Bu sezon öncesindeki son üç sene içinde bir yükseliş vardı. Takım 1992-93 sezonunu dördüncü, 1993-94 sezonunu ise ikinci bitirmişti. Sezon başında Norwich City takımından Chris Sutton'ı 5 milyon pounda alınca herkes artık şampiyonluğu hedeflediklerini, ama bunu başaramayacaklarını düşünüyordu. Çünkü bu 5 milyon pound İngiltere liginin transfer rekoruydu ve 21 yaşındaki Sutton'a verilmişti. Devre arasında Andy Cole'e imza attıran Manchester United'ın 6 milyon pound harcamasıyla, Sutton en pahalı oyuncu olma ünvanını sadece altı ay taşıyabilmişti. O dönemde Klinsmann gibi büyük bir futbolcuya imza attıran Tottenham'ın sadece 2 milyon pound ödediğini hatırlarsak, bu oyunculara ödenen paraların büyüklüklerini de anlarız.
Sene boyunca müthiş bir mücadele sergilendi. Blackburn lige iyi giriş yaptı. 3-1'lik Arsenal ve Aston Villa galibiyetleri daha ciddiye alınmalarını sağladı. Sezon ilk devresinde Chelsea'yi 2-1, Everton'ı 3-0, Liverpool'u 3-2, Nottingham Forest'i 3-0, Tottenham'ı 2-0 yenerek Manchester United hariç tüm büyük ve köklü takımları devirdiler. Sadece iki maç kaybetmişlerdi. Shearer gollerini sıralıyordu. Devre arasında Alan Wright ve Jeff Kenna takımdan gönderildi. İkinci devre de beş mağlubiyet daha alsalar da sezonun büyük bir bölümünü lider olarak geçirdiler ve şampiyonluk son haftaya kaldı. Blackburn, Liverpool karşısındayken sezon içinde iki kez yenildikleri Alex Ferguson'ın Manchester United'ı ise West Ham ile oynuyordu. Blackburn 2-1 kaybetmesine rağmen, Manchester United West Ham'ı yenemedi ve 1-1 berabere kaldı. Böylece şampiyonluğa Blackburn ulaştı. Bu şampiyonluğun ardında elbette İngiliz tarihinde iki farklı takımla şampiyonluk yaşayan üç antrenörden biri olan Kenny Dalglish yatıyordu. (Diğer ikisi Brian Clough ve Herbert Chapman'dı.) Elbette 34 golle gol kralı olan Shearer ve 15 golle ona destek veren ekürisi Sutton yatıyordu. Elbette kaptan Tim Sherwood yatıyordu. Elbette kaleci Tim Flowers yatıyordu. Ama aslan payı kulüp sahibi Jack Walker'ındı.
Jack Walker, çelik sanayinde çok başarılı bir iş adamıydı ve babasının şirketini dev bir tedarikçiye çevirmişti. 70'li yıllardan beri sürekli gelişerek ticari başarısını perçilemişti. GKN adlı şirketi alıp işlettikten sonra British Steel (Britanya Çelik) adlı şirkete 360 milyon pounda satmıştı. Sonra havacılık şirketini kurdu, kazanmaya devam ettikten sonra British Airways'in %15'ini satın aldı. 2000 yılında öldüğünde 600 milyon pound serveti olduğu açıklandı.
Ewood Park 20 milyon pounda yenilendi. Üç sezonda takıma toplam 25 milyon pound harcadı. Şampiyonluğa giden süre içinde iki kez transfer rekoru kırdı. Southampton'lı Shearer'a 3.3 milyon pound, Norwich'li Sutton'a 5 milyon pound ödemişti. Takımı satın aldığı ilk sezon takımını Premier Lig'e çıkardı ve bir dördüncülük, bir ikinciliğin ardından şampiyonluğa ulaşmasında büyük pay sahibi oldu.
Bu şampiyonluktan sonra takım düşüşe geçti. Kenny Dalglish, Sportif Direktörlüğe getirilmiş yerine de yardımcısı Ray Harford gelmişti. Şampiyonlar Ligi'nde sadece bir puan alabildiler ve grupları gerçekten zayıftı. Legia Varşova, Rosenborg ve Spartak Moskova ile eşleşmişlerdi. O günden bugüne takım, 1998-99 sezonunda küme düştü ve iki sezon Coca-Cola Şampiyonası'nda oynadı. Premier Lig'deki en büyük başarısı da altıncılık oldu. Jack Walker ise 2000-01 sezonunun başında hayatını kaybetti. Şampiyonluk sonrası başarısızlıklara rağmen Jack Walker ve Kenny Dalglish'in Blackburn'u tutan herkes için yeri farklıdır.
Taktik: Kenny Dalglish oyuncularını idare etmeyi çok iyi bilen bir menajerdi fakat belli bir 11'le oynamak gibi bir alışkanlığı vardı. O sezonda da ilk 11'i belliydi ve sakatlık olmadıkça değişmedi. Tim Flowers takımın banko kalecisiydi ve Dalglish'in en güvendiği isimlerden birisiydi. Sağ bekte Berg, sol bekte Le Saux ve defansın göbeğinde Colin Hendry ile Ian Pearce sezon boyunca değişmediler. Orta sahanın çift yönlü oyuncusu kaptan Sherwood ve Robbie Slater göbeği kaparken, kanatlardan ise Wilcox ve Ripley geliyordu. Forvet ise Sutton-Shearer ikilisine teslimdi. Kadronun yapısına bakınca oldukça hücümcu olduğunu görüyüroz. Çift santraforlu bir düzeneğin ardında göbekte herşeyden biraz da olsa becerebilen iki adam var. Kanatlar ise hem hızlı, hem de mücadeleci. Defansın göbeğinde sert bir görünüm varken, beklerden Le Saux hücüma destek veren bir yapıda. Berg ise biraz daha defansif ama yine de destek vermeye çalışıyor. Takım ligi 80 golle bitirmişti ve bu istatistikte ilk sıradaydı. Dalglish ilk 11'i belli bir hoca olsa da, çoğu maçta tüm oyuncu değişikliği haklarını kullanırdı. Sezon boyunca bu oyuncular dışında Mike Newell, Paul Warhurst, Mark Atkins ve Tony Gale de yeterli sayıda maç oynadıkları için federasyondan şampiyonluk madalyası almaya hak kazandılar. Daha sonra iyi oyunculara dönüşecek olan David Batty ve Kevin Gallacher ve de sakatlıklarla boğuşan Hollandalı yetenek (24 yaşındaydı) Richard Witschge ise fazla kullanılmayan isimlerdi.
Takımın Yıldızı: Hiç şüphesiz saha içindeki oyuncular arasından Shearer çok büyük katkıda bulunmuştu. Müthiş bitiriciliğinin yanı sıra, her türlü oyuna yatkın stiliyle durdurulamıyordu. O günden sonra da her şart altında gol atmaya devam etti. Sertlik olduğunda da, defanslar kapandığında da, takım hücum oynadığında da, zayıf rakiplere karşı da. O yıl attığı 34 gol Blackburn'ün şampiyonluk hanesine bir şampiyonluk daha eklenmesinin en büyük etkenidir.
0 YORUM:
Yorum Gönder