20 Ocak 2014 Pazartesi

"Yıldızlar bir bir Real Madrid'e geliyordu ancak her yerde lider Raul'du..."

Raul, 1999 yılında Manchester United karşısında harikalar yaratırken Sir Alex Ferguson, "Bana imkan verilseydi onu asla İngiltere sınırları içine sokmazdım" demişti. 

Bu sözler, Raul için söylenmiş onlarcasından sadece bir tanesi. Aktif futbol yaşantısına devam eden futbolcular içinde  en kariyerli olanlardan biri olan 'El Diablo' Raul, şimdilerde Real Madrid çatısı altında değil belki ama bu kulübün halen en çok etki bırakan ve en efsane oyuncularından bir tanesi.

1977, günün birinde İspanya'nın en çok tanınan yüzünün ve Real Madrid'in yaşayan efsanesi olacak Raul'un bir burjuva ailesinde doğacağı yıldı. Babası Don Pedro, çok sıkı bir Atletico Madrid hayranıydı. Don Pedro'nun aklından oğlu minik Raul'un St. Cristobal'de toprak sahaların tozunu yutarken Atletico Madrid'de oynaması gerektiği geçiyordu. 

Raul daha küçük bir çocukken onun ilk hocası olan Renato De Lacour, "Raul'un yeteneği herkesin önündeydi. Akıllıydı..." diyerek aslında gelecek yıllar için bazı şeyleri belli etmişti. 

Baba Don Pedro, hayalini gerçekleştirmiş ve gerçekten de Raul'un Atletico Madrid çatısı altına girmesini sağlamıştı. Burada işler beklendiği gibi gitmedi. Atletico teknik ekibi Raul'u çelimsiz bulmuş, olmayacağını belli etmişlerdi. Bu, ufak Raul için bir son değildi. Atletico'dan daha başlamadan ayrılan Raul, bir yıl sonrasında yıllarca  ter dökeceği Real Madrid'in seçmelerine katılmış ve başarılı da olmuştu.

"Atletico'dan Real'e geçişim benim için küçük olmama rağmen çok büyük bir değişimdi. Evet, Atletico Madrid de çok büyük bir takımdı ancak en iyi futbolu Real Madrid oynuyor, en güzel golleri Real Madrid'in futbolcuları atıyordu" diyen Raul, hayat çizgisini değiştirecek olan aşkının başlangıcını böyle anlatıyordu. 

Real Madrid ile ikinci sezonunda şampiyonluk yaşayan genç Raul için İspanya Kralı Juan Carlos, "Raul, Madrid'in meleği... Raul Madrid, Madrid de Raul'dur" diyerek aslında bir efsanenin doğuşunu müjdeliyordu. Madridistalar için Raul bir melekti ancak rakipleri ona 'Tilki' lakabını takmıştı. Uyanık ve akıllıca goller atması sebebiyle genç yaşında korkulan bir oyuncu oluvermişti. Aşırtma golleri, en sevdikleriydi. 

Raul, Real Madrid ile profosyonel bir futbolcu olduğunda takımın başında şimdilerde Genel Direktör olarak görev yapan Jorge Valdano vardı. Valdano, Raul için, "Gelir gelmez iyi bir etki bırakmıştı. Harika bir dinamizmi vardı. Çok hızlı değildi ama tekniği inanılmazdı. Esas sırrı, çok zeki olmasıydı" demiş ve ona güvenmişti. Genç Raul, ilk kez çıktığı Real Zaragoza maçında kulüp tarihi boyunca ligde oynayan en genç oyuncu olurken hocası Valdano'nun yüzünü kara çıkarmamıştı. 

"Valdano benim için çok önemli" diyen Raul, 17 yaşında dünyanın en iyi takımında oynamaya başladığı o günleri 'rüya' olarak nitelendiriyor. Üstelik Raul, Real Madrid forması altında ilk golünü de ezeli rakibe karşı derbide atmıştı. El Derbi Madrileno'da Atletico Madrid ağlarını sarsan Raul, "Cennette gibiydim. Ailem, arkadaşlarım... Herkes mutluydu!" demişti.



Hangi kanattan yapıldığı önemli olmayan bir orta gelir, kimse atağın golle sonuçlanacağını düşünmediği bir anda Raul sahneye çıkar ve ceza sahası içinde bir anda golünü atardı. Bu, Real Madrid taraftarı için artık alışılmış bir sahneden ibaretti. Filmin devamında ise Raul, yüzüğünü öperken görülürdü.

1995-1996 sezonu, Raul'un Real Madrid'deki ikinci yılıydı ve bu sezonu özel kılan, Real Madrid'in yıllar sonra 'Renkli' yıllarda Şampiyonlar Ligi finaline çıkmasıydı. "Nihayet... Finalde rakibimiz Juventus'tu ve Zinedine Zidane, Del Piero gibi oyuncuları vardı. Maç öncesi Madridistalar için çok önemli bir an olduğunu biliyorduk" diyen Raul, finalde gol atamadı ancak taraftarların isteklerine arkadaşları ile beraber cevap verdi ve şampiyonluk kazanmayı başardı. 

Real Madrid, iki yıl sonra tekrar Şampiyonlar Ligi finalisti oldu ve bu kez rakip Valencia'ydı. Raul, bu kez şanslıydı ve bir golle, alınan bu şampiyonluğa katkıda bulunmuştu. 1999 yılında, Cristiano Ronaldo'nun Camp Nou'da yıllar sonra yapacağı 'Calma' haraketinden önce, Raul'un 'sus' sevinci hafızalara kazındı. 2000 yılı, Raul'un zihinlerde oturan yüzüğünü öpen gol sevinçlerinin kaynağının yılıydı ve o sene Raul, 'deli gibi aşığım' dediği Mamen Sanz ile evlendi. Her golü eşine ve ailesine adayan Raul, Real Madrid'e ve geleneklerine o kadar bağlıydı ki, ilk oğlunun adını Jorge Valdano'ya ithafen Jorge, ikinci oğlunun adını da Hugo Sanchez'e ithafen Hugo koydu.

Rus milyarder Roman Abramovich, Chelsea'yi satın aldığında bilinenin aksine ilk olarak Raul'u kadroya katmak istemişti. Başlarda bu çılgınlık olarak algılandı. Abramovich, Raul için 70 milyon avro önermiş, Başkan Florentino Perez'den aldığı cevap ise manidar olmuştu, "Raul satılık değil. Belki 180 milyon avro getiren olursa onu satabilirim. Ancak bunu dünya üzerinde yapabilecek tek rakım da Real Madrid..."

Bir futbolcu için kulüp efsanesi olmak, sadece gol etmek demek değildir. Oynadığınız kulüp için gol atmak ve asist yapmak dışında başka şeyler de yapmalı, gerekirse fedakarlıklardan kaçınmamalısınız. Raul, Real Madrid için tam da böyleydi. Eski takım arkadaşı Steve McManaman'ın "Her çeşit rekoru kırabilir" ve Ivan Campo'nun "Takımı için her şeyi yapar, her çeşit golü de atabilir" demesi, Raul'un özeti.

2002 Şampiyonlar Ligi finalinde Zinedine Zidane ile beraber takımın en büyük yıldızı olduğunu yine tekrarladı ve maçtan sonra elinde İspanyol bayrağı ile yaptığı matador dansı akıllardan çıkmadı. Tarihin unutulmaz fotoğraflarından biri bu anda çekildi. "Zidane'ın Bayer Leverkusen'e attığı gol harikaydı" diyen Raul, Real Madrid taraftarı olsun ya da olmasın, bu golün her kesimden futbolsever için utunulmaz olduğunun altını çizmişti.


Florentino Perez'in başlattığı 'Los Gacalticos' projesi kapsamında takıma Luis Figo, Zinedine Zidane, Ronaldo ve David Beckham gibi isimler katıldı. Her gelen yıldız müthiş bir parlama ile basının gözdesi oluveriyordu ancak Raul için bazı şeyler değişmiyordu. Jorge Valdano, "Yıldızlar bir bir Real Madrid'e imza atıyorlardı ancak soyunma odasında, sahada ve her yerde Real Madrid'in lideri Raul'du" diyerek durumu özetliyordu.

"Yıldızlar bir bir Real Madrid'e imza atıyorlardı ancak soyunma odasında, sahada ve her yerde Real Madrid'in lideri Raul'du..."

Yıllar yılı birçok yıldız bohçasını toplayıp Real Madrid'den ayrılmak zorunda kalırken Raul, aslında takıma milyon avrolarla imza atan bu futbolcular gibi fiyakalı olamadı ama hep takımda kalmayı başaran isim oldu. En zor dönemlerde takıma liderlik eden Raul'den başkası değildi. 2006'da yağmurlu bir Mallorca akşamında takımın aldığı 3-0'lık yenilgi, ilk Los Galacticos projesinin resmi olarak sona erişinin göstergesiydi. Yenilgiden sonra Beckham ve Roberto Carlos hariç Los Galacticos döneminin ilk yıldızlarının biletleri kesildi. Raul, 2006-2007 sezonunda takımın daha mütevazi bir Başkan ve kadro ile aldığı şampiyonlukta büyük bir rol sahibi oldu. Madrid meydanı, şampiyonlukla inledi.

İspanya Milli Takımı ile bir kupa kaldıramamak, Raul için kariyerinin en büyük eksikliklerinden biriydi. 2002'de verdiği bir röportajda "Euro 2000'de Fransa karşısında kaçırdığım penaltı, hayatımın en kötü anlarından bir tanesiydi" demiş ve içinde kalan ukteyi dışa vurmuştu. Euro 2008 yaklaştığında, Raul ve Luis Aragones arasında kriz patlak verdi. Tüm İspanya'nın konusu, Raul'un milli takıma alınıp alınmayacağıydı. Aragones, Barcelona'nın artık başarıdan başarıya koşacak olan kemiği ile kadrosunu oluşturmuş, hücum hattında da Raul yerine Fernando Torres ve David Villa ikilisine görev vermek istemişti. Real Madrid ile Euro 2008 öncesinde iki şampiyonluk yaşayan Raul, milli takımda yedek kalmayı reddedince bu şampiyonaya katılamadı ve maalesef İspanya'nın yıllar sonra bir turnuvada kazandığı şampiyonayı evinde izlemek zorunda kaldı. "Milli takımda iyi hatıralarımın olduğu söylenemez" diyen Raul, içindeki ukteyi söndüremedi.


Real Madrid, 2008-2009 sezonunda şampiyonluğu müthiş bir jenerasyonla gelen Barcelona'ya bıraktı. Pep Guardiola ve ekibi, dört yıl boyunca süregelecek olan serüvenin henüz başındaydılar. Herkes, Raul'un artık futbolu bırakabileceğinden bahsediyordu ancak henüz 32 yaşındaydı. Bu yaşta futbolu bırakması imkansızdı. 17 yaşından beri Real Madrid çatısı altında bulunuyor oluşu, onun sanki 40'lı yaşlara yaklaştığının algılanmasına sebep oluyordu. Barcelona, 2009-2010'da da şampiyon oldu. Manuel Pellegrini ile 96 puan toplayan Real Madrid, Barcelona'yı durduramıyordu. 13 maçta 11'de başlayan Raul, Santiago Bernabeu'daki son golünü de 2009 yılının Ekim ayında Valladolid ağlarına yolladı.Takımın yeni yıldızı Cristiano Ronaldo, Manchester United'dan alışkın olduğu 7 numaralı formayı almak için ellerini ovuşturup bekliyordu. 9 numara ile sahada olan Ronaldo, ilk resmi maçına Raul'un yerine oyuna girerek başladı. Belki de Raul için Real Madrid ve 7 numaranın sonu, tam da o an yaşandı. İkinci Los Galacticos döneminin başında ayrılık vakti, 2010-2011'de takımın başına gelen Jose Mourinho döneminde oldu. 

Raul, 2009 yılında "Bence Real Madrid-Raul ilişkisi kolay kolay kırılabilecek bir şey değil. Kariyerimi burada noktalamak istiyorum" demiş, ancak işler beklendiği gibi gitmemişti. Mourinho'nun planları arasında yer almayan Raul'e kucak açan Schalke 04 olmuştu. Raul, "Real Madrid'de16 yıl geçirdim. Ancak ailem ve ben yeni bir heyecan istedik. Ve bu hamleyi bu yıl yapmasaydık, bir daha yapamayabilirdik" diyerek transferini değerlendirmiş, çok geçmeden Schalke taraftarının da sevgilisi olmuştu. Almanya'dan ayrılan ve Arap dünyasına transfer olan Raul'e duyulan saygı, en az İspanya'daki kadardı.


Real Madrid taraftarı, Raul'un günün birinde tekrar Madrid çatısı altına döneceği günü iple çekiyor. En büyük dayanak olarak ise Raul'un "Ben Real Madrid'de kariyerimin en güzel yıllarını geçirdim ve harika bir neslin parçası oldum. Yeni bir deneyim yaşamak için Schalke 04'e gitmiştim. Asla kötü anılarla ayrılmadım" sözlerini gösteriyorlar. Raul'un Real Madrid'e teknik direktör olarak dönüşü, tıpkı 17 yaşında ilk profesyonel maçına çıktığı gün gibi heyecan dolu olacak. Tüm Madridistalar, Real Madrid ile üç kez Şampiyonlar Ligi kazanan, kulüp tarihinin en golcü oyuncusu olan, 741 maça çıkıp 323 gol atan ve 71 golle halen Şampiyonlar Ligi gol rekorunu elinden bulunduran 'El Diablo'larının döneceği bu özel günü bekliyorlar...

Bu yazı, FourFourTwo Temmuz 2013 sayısı için yazılmıştır.
Fotoğraflar: Getty Images

0 YORUM:

Blog Widget by LinkWithin
 
Copyright 2009 Barbarossa. Powered by Blogger Blogger Templates create by Deluxe Templates. WP by Masterplan