2 Haziran 2010 Çarşamba

Real Madrid || 2009 - 2010



Real Madrid için kuş bakışı bir sezon değerlendirmesi yapmak istedim. En geniş hali ile ayrıntılara inmeden baktığımızda La Liga'da toplanan 96 puana ve atılan 102 gole rağmen Şampiyonlar Ligi'nde Ol. Lyon'a kaybedilmesi ve El Clasicoların şampiyonu belirlemesi nedeniyle pek iç açıcı bir sezon olduğu söylenemez 2009-2010 için...

Tamamen yeni yapılanmış bir Los Galacticos'du sezon başındaki. Barcelona'nın yıllardır aynı sistemle devam etmesine bir yaz sezonunda kurduğunuz takımla karşı çıkmaya çalışmak gerçekten çok zor bir iş. Fakat 2009-2010 sezonunda yapılan transferlerin önümüzdeki sezonlarda daha da 'takım' olacakları kesin olarak söylenebilir. Yine sezonu bir kenara bırakırsak yapılan bu transferlerin verilen milyon dolarlara rağmen Real Madrid'de çok büyük bir zararının olduğunu söyleyemeyiz. Satılan 1.2 Milyon Ronaldo forması bunun en büyük kanıtıdır zira... Perez yönetiminin ekonomik alandaki bu başarılarının dışında Robben ve Sneijder gibi iki oyuncuyu takımdan yollayıp Van der Vaart'ı takımda tutması ayrı bir tartışma konusu bana göre. Yine bu iki ismin gittikleri takımlarda Şampiyonlar Ligi Finali'nde karşı karşıya gelmesi de ayrı bir ironi niteliğinde. Ancak tabii Perez yönetimi de kesinlikle Robben ve Sneijder ikilisinin Van der Vaart'tan daha iyi olduğunun farkındaydılar. Ancak Los Galacticos II dönemi yaratılırken takıma para kazandırabilecek iki oyuncunun onlar olması mantıklı geliyor olabilir. Yine Ronaldo'nun transfer olduğu bir takımda aynı tarzdan bir Robben'in varlığı belki de takıma ufak çaplı zarar da verebilirdi bilemiyorum. Yine Robben'in bu sezon tek başına Bayern Münih'te gösterdiği performansı Real Madrid'de kalması halinde beyaz forma ile gösterebileceğinin garantisini vermekte gerçekten zor.

Sezon başında Real Madrid'in Manuel Pellegrini ile anlaşmasından sonra duruma fazla olmamakla birlikte tedirgin yaklaşanlardan biriydim. Pellegrini'nin Villarreal'de yaptıklarının harika bir başarı olmasının yanında Real Madrid'in ağırlığını nasıl kaldırabileceği ve bunca yıldız oyuncuya nasıl davranacağı, takımdaki havaya nasıl etkileyeceği sezon başında soru işaretlerinden bazılarıydı. Ancak kaçan kupaları bir kenara koyarsak sezonun genelinde Manuel Pellegrini'nin endişeleri boşa çıkarttığını, çoğu zaman Real Madrid'in göze hoş gelen bir futbol oynadığını ve Ronaldo, Higuain, Xabi Alonso gibi yıldızlar üzerinde de olumlu etkilerinin olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Pek tabii az önce söylediğim 'kaçan' kupaları bir kenara koyup bardağın dolu tarafına baktığımızda böyle bir tablo ortaya çıkıyor. Sezon boyunca sadece iki maçı, Santiago Bernabeu'daki ve Camp Nou'daki Barcelona maçlarını işin içinden çıkarttığımızda Pellegrini için güzel bir sezon geçirmiş demek gayet rahat oluyor. Ancak bilinen bir gerçek şu; El Clasicoların galibiyet ile ( en azından Santiago Bernabeu'dakiler için) kapatılıp sezon sonu şampiyonluk kupasını havaya kaldırmak sezonun kilit noktasıydı. Bu durum oluşmadığından sezon sonu topladığınız 96 puana rağmen başarısız görülmeniz kadar doğal bir durum olamaz. Bunun ışığında Pellegrini için kötü bir teknik direktördü demek te çok yanlış. Onun için sanıyorum en doğru kelime 'şanssız' olacaktır. 2010-2011 sezonunda Pellegrini'nin yerine göreve devam edecek olan Jose Mourinho belki oyun zevki ve pozisyon açısından Pellegrini'nin takımından az da olsa geri de kalacaktır ancak yıllardır özlemi çekilen Şampiyonlar Ligi kupası ancak Jose gibi bir teknik direktörle mümkün olacaktır...

Real Madrid için sezon boyu sıkıntı çekilen bölgenin defans hattı olduğunu söylersek sanıyorum yanlış bir cümle kurmuş olmayız. Roberto Carlos'un ardından bir türlü istenilen ivmeyi yakalayamayan sol bek mevkisi acilen çözülmesi gereken bir sorun niteliğinde. Marcelo'nun zaman zaman sol bekten sol açığa çekilmesi aslında o alandaki sorununun bir kısmını özetler nitelikte. Marcelo çok çalışsa da zaman zaman çok fazla top ezmesi, isabetsiz ortalar ve lig boyunca birkaç maç dışında takıma tam anlamda pozitif katkı sağlayamaması başlıklar halinde verebileceğimiz birkaç problem. Defans hattındaki diğer bir sorun ise iyi huylu hırçınlıktan uzak kalınması ve rakiplere zaman zaman olması gerekenden fazla pozisyon verilmesi. Çoğu maçta Pellegrini'nin tercihi olan Garay'a ise kanımın ısındığını söylemek pek mümkün olmuyor. Onda halen eksik olan bir şeylerin olduğunu gören sadece ben değilim çok büyük ihtimal. Pepe'nin sakatlanması Real Madrid defansının dengelerini de bozdu diyebiliriz. Yine aynı bölgede eğer sakatlanmasa ve eski performansını sahaya yansıtabilseydi eğer C. Metzelder'de uygun bir isim olabilirdi. Metzelder'i en beğendiğim zamanlar Euro 2008'e rastlıyor. Hem Almanya takımının en güven veren oyuncularından birisiydi, hem de turnuvanın en göze çarpan defans oyuncularından biriydi. Üstün hava hakimiyeti, zamanında müdahaleleri ve ileri driplingleriyle iyi işler çıkartmıştı. Arbeloa'nın defansın her yerinde oynayabilme özelliği de maalesef Real Madrid defansının sırıtmasına engel olamadı sezon boyunca. Top rakip takımdayken yer tutması ve kademe anlayışı çok üst düzey olmasa da faydalı olabiliyor ancak top Real Madrid'in ayağındayken bekten yapması gereken bindirmeler maalesef gelmiyor, geldiğinde ise çok faydalı olamıyor. Arbeloa'nın oynadığı mevkiye Sergio Ramos geçtiğinde ise işler tamamen değişiyor.

Sezon boyunca Real Madrid orta sahasının ve forvet hattının en sırıtmayan yerler olduğunu söyleyebiliriz. Orta alanın ortasında Xabi Alonso'nun varlığı büyük bir nimetti Real Madrid için. Bunun dışında artık unutulmaya yüz tutmuş Fernando Gago'nun Pellegrini tarafından tercih edilmesi benim zaman zaman eleştirdiğim konulardan bir tanesiydi. Gago maalesef saha içinde oyunun gidişatına göre birçok oyuncunun üzerine alamayacağı mesuliyeti yüklenmeyi çekinen bir oyuncu. Bunu Real Madrid'de transfer olduğu ilk sezon en iyi yapan adam kesinlikle M. Diarra'ydı. Adaşı Lass Diarra'yıda unutmamak lazım. Zira Lass Mahamadou'nun yokluğu sırasında parlamıştı. Ancak onun daha farklı bir oyun anlayışına sahip olduğunu görmek için fazla futbol bilgisine gerek yok. Bana kalsa Gago'nun yerinde sezon boyunca hiçbir problemi olmayan Lass daha fazla tercih edilmeliydi Pellegrini tarafndan. Kaka'nın ise sakatlanması ve tam olarak takımına katkı sağlayamaması büyük bir şanssızlıktı. Şimdilerde zaman zaman takımdan ayrılacağı söylentileri sağda solda yazılsa da kalması ve Dünya Kupası'nda üst düzey bir performans sergilemesi halinde gelecek sezon Real Madrid'in en iyi oyuncularından bir tanesi olacaktır. Sanıyorum Cristiano Ronaldo'dan bahsetmeye pek fazla gerek yok. Elinden geleni yaptığını söyleyebiliriz. Zaman zaman hırsına yenik düşse de ilk sezonunda başarılı olduğunu rahatlıkla söylemek mümkün. Gelelim Higuain'e. Sanıyorum onda Raul'u gören sadece ben değilim. Son vuruşları, sezgileri, doğru zamanda doğru yerde olması bana hep Raul'u hatırlatıyor. Raul'un orta alan ile forveti birbirine bağlayan özelliklerinin yanına bir de daha hız eklediğiniz zaman Gonzalo Higuain'i elde ediyorsunuz. Özellikle El Diablo'yu artık yavaş yavaş izleyemediğimizi düşünürsek Higuain bu açığı fazlası ile dolduruyor. Attığı goller de bunun göstergesi.


Guti ise sezon boyunca Real Madrid orta alanının yaratıcılıktan uzak kalması ve bu bağlamda sadece Ronaldo'nun ayağına baktığı anlarda hakkını vererek sahneye çıkan bir isimdi. Sonradan girdiği maçlarda oyun anlayışının bir anda değişmesi ve komple tüm takımın daha fazla pozisyona girmesi kesinlikle tesadüf olamaz. Zaten İstikrar, onun Real Madrid'de yakaladığı ivmenin bir diğer adı. Geçmişine göz atan herkes bunu rahatlıkla görebilir. Oyun zekası, topa hükmedişi, takımı yönlendirişi, attığı inanılmaz paslar, sahaya hakimiyet sağlaması onun en iyi yeteneklerinden. Guti yıllardır Real Madrid'de sıradan bir ülkenin kralı olmak yerine, krallığın sevilen ama krallığa aday olmayan prensi olmayı tercih etti hep. Sezon bittiğinde tribünleri selamlaması ve ayrılık sinyalleri vermesi bize biraz üzse de şimdilik takımda. Tabii Jose Mourinho'nun Real Madrid'inde kendine yer bulabilir mi orası da ayrı bir tartışma konusu.

Yeni bir sezona doğru Jose Mourinho önderliğinde giriyoruz. Pellegrini'nin Real Madrid'i zaten La Liga'da tüm takımları yenebiliyordu. Takdir edersiniz ki artık tüm beklentimiz Şampiyolar Ligi'ni kazanmak ve Barcelona'yı yenip şampiyonluğa ulaşmak. Yeni Sezon ile ilgili değerlendirmeyi daha ayrıntılı bir şekilde transferler ve takım kadrosu netleştikten sonra yapmak niyetindeyim...

0 YORUM:

Blog Widget by LinkWithin
 
Copyright 2009 Barbarossa. Powered by Blogger Blogger Templates create by Deluxe Templates. WP by Masterplan