arka bağları kopan yıldız oyuncu milli takımın 1998 Dünya Kupası aday kadrosuna çağırılmadı. 1997 yılında Kupa Amerika'yı alan ve aynı sene FIFA Konfederasyon Kupası'nı kazanan takımın banko santraforu, Brezilya'nın büyük yıldızıydı. Romario sakatlığının geçtiğini söylediyse de Zagallo onu tekrar kadroya çağırmadı. Bu durum, teknik direktör Zagallo ile mahkemelik olmasına kadar giden bir duruma yol açtı. Romario performasına ve iyileşmesine (ya da iyileştiğine inanmasına) rağmen milli takıma alınmamasına kızmış ve Brezilya'da bir barın tuvaletine Zagallo'nun klozete oturmuş bir şekilde karikatürünü çizdirmiş, altına da imzasını atmıştı. Hatta teknik menajer Zico da ona tuvalet kağıdı uzatıyordu. Zagallo ve Zico bunun üzerine dava açmış ve de kazanmışlardı. Resmi sildirmişlerdi. (Resim aşağıda) Sonuçta artık milli takımda Romario yoktu ve Brezilya milli takımı finalde Fransa'ya 3-0 yenilecekti...
1999'da 34 maçta 29 gol atarak, tartışmalı karakterine rağmen, sportif klasını sayısız kez olduğu gibi bir kez daha ıspatladı Romario. Takımı sonradan adı Sudamericana'ya çevirilen Mercosur Kupası'nı aldı, Romario gol kralı oldu. Adı yine Avrupa kulüpleriyle anılmaya başlamıştı. Inter, Lazio, Fenerbahçe ve Ajax adaylar arasında gösteriliyordu. Hem de 33 yaşında olmasına rağmen. Fakat bu sefer takımının Juventude'ye 3-1 yenildiği maçın ardından bir gece kulübünde sabahlaması üzerine takımdan kovuldu. Arızalıkta Romario'dan pek de aşağı kalmayan takımın diğer yıldızı forvet Edmundo, "biz üzüntüden sabahlara kadar uyuyamazken, o gece kulüplerinde sabahlıyor. Bu kabul edilemez" diyordu. Avrupa kulüplerinin de gözünden bir kez daha düştü Romario.
"Ben para gibiyim. Eninde sonunda insanlar içten içe beni seviyorlar."
Yine Tekerrür: Vasco de Gama ve Yurt Dışı
Romario 2000 yılında ilk göz ağrısı Vasco de Gama'ya döndü. İlk sezonunda 44 maçta 39 gol attı ve takımını tek başına Brezilya Serie A şampiyonu yaptı. Aynı sene takımı Mercosur kazanınca, Romario iki sene üst üste farklı takımlarla hem gol kralı olmuş, hem de bu kupaya ulaşmış oldu. 2001 sezonunda 27 maçta 34 atarak yine gol kralı olurken, 2002 sezonunda ise 32 maçta 23 gol attı. Daha sonraki durak Fluminense'ydi. 2003 sezonunda 22 maçta 15 gol attı. 2002 Dünya Kupası kadrosuna disiplinsiz olduğu gerekçesiyle Scolari tarafından alınmadı. Brezilya şampiyonluğa ulaştı.
Katar takımı Al-Saad'ta 2002-03 sezonu geçirdi. Sadece 3 maçta forma giydi ve Fluminense'ye dönüp 21 maçta 13 gole ulaştı. 2004'te ise 13 maçta 5 gol attı. Fluminenseli bir taraftarı dövmüşlüğü de var bu sezon içinde. 2005'te sözleşmesinin bitmesinin ardından bir kez daha Vasco de Gama'ya döndü ve iki sezon burada forma giydi. İlk sezonunda 31 maçta 22 gol atıp gol kralı olduğunda 39 yaşındaydı. İkinci sezonun başında takımın deplasman maçlarına gitmek istemediğinden (!) yönetimle anlaşmazlığa düştü. Sadece kupa maçlarında oynayıp 11 maçta 9 gol kaydetmişken, ABD takımlarından Miami FC'ye imza attı. 23 maçta 18 golle başarılı bir sezon geçirdi. 2006-07 sezonunda Avustralya takımlarından Adelaide ile 4 maça çıktı. 2007'de Vasco'da 6 maçta 3 gol attı. Şubat 2008'de 1,000 gol barajını aşan bir futbolcu olarak futbola veda etti. 2009'da babasının tuttuğu küçük bir Rio takımı olan America ile tek bir maça çıktı. 68'inci dakikada oynuya girip 22 dakika sahada kaldı ve o maçla takım Carioca şampiyonasına yükselirken, Romario da babasının arzusunu kırmamış oldu.
"Tanıdığım en tembel futbolcu."
- Carlos Alberto Parreira
Futbolculuk Sonrasında Romario
Futbol sonrasında da hayatı ile hep göz önünde olan Romario, 2009 yılında Brezilya Sosyalist Partisi'ne üye oldu ve aktif yardımlaşma kampanyalarında yer aldı. Bir sonraki seçimlerde meclise aday gösterilmesi bekleniyor. Bu sene içinde alkolmetreye üflemediği için ceza yemesiyle de gündeme gelmişti. Futbolculuk hayatı da zaten hovardaydı. Hâlâ gece kulüplerini gezmekle meşgul. Brezilya'da kimilerince sadece serseri, kimilerince ise daha şiddetli bir öfkeyle kötü örnek olarak görülmekte. Henüz ciddi bir teknik direktörlük deneyimi yok. 2-3 maçlık antrenör/oyunculuğu var Vasco'da.
Kişisel Görüşüm
İzleme fırsatımız çok oldu, şükür! Bu kadar yeteneklerle donatılmış bir golcü ben daha görmedim. Meselâ en iyi golcüler sıralaması yapsam Gerd Müller benim için daha üst sıradadır ama Romario'nun artıları becerileriydi. Sadece bir tek vuruşçu ya da sadece bir sutör forvet, ya da sadece topu nereye vurması gerektiğini bilen bir santrafor değildi. Kıvrak, çalımlarıyla bel kıran, şık hareketlere imza atan, bunun yanında da hep gol krallığı yarışının içinde kalacak kadar gol atan bir santrafordu. Bu özellikle sahip başka biri daha yoktur. Yani Romario olmak için hem çok iyi bir golcü, hem de çok iyi bir oyuncu olacaksınız. Bir de özel hareketi vardı, sıkıcı geçen maçlarda ceza sahasına girmeden topu dizine kadar yükseltir, sektire sektire kaleye giderdi. Galatasaray maçında yapmıştı, sonu başarılı bitmese de; gözünümün önünde hâlâ. Tam Sergen kafasında bir adam olduğunu ekleyeyim. Bar bar gezer, arkadaşları antrenmandayken plaj futbolu oynamaya gider, gece külübü kavgalarına karışır, taraftar döverdi. Yok yok, Sergen kafasında demek Sergen'e büyük haksızlık olur! Romario başka bir şey. Ülkemize gelmiş olsaydı es kaza, görürdük curcunayı. Sergenler, Jo'lar falan melek kalır gece hayatı konusunda. Farklı bir deneyim olurdu...
"Michael Jackson'ı ben öldürmedim, Rio de Janeiro'ya domuz gribini getirmedim, kimseyi soymadım. Yine de Brezilyanın en azılı haini gibi gösteriliyorum."
F. Kaan Kavuşan
Klasik Futbol