2 Eylül 2010 Perşembe

Şimdi Bana Kaybolan Yıllarımı Verseler #2, Patrick Kluivert


Futbol nankör bir spor. Hiç bir zaman “ben oldum” dememeli futbolcular, beraberinde gelen şöhretin de etkisiyle ikinci plana attığınız zaman tokatı ağır oluyor futbolun. Hollanda’ya uzanıyoruz ve bir zamanlar tüm dünyanın hayranlıkla izlediği, her taraftarın takımında görmek istediği ancak daha sonra tepetaklak olan ve sessiz sedasız futbola veda eden bir isim konuğumuz: Patrick Kluivert. 

1 Temmuz 1976 da Amsterdam’da dünyaya gelen Kluivert birçok siyahi Hollanda’lı gibi Surinam asıllı. (Surinam’ın Afrika’da değil Güney Amerika’da olduğunu belirtelim, zira bu konuda genel bir yanılgı var) Futbola 1983 yılında henüz 7 yaşındayken Ajax altyapısında başladı Kluviert ve 1994 senesinde A takıma yükseldi.Davids, Seedorf, Overmars ve Van der Sar gibi oyuncuları da barındıran Ajax’ın altın jenerasyonunun önemli bir parçası olan Kluivert’ın ilk resmi maçı 21 Agustos 1994’de Feyenoord’a karşı oynanan Hollanda Süper Kupası Finali oldu. Ajax formasını ilk kez giydiği bu maçta gol atmayı başaran genç Kluivert’ın o sezon attığı en önemli gol bu değildi. 94-95 sezonu sonunda Şampiyonlar Ligi finalinde Milan ile eşleşen Ajax’a kupayı oyuna sonradan girip 85.dakikada ağları havalandıran Kluivert getiriyordu. Bu golden sonra Kluivert bir anda tüm Avrupa’nın gündemine oturuyor ve devlerin takip listelerine giriyordu.

1996-97 sezonuna kadar Ajax forması giyen Kluivert 97 maçta attığı 50 gol ile kariyerine muhteşem bir başlangıç yapıyordu. Bu süre içerisinde 2 Lig Şampiyonluğu, 1 Şampiyonlar Ligi, 1 Avrupa Süper Kupası, 2 Hollanda Süper Kupası ve 1 de Kıtalar Arası Kupa kazanarak bu müthiş başarıda başrollerden birini oynuyordu Kluivert. 97 yılının yazında Ajax’ın kendisine teklif ettiği yeni sözleşmeyi kabul etmeyerek 2 yıl önce attığı gol ile yıktığı Milan’a imzayı atıyor ve ilk defa Hollanda dışına çıkıyordu genç yıldız. Milan’da geçirdiği 1 sezon boyunca İtalyan futbolunun sertliklerine alışamayan ve istediğini bulamayan Kluviert kısır geçen sezonu 33 maçta yalnızca 9 gol atarak tamamlıyordu.

Kariyerinde hafif de olsa bir düşüş yaşayan Kluivert doğru bir tercih yaparak ertesi sezon kariyerinin en parlak yıllarını geçireceği Barcelona’ya transfer oluyordu. Lois Van Gaal’in Barcelona’ya gelişiyle Katalan ekibinde esmeye başlayan “Turuncu Rüzgar”ın bir esintisi olan Kluivert özellikle Rivaldo ile ileride çok iyi bir ikili oluşturacak ve Barcelona kariyerini 6 sezonda oynadığı 255 maç ve 120 gol ile tamamlayacaktı. Bireysel istatistik olarak başarılı bir dönem geçirse de Barcelona’nın kötü yıllarına denk gelen Hollanda’lı İspanya’da yalnızca bir kez 98-99yılında şampiyonluk yaşıyor ve diğer sezonları kupasız geçiyordu. 

Kulüp kariyerinde başarılı yıllar geçiren Kluivert, Hollanda milli takımının da değişilmez oyuncularından biri konumuna gelmişti. Kariyeri boyunca Euro 96, Fransa 98 ve Euro 2000 gibi turnuvlarda forma giyen Kluivert Euro 2004’de ise kadroda olmasına rağmen Dick Advocaat tarafından 1 dakika bile oyuna sokulmadı ve turnuvayı kulübede tamamladı. Milli takım kariyerini 79 maçta attığı 40 gol ile tamamladı Kluivert. Milli kariyerinde akıllarda kalan en çarpıcı maçlarından biri Euro 2000 yarı finalinde İtalya karşısında iki penaltı atışından yararlanamadığı ve İtalya’nın finale çıktığı maçtır hiç kuşkusuz.

2004 yazında Barcelona ile yollarını ayıran Kluivert’ın çöküşü adeta dönemin futbolcu öğütme fabrikası olan Newcastle United’a gidişiyle başlar. Barca kariyerinin sonlarına doğru zaten eski günlerini aratmaya başlayan Hollandalı İngiltere’de de dikiş tutturamaz ve 37 maçta attığı 13 gol ile Newcastle macerasına son verir. Ertesi sezon tekrar İspanya’ya bu kez Valencia formasıyla dönen Kluivert artık iyiden iyiye eski performansından uzaktır. Bunun üzerine geçirdiği ciddi sakatlık zaten yokuş aşağı giden kariyerine son baltayı vurur. Sezon boyunca yanlızca 11 maça çıkıp 1 gol atabilen Kluivert için Valencia kulüp arama izni verir. Zaten sözleşmesine “ saha dışı disiplinsizlik” sebebiyle tek taraflı fesih hakkı maddesi de koydurmuştur Valencia’lı yöneticiler. 

2006-2007 sezonunda uzun yıllar sonra ülkesine dönen Kluivert’ın üzerinde yine kırmızı-beyaz bir forma vardır ancak bu kez amblemi farklıdır. PSV ile Hollanda’da geçirdiği son sezonda bir kez daha Hollanda Şampiyonluğu yaşar Kluivert ve bu kariyerinde kaldığrdığı son kupa olur. O sezon sakatlığı el verdikçe oynayabilen Kluivert çıktığı toplam 21 maçın çoğunda sonradan oyuna girer ve ancak 3 gol atabilir. İlginçtir ki attığı bu 3 golden biri PSV kariyerinin sonlanmasına neden olur. PSV’nin evinde Ajax’a karşı oynadığı maçta ağları havalandırdıktan sonra sevinmeyen Kluivert’ın bu davranışı taraftar ile arasını açar ve sezon sonunda takımdan gönderilmesine karar verilir.

2007-2008 sezonunda 31 yaşındayken bu kez rotasını Fransa’ya çevirir Kluivert ve profesyonal yaşantısının son maçlarına çıkacağı Lille’e imza atar. Burada da dikiş tutturamayan Hollanda’lı 14 maçta attığı 4 gol ile sezonu tamamlar.

Sezon sonu başka bir takımla anlaşmak üzere Lille’den ayrılan Kluivert istediği teklifleri alamayınca aktif futbol yaşantısına son verir ve ülkesine dönüp futbol antrenörlüğü programına yazılır. Eş zamanlı olarak AZ Alkmaar’da antrenörlük stajına başlar. Geçtiğimiz Ocak ayında Avustralya’nın Brisbane Roar takımı ile iki haftalık geçici bir yardımcı teknik direktörlük sözleşmesi imzalayan Kluivert, bu görevinden sonra aynı takımın futbol elçisi olarak görev yapmayı kabul etti.

Kariyerine fırtına gibi başlayan ve daha sonra Barcelona’da dünyanın en iyi golcülerinden birine dönüşen Kluivert’ın genç yaşta pek de düzenli olmayan özel yaşantısının da etkisiyle futbola veda etmesi futbol açısından üzücü. Güçlü fiziği, hızı ve tekniği ile bize bugünkü Drogba tarzı forvet oyuncularının ilk esintilerini yaşatmıştır Kluivert. Özel hayatındaki çalkantılar, saha içi ve dışındaki disiplinsiz davranışları, hocalarıyla yaşadığı sorunlar ve kendini beğenmiş tavırları yaşlandıkça onu formundan düşürdü ve henüz 31 yaşındayken futbola veda etmeye zorladı. Şu an hala 34 yaşında olduğunu düşünürsek kendine iyi baksaydı ve biraz daha disiplinli bir şekilde çalışsaydı bugün ismini yalnızca biryerlerde duyduğumuzda değil her zaman hatırlardık.Kim bilir şimdi kendisine kaybolan yıllarını versek belki de hiç gimezdi Newcastle’a...


0 YORUM:

Blog Widget by LinkWithin
 
Copyright 2009 Barbarossa. Powered by Blogger Blogger Templates create by Deluxe Templates. WP by Masterplan