Bosna' adı, eski dilde 'iyi insanların yaşadığı' ülke anlamına
gelir. 90'larda savaşın acıları ile beslenen bu topraklar, futbolu hep
ön planda tuttu ve bu 'iyi insanlar' günün birinde yeşerttikleri
umutların bir gün gerçekleşeceğine inanıyordu. 2014 Dünya Kupası'na
doğrudan katılma hakkı kazanan Bosna Hersek Milli Takımı, FIFA'ya kabul
edildiği 1996 yılından bugüne adeta küllerinden doğdu ve şimdi ülkede
adeta bayram yaşanıyor.
ÖNCE İKİ PORTEKİZ KABUSU...
2010 Dünya Kupası ve 2012 Avrupa Şampiyonası'nda play off turunda
Portekiz'e boyun eğen Bosna, şeytanın bacağını da 2014 Dünya Kupası için
kırmayı başardı. Portekiz, yine baraj maçlarına takıldı ancak bu kez
Bosna işi garantiledi. Takımın efsane hocası Susiç, "Portekiz'e kaybedilen iki baraj maçı sonrasında oyuncularım daha çok çalışmak için kenetlendi."
sözleriyle 2014'e gitmenin anahtarından bahsediyordu. Euro 2012 yolunda
Portekiz ile oynanacak olan baraj maçı öncesind Susiç, "Güçlü bir takım
olduğumuzu gösterdik ama bu yeterli değil." diyerek bir kaza
olabileceğinin sinyallerini de vermişti. Takımın yıldızlarından
Misimovic ise Euro 2012 baraj maçında Portekiz'den 2010'un intikamını
alma gibi bir düşünceleri olmadığını söylemiş, "O dönem Portekiz 2010
Dünya Kupası'na gitmeyi hak etmişti. Şimdi ise biz hak etmek istiyoruz."
demişti.
FUTBOL İYİ, YAŞAM KÖTÜ...
Bosna Hersek, futbolda mutlu sona ulaştı ancak ülkenin durumu halen
çok iyi değil. Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma ve gençlerin umutsuzluğu
dahil birçok mesele çözüme kavuşmadı. Halen Saraybosna'da mermi
izlerinin bulunduğu binalar görmek mümkün. Hal böyle olunca Bosna Hersek
halkı için futbol takımı bambaşka bir boyuta ulaşıyor. Adeta umudun
resmi olan ve gelecekte görmek istedikleri güzel ülkeye ayna tutan
futbolcularına tapıyorlar.
'ÜÇLÜ' YÖNETİM FIFA İÇİN SORUN OLDU ANCAK YEŞİL SAHADA DOSTLUK VARDI!
Eski Yugoslavya'da ayrıldıktan sonra UEFA ve FIFA'ya 1992'de üyelik
başvurusu yapan Bosna, ülkede devam eden savaş nedeniyle uzun süre
beklemek zorunda kalmıştı. FIFA'ya 1996, UEFA'ya ise 1998 yılında kabul
edilen Bosna Hersek Futbol Federasyonu, tıpkı devlet yönetimi gibi üç
başlı bir yapıdan oluşuyordu ve bu durum, FIFA için sorun yaratmıştı.
Bosna, FIFA'nın uyarılarından sonra 1 Nisan 2011 tarihinde uluslararası
müsabakalardan men edildi ve aradan geçen zaman zarfındaki
çalışmalarıyla bu günleri gördü. Bu karar alındığında Bosna Hersek Milli
Takımı, 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemeleri D Grubu'nda 4 maçta
topladığı 7 puanla, 4. sırada yer alıyordu. Normalleşme sürecinden geçen
Bosna'da Elvedin Begiç, Bosna Hersek Futbol Federasyonu'nun ilk tek
başkanı seçilmiş ve ülkenin önündeki en büyük engel de bu sayede
kalkmıştı. 'Üç başlı yönetim' belli FIFA için sorun olmuştu ancak işler
yeşil sahada böyle yürümüyordu. Takımın yıldızlarından Misimovic Sırp
kökenli. Edin Dzeko Boşnak ve Boris Pandza'nın ataları Hırvat. Top yeşil
sahaya indiğinde 'üç baş' yoktu. Sadece Bosna Hersek vardı. FIFA
başkanı Sepp Blatter ise, "Bosna Hersek milli takımı uzlaşma ve
dostluğun ön planda olduğu, herkes için örnek bir takım. Bosna halkı,
savaştan sonra bu takımın dostluk adına yol göstericiliği sayesinde
mutluluğu buldu ve bu örnek alınmalı." diyerek 2008'den sonra milli
takımın içinde bulunduğu gelişimi övmüştü.
Ülke futbolunun efsanelerinden ve takımı
hocası olan Safet Susiç, "Bosna Hersek Dünya Kupası'na gidemeseydi,
büyük bir haksızlık olurdu. Bu ekip 4 yıldan bu yana beraber
çalışıyor. Bu zaman içerisinde hiçbir problem yaşamadık. Dolayısıyla
takım içindeki bu atmsoferden dolayı ödüllendirildiğimizi düşünüyorum."
demişti. Susiç haklıydı. Acılarla beslenen ve bu günlere kolay gelmeyen
Bosna Hersek'in artık ödüllendirilmesi gerekiyordu.
Takımın neredeyse tamamı, Bosna savaşı sırasında yaşanan soykırım
ve katliamlardan sağ kalabilmek için evlerini terk etmek zorunda kalan
ailelerin çocuklarından meydana geliyor. Vedad İbişeviç, Bosna savaşının
başladığı yıllarda ailesiyle birlikte büyük katliamların yaşandığı
Vlasenitsa şehrinden kaçarak hayatta kalmayı başardı. Bu katliamlardan
kurtulan İbiseviç, takımın elemelerdeki son maçı olan Litvanya
karşılaşmasında tek golü attı ve ülkesini Brezilya'ya uçurdu. "Futbolda
ne zaman işler ters gitse savaş günlerini düşünüyorum. O zaman anlıyorum
ki hayatta gol atamamaktan çok daha kötü şeyler var. Bosna’da olanları
kalbimde taşıyorum. 2014 bileti aldığımız Litvanya maçını ise bu günler
için, ülkem için oynadım." diyen İbiseviç, yaşanan savaşın ülke
üzerindeki izlerini adeta bir kez daha gözler önüne seriyor.
Pjanic Tuzla'dan, kaleci Asmir Begoviç Trebinye'den, Salihoviç
Zvornik'ten, Medunyanin ise Saraybosna'dan kaçıp mülteci olan ve
gençliklerinde futbolu bir kurtuluş olarak gören diğer isimler. Büyük
zorluklarla hayatta kalan, futbola tutunan bu isimlerin hepsi,
Avrupa'nın büyük liglerinde ve takımlarında forma giymeye devam ediyor.
"BOSNA KÜÇÜK AMA FUTBOLU BÜYÜK..."
Aslında Bosna, bağımsız olmadığı dönemlerde de çıkardığı
futbolcuları ile meşhur bir ülkeydi. Susiç, Halilhodzic, Katalinski,
Hadzibegic, Ivica Osim ve Bajevic gibi isimler ülke futbolu denince
geçmişte akıllara geliyordu. Ancak tüm bu isimler, Yugoslavya çatısı
altındaydı ve tıpkı Hırvatlar ile Sırplar gibi bu ismin altında
toplanmış, bu ismin 'Avrupa'nın Brezilyası' olmasını sağlamışlardı.
Susiç'in "Bosna küçük bir ülke ancak futbol yeteneği olarak çok büyük"
sözleri, adeta yetişen futbolcular ve teknik adamlarla kanıtlanmış
durumda. Susiç aynı zamanda, Yugoslavya Milli Takımı'nın en çok gol atan
Boşnak kökenli futbolcusu durumunda.
Ülkede 'efsane' dendiğinde akla gelen ilk isim ise tabii ki Safet
Susiç. Futbolculuk dönemine PSG'de efsaneleşen 58 yaşındaki hoca,
Türkiye'de de İstanbulspor, Konyaspor, Ankaragücü, Çaykur Rizespor ve
Ankaraspor gibi takımlarda çalıştı. 2009 yılında ise kurduğu rüyaları
gerçekleştirmek adına milli takımın başına geçti. Yanına da yine tanıdık
bir isim olan Elvir Baliç'i aldı. Bosna savaşı sırasında amcasını ve
eniştesini kaybeden, ablasının ve dayısının ağır yaralanmalarına
tanıklık eden Baliç, antrenörü olduğu futbolcuların örnek aldığı bir
isim olmayı da başardı.
2014 elemelerinde Yunanistan karşısında Mart ayında alınan zaferin
ardından Susiç, "Bu galibiyet, belki de ülke tarihinin en büyük
galibiyetlerinden bir tanesi oldu. Brezilya'ya giden yol açık ve geniş.
İnanıyoruz." demiş ve takımdaki hava hakkında ip uçları vermişti.
Manchester City forması giyen Edin Dzeko ise o maçta attığı iki golün
ardından, "Ben atmasaydım emin olun arkadaşlarımdan atan olurdu."
dediğinde ise takımdaki dostluk bir kez daha su yüzüne çıkmıştı. Aynı
karşılaşmada ağır bir sakatlık yaşan Emir Spahiç ise, "Galibiyet acıyı
unutturdu. Emin olun benim için en iyi ilaç galibiyet ve
taraftarlarımızın mutlu olması..." diyerek gösterdikleri fedakarlıkları
da kanıtlıyordu.
Henüz çok genç olan bu ülke, 2014 Dünya Kupası yolunda 10 maçta 8
galibiyet 1 beraberlik ve bir 1 mağlubiyetle 25 puan topladı. 30 gol
atıp sadece 6 gol yedi ve +24 averajlık bir performans sergilemeyi
başardı. Ancak yine de ülkenin öne gelen futbol adamlarından Faruk
Hadzibegiç, "Bosna Hersek büyük bir başarı elde etti ancak esas amaç
eski Yugoslavya'nın seviyesine çıkmak olacak. Daha yapılacak çok işler
var." diyerek hikayenin daha başlarında olduğunu gösteriyor.
GEL 2014 GEL!
Bosna'da yaşanan savaş sırasında Sırpların kuşatması altındaki
Saraybosna'yı dünyaya bağlayan tünelin yerini şimdilerde milli takım
almış durumda. Sırp mevzileri arasında, uluslararası havaalanının
altından özgür dünyaya açılan, 800 metre uzunluğunda, 1 metre
genişliğinde ve 160 cm yüksekliğindeki tünel, 4 ay 4 gün süren yoğun
çalışmalar sonucu açılmıştı. Bosna Hersek milli takımı da tıpkı 'Umut
Tüneli' gibi 4 yıl süren çalışmaların ve emeğin ardından ülkenin
kapılarının dünyaya açık kalmasını sağlayan tek unsur konumunda.
Şimdilerde tüm ülke, sabırsız bir şekilde 2014 Dünya Kupası'nı beklemeye
koyulmuş durumda.
Bu yazı, aynı zamanda Goal Türkiye için yayınlanmıştır.
Fotoğraflar: Getty Images (Son fotoğraf bana aittir.)
0 YORUM:
Yorum Gönder