19 Mart 2011 Cumartesi

Alex havada durdu, şahitlerim var!

Çok stresli bir geceydi. Galatasaray-Fenerbahçe maçı ile ilgili fikir alış verişi yaparken, iki takımın durumunun ne olduğunun önemli olmadığından çok sık bahsettim, Fenerbahçe'nin büyük bir baskı hissedip zorlanacağından da... Ancak sonunda gülen taraf Alex ve arkadaşları olunca, maç sonu sahaya rakı şişesi atan arkadaşı bulup onunla kadeh tokuşturmak geliyor insanın içinden! (O atılan rakı şişesinin Volkan Demirel'in başına gelmesi durumunda olabilecekleri düşündüm hep... Kimler, nasıl vereceklerdi hesabı?)

2008 yılı...

Fenerbahçe Zico ile Şampiyonlar Ligi'nde tarih yazıyor, Kadıköy'de çeyrek final karşılaşmasında Chelsea'yi yeniyor ve gollerden biri de Kıbrıslı Kazım Kazım'dan... Kendimi hatırlıyorum, sanıyorum Fenerbahçe adına en çok sevindiğim gollerden biriydi. O gün, biri kulağıma yaklaşıp, "Kazım 2011'de Galatasaray'a transfer olacak, Seyrantepe Stadı'nın yapımı bitecek ve Galatasaray forması ile Fenerbahçe'ye gol atacak" diye fısıldasa, sanıyorum ilk yapacağım iş 112'yi aramak olurdu. İşte tam burada 'Futbol sadece futbol değildir' sözünü tekrarlamak düşüyor bana. Kazım Kazım'ın 1-0'dan sonra Fenrbahçe yedek kulübesinde Aykut Kocaman gibi bir 'adama' yakışıksız hareketler yapması bir yana, kendimizi onun yerine koyup empati kurduktan sonra anlamamız mümkün oluyor...

Andre Santos'un, yanlış olmasın Brezilya Milli Takımı'nın sol beki olan Andre Santos'un 'eski dostu' Kazım'a kaptırdığı top ve ardından yenen gol kendi açımdan kafamda değişik planlar yapmama neden oldu. Bir mağlubiyet halinde ligin geriye kalanının nasıl geçeceğini düşünmeye başladım. İlk yarı bitmeden bir gol bekledim, ancak olmadı. Açıkçası ikinci yarı başladığında da maçı çevirmenin bir hayli zor olabileceğini düşündüm ancak beni ikinci devre oldukça kötü bir Galatasaray karşılayınca fikirlerim değişmeye başladı. Fenerbahçe'nin gol dakikaları da yaklaştıkça inancım arttı.

Semih Şentürk'ün oyuna girmesinden sonra oyunun ileri kısımda Galatasaray ceza alanına yıkılabileceğini tahmin etmek hiç zor olmadı. Sonra ufacık bir ayrıntıya takıldım. Semih'in attığı beraberlik golünden önce serbest vuruş öncesi Alex'in kulağına birşeyler fısıldayıp ceza alanına koşmasından sonra inandım...

"Alex topu ceza alanına yollar, Semih vurur ve 1-1 olur"

Yukarıdaki cümleyi içimden kurdum. Dışarıya yansıttığımda gol olmayacağını biliyordum ancak yanılmadım. işte bu andan sonra top filelere gidince 2008'de Kazım'ın Chelsea'ye attığı golden sonra sevindiğim kadar sevindim. Galatasaray sahasında desibel rekoru kırdı, ben ekran başında kırdım...

Sonra yüklendi Fenerbahçe. Gheorghe Hagi'nin Ankaragücü maçında oyuna Mustafa Sarp ve Barış Özbek'i aldıktan sonra maçı 3-2 vermesini hatırlatır şekilde Ayhan Akman'ı oyuna alması kaderin ve futbolun bir cilvesi oldu. (Galatasaray adına taktik detaylara girmiyorum, Galatasaray yazarı arkadaşım detayları ile yazacaktır) Bu andan sonra Fenerbahçe sabırla geldi, maç sonrasında Gökhan Gönül, 'Nasıl bir pozisyondu hatırlamıyorum. Tek hatırladığım topun ağlarda oluşuydu' dediği pozisyonda ortayı yaptı ve 'Doktor' Alex, kafayı sol köşeye gönderdi. Ve gördük. Şahitlerimiz var. Alex havada durdu!...

Alex'in 87. dakikasındaki kafası, belki de şampiyonluk golüydü. 10-11 sezonunda İnönü'den sonra çok zorlu bir Galatasaray deplasmandan da 1-2 ile galip çıkan Fenerbahçe, müthiş performansını sürdürdü ve inandığı yolda yürümeye devam etti.

0 YORUM:

Blog Widget by LinkWithin
 
Copyright 2009 Barbarossa. Powered by Blogger Blogger Templates create by Deluxe Templates. WP by Masterplan