Onlarınki birbirlerini tamamlayan ezeli bir rekabet. Her iki takımda biri olmadan diğerinin olamayacağının farkında. Her iki takımda birbirinin çok güçlü olmasını diliyor. Çünkü taraflardan biri kötü olursa rekabetten söz edilemiyor. Bizim topraklarımızda da derbilere şahitlik ediyoruz ancak inanın bana örneğin Fenerbahçe ve Galatasaray'ı birbirinden ayıran sadece renkleri... El Clasico ise 109 yıldır büyük bir hikaye ile şekillenen bambaşka bir rekabet içeriyor.
Söz konusu olan bu maçın sadece bir futbol maçı ya da kazanıp kaybetmekten ibaret olmadığını şimdi anlatacaklarım ile bir kez daha anlamış olacağız. İşler öyle bir boyut aldı ki, koca La Liga sadece 'El Clasico' lardan ibaret olmuş gibi...
Dünya futbolunun görüp görebileceği en güzel 'final four' una şahit olmak üzereyiz. Çok şanslıyız çünkü bu durum 1916 yılından beri ilk kez yaşanıyor. Daha lig heyecanı bitmeden Copa Del Rey'e gideceğiz, onun hevesi bitmeden Şampiyonlar Ligi'nde sahaya kilitleneceğiz. Tabii ki bu maçları bir çatı altında değerlendirmek, heyecanlanmak kadar kolay bir durum değil. Halihazırda şampiyonluk ipini bana göre ligin ilk yarısındaki maçta Camp Nou'da Real Madrid'i 5-0 yenerek göğüslemiş olan Barça, bu maçı da kazanırsa zaten 'bira cilası' atmış olacak zaferine. Bunun yanında Real Madrid'in kazanması demek, kalan haftalar için ego tatmini dışında sadece 'minik' bir umut ışığı anlamına gelecek. Bunu bir Real Madrid sempatizanı olarak rahatlıkta söyleyebiliyorum. Copa del Rey'in ne getireceğini kestirmek güç ancak, Şampiyonlar Ligi'nde mutlak suretle Real Madrid'in adını finale yazdırması gerek. Tıpkı 2002 yılında olduğu gibi...
Önce işin 'tarihsel' kısmından ufak ufak bahsedip, güncel maç için iki kelam ettikten sonra yazımızı tamamlayalım.
Barcelona ve Real Madrid, her biri yüzbinlerce üyesi olan ve her konuda birbirlerini alt etmeye çalışan devler. O kadar büyük ki, iki kulüp İspanya Futbolunun son 50 yılına damga vurmayı başardı. Bu iki takım son 23 şampiyonluğun 21'inin sahibi oldular ve bu durum gelecekte de değişeceğe benzemiyor. Tıpkı Real Madrid'in eski başkanı Ramon Calderon'un da söylediği gibi, Barcelona ve Real Madrid hata yaptıklarında yeni bir şampiyon bizlere merhaba diyecektir. Fakat bu şampiyon çıksa dahi 2000 yılındaki Deportivo La Coruna örneğindeki gibi arka planda kalacaktır. O sezon Deportivo'nun şampiyonluğu yerine Real Madrid ve Barça'nın neden şampiyon olamadığının konuşulması da tam da bu yüzdendi..
Söylemek gerek, Dünya üzerinde hiçbir maç bir ülkenin bir bölgeye karşı geldiği gibi politik bir anlam kazanamadı. Bunun yanında öncelikle Barça açısından rekabeti kavrayabilmek adına Katalan meselesini ucundan da olsa biraz anlamak gerekiyor. Bu durumu en iyi açıklayan ik söz, Bobby Robson'a ait. Efsane isim Robson, "Katalunya bir ülkedir. Barca da onun ordusu..." diyerek herşeyi özetlemişti...
Barcelona'nın teknik direktörü Pep Guardiola ise yapılan bir hakem hatasının ardından hakemi "Bir ülkenin onuru ile oynamak" ile suçlamıştı. Elbette bu ülke İspanya değildi...
Real Madrid'in kimlği Barcelona'dan çok farklı. Madrid ekibi için en önemli şey kesinlikle sayılar. Santiago Bernabeu'nun girişinde yazan "Kupaların sayısı kimin büyük olduğunu anlatır" yazısı Real Madridi için Barcelona ile olan rekabetin bir özeti. Barcelona'nın Şampiyonlar Ligi'nde son yıllarda yakaladığı başarılara misilleme olarak kazanılan 9 kupanın gösterilmesi gayet doğal bir durum. Barcelona ise bu duruma alınan 9 kupanın 6'sının siyah beyaz yıllarda geldiğini söyleyerek hemen misilleme yapıyor. Katalunya'da bazı kesimler işi abartarak Real Madrid'in başarısız olmasını Barcelona'nın kazanmasına dahi yeğliyor.
Geçmişte yaşanan ne varsa her maçtan önce nefretin daha da artmasına neden oluyor. Bu nefret elbette sahaya atılan bir domuz kafasından ibaret değil. Aslında bu rekabeti 'savaş' olarak nitelendirmekte hiç yanlış olmayacaktır. En doğru cümle ise belki de Real Madrid ve Barcelona'nın bir terazinin iki tarafı olduğu...
Birbirlerini dengeleyen iki takım... Burada iki takımın birbirlerinin başarılarına ihtiyaç duydukları sonucu rahatlıkla ortaya çıkıyor. Barcelona'nın kendini kanıtlaması için güçlü bir Real Madrid'e, Real Madrid'in kendini kanıtlaması için güçlü bir Barcelona'ya ihtiyacı var. Real Madrid cephesi geçmiş yıllarca Barcelona'nın kötü günler geçirdiği dönemde rekabetin kötüye gittiğini dahi savunmuştu. Her iki tarafın kazandığı başarılar birbirlerini teşvik ediyor. Burada en güzel sözü, Real Madrid başkanı Florentino Perez dile getiriyor;
"Eğer Barcelona olmasaydı, onları biz yaratırdık..."
Johan Cruyff Barcelona'ya ayağını attığında ise kulüp 14 yılın ardından 1973 yılında şampiyon olmuştu. Bu şampiyonluk 15 yıl sonra Teknik Direktör olarak başarı olarak değil ancak ideoloji olarak takıma çok şey verecek olan Cruyff'un efsane olmasını sağlamıştı. Ardından şampiyonluk yaşanmadan geçen 8 yıla Arjantinli yıldız Maradona'nın bir son vermesi tüm takım tarafından beklendi ancak bu hasret Venables ve Archibald tarafından sona erdirildi. Sonrası ise malum; Ronaldinho, Messi...
1986 ve 1990 yılları arasında Butregueno ve arkadaşları Real Madrid'e altın dönemlerinden birini yaşattılar. Bu dönemlerde 5 şampiyonluk yaşandı. Ardından Cruyff'un teknik direktör olduğu dönemdeki başarılar geldi ve Real Madrid bu dönemde Barca'dan Laudrup'u alarak büyük sükse yarattı. Bir önceki sezon Barcelona'ya 5-0 kaybeden Real Madrid, 1995'teki derbiyi 5-0 kazanarak böylece rövanşıda almış oluyordu.
İki takımında birbirinden fazlasıyla çekindikleri kesin. Real Madrid'in Barcelona'ya göre daha rahat bir konumda olduğunu söyleyebiliriz. Bunun nedeni Barcelona'nın üzerinde oluşan siyasi baskı. Tüm bunlara rağman Barcelona'nın Real Madrid'e göre daha sistemli olduğu apaçık ortada. Barcelona'da güzel bir sistem varken bu Real Madrid'de biraz farklı. Bu konuyla ilgili bir atışmada eski Barca başkanı Laporta, kendilerinin Ballon d'Or kazanan oyuncuları yetiştirdiklerini, Real Madrid'in ise Ballın d'Or kazanan oyuncuları satın aldığını söylemesi bir yandan haklı bir yaklaşım. Yine Barcelona bir zamanlar en iyisi olan Real Madrid alt yapısını da geride bırakmış durumda. Yıllardır kaleyi koruyan Iker Casillas dışında elle tutulur bir isim şuan alt yapıdan gelerek beyaz formayı giymiş değil. Efsane oyuncu Raul'ü Raul yapanın Real Madrid olduğu gerçek ancak onun dahi Atletico Madrid alt yapısından transfer edildiği bir gerçek.
Şimdi gelin maç öncesine bir bakalım. Lafı fazla uzatmadan konuyu bitirelim. 20. yüzyılın takımı Real Madrid, yukarıda da dediğim gibi 'ego' tatmini açısından 21. yüzyılın takımı Barcelona'yı bu gece yenmeli...
Real Madrid bu maçı nasıl kazanabilir? En büyük avantaj, orta sahada üstünlüğü yakalayan tarafta olacak. Burası açık. Barcelona'ya karşı oynayan takımlar, bir adım geriye atmak ve oyunu kendi sahasında kabul etmek zorunda kalıyor. Real Madrid gibi üst düzey bir kulüp için orta sahada konsantrasyonu yüksek seviyede tutma gibi bir sorunun olacağını düşünmek elbette yanlış olacaktır. Ancak Barcelona gibi bir rakip karşısında özelikle orta sahada 90 dakika sakin ve zinde kalmak Real Madrid gibi bir kulüp için bile zor. Orta alandaki en ufak hata bile, telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğurabilir. Saha Santiago Bernabeu olsa dahi...
Dani Alves için Barcelona'nın etkili hücum silahı demek ne kadar doğru olur, tartışılır. Ancak geleneksel bir savunma oyuncusu olmadığını ve aslında önemli de bir oyuncu olduğu da bir gerçek. Alves, Xavi ve Iniesta gibi iki maestroyla oynamanı faydalarından sonuna kadar faydalanıyor. Fİziksel üstünlüğünü çok iyi kullanan Brezilyalı oyuncu, bu iki ustadan aldığı paslarla önemli tehlikeler yaratmaya devam ediyor. Savunmanın solunda oynayacak ismin, tek başına bu kulvarı kontrol etmesi biraz zor gibi ve bu yüzden Alves'in kanadı için ikinci bir önlemin yaratılması şart.
Sanıyorum Barça savunmasının ortası Real Madrid'in keşfedeceği zayıf bir nokta eğiliminde. Laptan Carles Puyol'un durumu henüz belli değil ve maça yetişmeye çalışıyor. Puyol'dan iyi haber gelmemesi halinde, Gerard Pique'ye büyük ihtimalle Sergio Busquet eşlik edecek. İşte bu durum Real Madrid için bir avantaj olabilir.
Son olarak Real Madrid hücumundan bahsedelim. Doğal olarak Real Madrid'in kazanması, tüm mevkiilerin performansının iyi olmasınının yanında hücum hattınında gününde ve becerikli hareket etmesi ile doğru orantılı olacaktır. Cristiano Ronaldo, yine Real Madrid'İn yaratıcı ayağı olacak. Ancak zorlanacağı bazı durumlarda var. Bunlardan ilki, sezonun ilk yarısında oynanan 5-0'lık maçta saklı. İleride çok yalnız kalmak, onun yeterince katkı yapmasını engelleyebilir. Madrid'in hücum kurgusunu Ronaldo'nun üstüne kurması gerektiğini görmek için Jose Mourinho olmaya gerek yok. Madrid ekibi, bu kritik maçtan galibiyetle ayrılmak istiyorsa, Ronaldo'nun etkinliğini arttırmak zorunda. Bunun gerçekleşmesi için hücumun diğer elemanlarına çok büyük işler düşecek.
Peki Jose Mourinho oynaması kesin olan Ronaldo'nun biraz önünde, forvetin ikinci elemanı olarak kimi tercih etmeli?
Adaylar belli, ufak sakatlığın ardından yine oynamaya devam eden Karim Benzema, uzun soluklu bir sakatlık döneminden daha yeni çıkan Gonzalo Higuain ve Emmanuel Adebayor. Real Madrid'in futbol oyun tarzına adapte olan Benzema, bu güveni ile belki de iyi bir tercih olabilir. Ancak Benzema'nın Barça karşısında form düzeyinin nasıl olacağı bilinmiyor. Gonzalo Higuain, Mourinho'nun istediklerini Barcelona karşısında daha iyi verebilir. Kaldı ki onun yokluğunda hücumda zaman zaman etkisiz kalındığı da oldu. Ancka tabii ki onun dezavantajı da çok uzun bir sakatlıktan dönmesi. Emmanuel Adebayor, Şampiyonlar Ligi'nde 4-0 kazanılan Tottenham Hotspur maçında iki gol atarak güvenini oldukça yerine getirdi. Onun fiziksel ve yırtıcı özellikleri, Barcelona savunması için ciddi anlamda problemlere de sebep olabilecek nitelikte. Bu yüzden bana göre tercih Emmanuel Adebayor'dan yana olmalı.
Bir Real Madrid sempatizanı olarak elbette Real Madrid'in kazanmasını istiyorum. Kaldı ki Jose Mourinho bu, 5-0'lık yenilginin hesabını almak isteyecektir. Ancak ibrenin ligden daha çok Şampiyonlar Ligi'ndeki maçlara kaymasını da doğal olarak karşılamak lazım. Jose'nin Inter'in başındayken Barça'yı kitlediği doğru... Şimdiki şartlar aynı değil. Öncelikle Real Madrid camiasının ve taraftarlarının oyun tarzı olarak beklentileri çok farklı. Ancak artık anlaşılmalı ki, Barça duracaksa eğer, her yol denenebilir... İleri uçta oynayan oyuncularının dahi defansa yapabildiği, defanstaki Gerard Pique'nin dahi gol yollarında etkili olabildiği bir Barcelona karşısında üzgünüm ancak Jose Mourinho, Real Madrid'ini daha önce başında bulunduğu Inter'e biraz da olsa benzetebilmek zorunda...
1/4 başlasın...
0 YORUM:
Yorum Gönder