13 Mart 2011 Pazar

'Kaldı mı Dokuz?'

Şuan ligde şampiyonluğa oynayan iki takım var ve bunlardan ilki olan Trabzonspor düşme hattında bulunan Kasımpaşa'yı geçti, Fenerbahçe ise yine düşme hattının diğer bir takımı olan Konyaspor'u rahat yendi.

Fenerbahçe için bu maç, hem Yılmaz Vural ile artık yavaş yavaş farklı bir kimlik kazanan ve düşme hattından çıkmak adına hırslı oynayan Konyaspor'a takılmamak adına önemliydi, hem de önümüzdeki hafta Türk Telekom Arena'da oynanacak olan Galatasaray maçı öncesinde moral depolamak adına önemliydi. Nitekim son düdük çaldığında 2-0 ile Fenerbahçe iki amacını da gerçekleştirmiş oldu.

Maç boyunca hem Fenerbahçe'den, hem rakipten dikkat çeken oyunculardan bahsedelim ilk önce. Konyaspor'da Polonyalı milli kaleci Pawelek müthiş bir futbolcu. Fenerbahçe'de ceza alanında en çok görünen oyunculardan biri olan Miroslav Stoch'un yakaladığı net fırsatları harcamasındaki %51'lik etki kesinlikle Pawelek'e ait. Zira maç sonunda Stoch'un açıklamalarını dinlediğmizde 'Yakaladığım pozisyonlarda köşeye vurmak istedim. Ancak rakip kalecide sanki mıknatıs vardı' demesi, Pawelek'in yer tutuşunun ve pozisyon bilgisinin ne kadar iyi olduğunu bize tekrardan göstermiş oluyor. Konyaspor'un diğer bir ilginç ismi Alvaro Mejia Perez. Yaptığı hatalarla maçın en kötü oyuncularından biri ancak onun 2004-2007 yılları arasında Real Madrid'de 40 maça çıktığını da hatırlatalım.

Konyaspor'un kalan 9 haftalık periyotta ligde kalması zor gibi. En azından bu kadar zaman Yılmaz Vural'a yetecek gibi durmuyor çünkü takım birkaç kaliteli ismi kadrosunda bulundurmasına rağmen toparlanacak gibi durmuyor. Ancak bu durumda bu Konyaspor'un daha önce görevde bulunan Ziya Doğan'ın Konyaspor'undan daha sempatik olduğu kesin. Çok iyi oynamasalar bile şuan ligde Beşiktaş ve Galatasaray dahil birçok takımının yapamadığı birçok faaliyette bulunuyorlar maç esnasında. Bugün Kasımopaşa'ya beslediğimiz sempatinin ise şimdi Konyaspor'da olan Yılmaz Vural kaynaklı olduğunu da unutmamak gerek.

Fenerbahçe'de hemen herkes sorunsuz ve hatasız oynadı diyebiliriz. Emre Belözoğlu sakatlanıp çıkana kadar sahanın en iyilerindendi. Mamadou Niang yine skora etki etse de birkaç pozitif hareketi dışında oyun içinde fazla kalamadı. Miroslav Stcoh ise Fenerbahçe'deki tüm maçların içinde belki de en iyilerinden birini çıkarttı ancak onun en büyük sorunu olan son vuruş hataları ve yukarıda da bahsettiğim Pawelek'in ekstra performansı skorun daha fazla açılmasını engellemiş oldu. Cristian ise sessiz sedasız görevini yapsa da zaman zaman orta alan ile defans arasındaki köprüyü kurma görevinde sınınfta kaldı. Mehmet Topuz yine fizik gücünü ve isteğini çok iyi kullandı. Kaptan Alex ise görevini yerine getirdi ancak hafif çekingen bir tavır içerisindeydi. Bu durumun önümüzdeki hafta oynanacak olan Galatasaray derbisinden kaynaklı olduğunu söylemek mümkün. Nöbetçi golcü Semih ise 72'de girdi, 77'de durumu 2-0 yapıp cilayı attı ve maçı Fenerbahçe'ye getirdi. Alışıldık bir durum pek tabii. Gökhan Gönül ise bir pozisyonun ardından hakeme 'Hocam benden çıktı' diyerek çok ihtiyacımız olan anlardan birini yaşattı bize, ona da teşekkür edelim buradan.

Emre Belözoğlu sakatlanıp oyundan çıktı. Şimdi bu durumla ilgili hemen şunu söylemeliyim; sosyal kaynaklarda Emre'nin sakatlığı ile ilgili ciddi anlamda beni endişelendiren yorumlar okudum. Emre Belözoğlu'nun sakatlığı belki ciddi değil, belki ciddi ama, 'Yine Galatasaray maçından önce isteyerek yaptı' veya 'Umarım 1 ay sakat kalır' tarzında söylemler ve temenniler kanımı donduracak cinsten. Etik denen kavramdan haberi olmayan bu insanlar Emre'nin sahadaki hırsından ötürü ona karşı bu yorumları yapıyorlar. Burada şunu unutmamak gerekir. Emre belki de uzun süre sakatlanacak, bilemiyorum. Belki de haftaya sahadaki yerini alacak. Sizin kendi en iyi yaptığınız işi uzun süre yapamayacağınızı bir düşünün. Çok üzülmez misiniz? İşte bu noktada 'taraftarlık' ve 'insanlık' kavramlarının farkı da hemen ortaya çıkıyor. Maç sonu çıkan haberlerde ise Emre'nin dünkü Kasımpaşa maçında sakatlanan Onur Kıvrak'ı ilk arayan olduğu yönündeydi. Saha içindeki oyuncuların saha dışı karakterlerinin çok daha farklı olabilme gerçeğini de unutmamak gerek.

Fenerbahçe şampiyonluk yolunda önemsiz gibi görünen ancak Konyaspor'un küme düşmeme mücadelesi veren bir takım olduğu gerçeği göz önüne alındığında önemli bir boyutu olan maçtan iki gol ile üç puanla ayrılmasını bildi. Şimdi sıra Galatasaray maçında. Onlar için sezonun geri kalanı şimdilik kendi hedefleri değil sadece kendi evlerindeki maçta Fenerbahçe'ye şampiyonluk yolunda çelme atabilmek. Bu yüzden Galatasaray çok berbat bir durumda olsa dahi sezonun en önemli maçlarından biri gelecek haftaki...

13.3.2011 (STSL 25.Hafta)

Fenerbahçe 2-0 Konyaspor

0 YORUM:

Blog Widget by LinkWithin
 
Copyright 2009 Barbarossa. Powered by Blogger Blogger Templates create by Deluxe Templates. WP by Masterplan