1 Aralık 2010 Çarşamba

Real Madrid'i Sevmek...

Rekabetinin konusu İspanya'yı aşan, topraklarımızda da belki de İspanyollardan fazla konuşulan Real Madrid - Barcelona rekabeti gün geçtikçe yeni bir boyut kazanıyor. Özellikle Real Madrid'in son maçta yaşadığı 'hezimetin' ardından çoğalan 'Real Madrid sevilir mi?' tarzı sorular artık sıkça gündeme gelmeye başladı. Evet, Real Madrid sevilir...

Durum her zaman bir ülkeyi ikiye bölen benzersiz bir rekat olmayı başardı. Barcelona ve Real Madrid, her biri yüzbinlerce üyesi olan ve her konuda birbirlerini alt etmeye çalışan devler. O kadar büyük ki, iki kulüp İspanya Futbolunun son 50 yılına damga vurmayı başardı. Bu iki takım son 23 şampiyonluğun 21'inin sahibi oldular ve bu durum gelecekte de değişeceğe benzemiyor.

Geçmişte yaşanan ne varsa her maçtan önce nefretin daha da artmasına neden oluyor. Bu nefret elbette sahaya atılan bir domuz kafasından ibaret değil. Aslında bu rekabeti 'savaş' olarak nitelendirmekte hiç yanlış olmayacaktır. En doğru cümle ise belki de Real Madrid ve Barcelona'nın bir terazinin iki tarafı olduğu. Birbirlerini dengeleyen iki takım... Burada iki takımın birbirlerinin başarılarına ihtiyaç duydukları sonucu rahatlıkla ortaya çıkıyor. Barcelona'nın kendini kanıtlaması için güçlü bir Real Madrid'e, Real Madrid'in kendini kanıtlaması için güçlü bir Barcelona'ya ihtiyacı var. Real Madrid cephesi geçmiş yıllarca Barcelona'nın kötü günler geçirdiği dönemde rekabetin kötüye gittiğini dahi savunmuştu. Her iki tarafın kazandığı başarılar birbirlerini teşvik ediyor. Burada en güzel sözü, Real Madrid başkanı Florentino Perez dile getiriyor; "Eğer Barcelona olmasaydı, onları biz yaratırdık..."

Kimse General Franco'nun siyah beyaz dönemlerde yaptıklarını inkar edemez elbette. Hatta Real Madrid'i ve kulübün stadı Santiago Bernabeu'yu 'halkı oyalamak' adına (burada altını çiziyorum) 'kullanmış' olmasını da inkar edemez. Fakat bugünlerde Barcelona'yı destekleyen insanların Real Madrid'in Şampiyonlar Ligi Kupaları'na ithafen 'Onlar siyah beyaz yıllardaydı' demelerine karşılık ben de 'Franco da Real Madrid'i kullandığında heryer siyah beyazdı' diyebilirim rahatlıkla. Tüm bunların ışığında yeni nesil Real Madrid'i destekleyen taraftarların da bazı gerçekleri kabul etmesinin yanında Barcelona'ya gönül verenlerin de şimdi bu satırları yazan tıpkı ben gibi bu kulübe destek verenlerden 'Franco'cu' etiketini kaldırmaları acilen yapılması gereken bir hamle.

Real Madrid'i destekleyen bir insandan bunu Franco nedeniyle yaptığını kim iddia edebilir? Sadece Katalunya nefretinden kaynaklı olarak Real Madrid'i destekleyen taraftar sayısı ülkemizde en fazla kaç kişidir misal? Herhangi bir kulübün yaşadığı başarılarda taraftarlık olgusunun pekiştirildiği şu günlerde, Butregueno'yu, Raul'ü, Hugo Sanchez'i izlemiş, Santiago Bernabeu'nun atmosferine aşık olmuş bir Real Madrid taraftarına 'Tutamazsın bu takımı, sevemezsin. Bak Franco neler yapmış zamanında. Demek ki sende öylesin' demek, etik dışıdır. Futbol romantikliği ile beraber, Raul'ün gollerden sonra yüzüğünü öperken kendisi de aynı anda sevinen bir taraftarın, 2002 Şampiyonlar Ligi Finali'nde Zinedine Zidane'ın Bayer Leverkusen'in ağlarına bıraktığı harika gol ile ayağa kalkan kaç Real Madridli'nin aklında General Franco ve İspanya iç savaşı vardrı acaba?

Real Madrid'in zalim, Barcelona'nın ise çokça masum bir takım olduğunu göstermek oldukça yanlış bir harekettir. Jose Mourinho Inter'in başındayken Barcelona'yı Şampiyonlar Ligi'nde eledikten sonra Inter'li oyuncuların sevinçlerini engellemek için açılan fıskiyeler masum değildi. 29 Kasım gecesi oynanan maçta tribünlerde Jose Mourinho için açılan ve aşağılayıcı bir yapı taşıyan 'Tercümandın, tercüman kalacaksın' pankartı da o kadar masum değildi. Jose Mourinho elbette egosu şişkin bir teknik direktördür ve evet sinir bozucu da bir karakteri olduğu doğrudur ancak bu onu günah keçisi yapmak için bir neden değil ve en önemlisi onun bir şampiyon olduğu gerçeğini asla değiştirmez. Barcelonalı iğneleyici bir söz kullandığında 'ayar' ,ya da 'nokta atışı eleştiri' olurken, bunu Jose Mourinho yaptığında maalesef Real Madrid'in hocası olduğundan 'tencere - kapak' dahilinde eleştirilere maruz kalıyor. O gençliğinde asla iyi bir futbolcu olamadığın anladığında bu yola baş koyduğundan beri dünyanın en iyisi olmayı fazlasıyla başardı. Ve bunları takiben kendi kendini methetmekte de gecikmedi. Haklı olarak... Porto'yu zirveye taşıdığı yılların ardından kendini hep özel biri olarak gördü. Ondaki sahte bir alçakgönüllülük değildi.

Bazı gerçekler yeni nesil Real Madrid sempatizanları adına bu takımdan vazgeçmek için bir etken midir? Barcelona'nın Real Madrid'e göre daha sistemli olduğu apaçık ortada. Barcelona'da güzel bir sistem varken bu Real Madrid de biraz farklı. Bu konuyla ilgili bir atışmada eski Barça başkanı Laporta, kendilerinin Ballon d'Or kazanan oyuncuları yetiştirdiklerini, Real Madrid'in ise Ballın d'Or kazanan oyuncuları satın aldığını söylemesi bir yandan haklı bir yaklaşım. Peki bu neden Real Madrid'den nefret etmek ya da vazgeçmek için bir neden olsun? Tabii ki bir neden değil. Aksine, benim de bir Real Madrid'li olarak eleştirdiğim bu sistemsizlik acilen çözülmesi gereken bir mesele. Benim gibi bu durumu kabul gören, efsane ismim Raul'ün dahi altyapıdan değil de Atletico Madrid'den çıkış gerçeğini onaylayan bir Real Madrid taraftarı da sanıyorum kimseye rahatsızlık vermez. Aynı zamanda Barcelona forması giyerken büyük bir ahlaksızlık içinde Real Madrid tribünlerine hareket yapan Schuster'in, hareket yaptığı takım olan Real Madrid'e transfer olması da Barcelona'dan soğumak için bir neden değil örneğin. Veya 16 yaşında 'bundan iş çıkmaz' diyerek kulüpten gönderilen Cesc Fabregas'ın, yıllar sonra bir yıldız olması ile birlikte medyanında etkisi ile Barça'ya geri getirme çabaları, üzerine forma giydirip psikolojik bir baskı yapılması da Barcelona'yı sevmemek için bir neden değil. Umarım anlatabilmişimdir...

Ben de bir futbol aşığı olarak Real Madrid'i daha 8 ve 10 yaşları arasında sevdim. 1998 Şampiyonlar Ligi Finali'nde Mijatovic topu Juventus ağlarına bıraktığında ben beyaz formanın büyüsüne, 2000 finalinde 'Lambacı Melek' Raul Valencia'yı yıktığında ise bir Real Madrid efsanesinin büyümesine şaih tolarak bu sevgiyi yarattım içimde. Sonra zamanla babamdan duyduğum Sanchez'li, Butregueno'lu Real Madrid'i dinledikçe, daha eskilerden Di Stefano'ları da okuyunca tamamen pekişti. Kulüplerine özellikle benim de büyük bir saygı duyduğum Johan Cruyff'un felsefesi ile birlikte bağlı kalan Barcelonalılar gibi ben de Real Madrid'i sevmiştim. Ancak Real Madrid ile ilk kucaklaşmayı yaşadığım yıllarda bugünlerde sıkça duyduğum 'Tü kaka, Real Madrid...' cümleleri bana pek bir uzaktı... 2006-2007 sezonunda ise tamamen pekişmişti Real Madrid'e olan sevgim. Öncelikle 2006-2007'de alınan şampiyonluk, önceki 1-2 yılda los galacticos'un son bulduğunun, sıkıntılı günlerin artık geride kaldığını işaretçisiydi.

Bir Barcelona taraftarı için Barça, Guardiola’nın, Koeman’ın, Bakero’nun, Romario’nun, Giovanni’nin, Stoichkov’un, Rivaldo’nun, Luis Enrique’nin ve daha nicelerin takımı ise, benim takımım Real Madrid'de Raul'ün, Morientes'in, Casillas'ın, Ramos'un, Xabi'nin, Fernando Hierro'nun, Michel Salgado'nun, Helguera'nın, Van Nistelrooy'un, Di Stefano'nun, Hugo Sanchez'in, Puskas'ın, Mijatovic'in, Guti'nin ve daha nicelerinin takımıdır, General Franco'nun değil... İşte yukarıda saydığım tüm Barçalı ve Real Madridli oyuncuların ışığında ülkemizde sıkça oluşturulmaya çalışılan 'anti' kavramından oldukça uzak bir Real Madrid ya da Barcelona sevgisi olmalı herkeste. Çünkü bu rekabet, sığlıktan ve klişelerden uzak olduğu vakit daha güzel, daha sempatik ve daha izlenebilir bir hal alıyor. Real Madrid sevgisi neden Barçe nefreti ya da Barça sevgisi neden Real Madrid nefreti uyandırsın ki bizlerde? O yüzden Barcelona'da sevilir, çokça eleştirilere maruz kalan Real Madrid'de en az onun kadar sevilebilir...

Oğuz Öztürk, Goal.com (Bu yazı aynı zamanda Goal.com Türkiye için yazılmıştır)

10 YORUM:

Adsız dedi ki...

öncelikle bu yazınız için teşekkür etmek istiyorum. maç'tan önceki hafta,tanıdığım herkese anlatmaya çalıştığım fakat bir türlü anlatamadığım faktörleri çok güzel açıklamışssınız,bir takımı severken,diğerinden neden nefret etmek zorundayız... bende 10 yıldır bir real madrid taraftarıyım ama barcelonayı izlerken çok büyük bir haz aldığımı saklamayan bir real madrid tarafatarıyım.bundan dolayı hiç rahatsızlık duymuyorum.

çağlayan dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
B. dedi ki...

Oğuz klavyene sağlık.

En basitinden;
Çoğu Barcelona ürünleriyle kampüste cirit atarken,Real Madrid atkı ve şapkasıyla dolaşmak paha biçilemez bir şey adıma.

Seni kupaların için sevmedik Real MADRİD! diyip işi direk Türk'e bağlayayım :)

Gannicus dedi ki...

yazının ilk kısmı güzel gidiyordu ancak hepsini uzun ve zaman darlığından dolayı okuyamadım. açıkcası olay güzel özetlenmiş fakat madrid veya barça diye ayrılan türk insanı tabii ki babadan miras olarak almadılar bu takımları. hepsinin bu takımları tutma nedenleri var. mesela ben popülist yaklaşımlardan hiç hoşlanmam ve sevgili ülkemde bu tür yaklaşımlarda bulunan bir takım var ve o takım taraftarı her sene deli gibi para basıp adam alarak başarı sağlamayı meziyet sanan madrid e daha çok gönül vermişlerdir. benim gibi 'özkaynak', 'etik değerler' gii kavramlara önem veren insanlar ise barça ya gönül vermiş durumdalar.
herneyse özetlersek; eğer madrid i tutuyorsan kesinlikle bir nedeni vardır ve bu neden bana ters gelmektedir. benim için madrid den hoşlanmak için hiççbir sebep yok ne yazıkki...

outlaw dedi ki...

yazıda şöyle bir sorun var bence: franco terörüne karşı barcelona'yı katalanlar'ın onuru olarak görüp destekleyen insanların "real madrid'i tutan herkes faşisttir" gibi bir iddiası yok. bu saçmasapan sorunun çıkış noktası zaten "salaklara bak, barcelona'yı bu nedenlerden tutuyorlar" denmesi, yaşananların hiçbir önemi yokmuş gibi davranılması, "çakma katalan" diye bir kategori icat edilmesi, "franco babanı mı öldürdü" sorusunun bile sorulabilmesi.

yoksa sen real madrid'i tut, neden tutmayasın. ben galatasaraylıyım mesela ve tarihinde hiç hoşuma gitmeyen şeyler de var.

sen real madrid'i "bir şeylere rağmen" tutuyorsan, benim de "o şeyler nedeniyle" antipati duymamı anlıyorsundur zaten. ve bana "salak" muamelesi yapmayacaksındır...

Ahmet ÇELİKSÜNGÜ dedi ki...

Her ne kadar içinde, Zinedin Zidane, Roberto Carlos, esas Ronaldo olmasa da :) doğru tespitler içeren güzel bir yazı. Tebrik ederim. Futbolda bir takımı tutmak veya sempati duymanın da bu kadar uzun açıklaması olmaması lazım... Bazen bir takımı tutarsınız, nedenini açıklayamazsınız kendinizi bulursunuz bazen renklerinde, bazen tribünlerinde... Neyse, yine tribünlerden güzel bir pankartla bitireyim : "Çok sevdik be abi"...

cumhuriyetin ibrahimi dedi ki...

Bir beşiktaşlı olarak söyleye bilirim ki Real Madrid beyazın en çok yakıştığı takımdır..

raul #7 dedi ki...

karembeu'nün kafası fotomontaj gibi duruyor!!

şehirlerarası evden eve nakliyat dedi ki...

ispanyol futbolunun temel taşlarından biri Real Madrid

Sesli Sohbet dedi ki...

Real madrid gibi bir takım tanımıyorum ve karşılaştıramıyorum bile :D

Blog Widget by LinkWithin
 
Copyright 2009 Barbarossa. Powered by Blogger Blogger Templates create by Deluxe Templates. WP by Masterplan