Güntekin Onay: ''O zaman defans biraz ağır olmaz mı hocam? Yani Önder.....''
Rıdvan Dilmen: ''Önder uçuyor mu? ''
Güntekin Onay: ''Uçmuyor da...... ?''
Oyun Usain Bolt'un Jameika adında attığı golle başladı. Galacticos 2, herkesin meraklı bakışları arasında sahadaydı Deportivo karşısında. Ve ne yapacakları da merakla bekleniyordu. Alacakları olası bir mağlubiyette büyük bir baskı gelecekti Real Madrid adına fakat buna izin vermediler. Öncelikle söylemek gerek, daha öncede yazmıştım. Bu takıma daha önce de birçok yıldız geldi fakat arka planda lider hep Raul'dü. Tüm o yıldızlar gittikten sonra da takımda kalan Raul olmuştu, yine birçok yıldız geldi ve arka planda lider yine Raul. Dünkü maçta yine golünü atmayı başardı kaptan. Real Madrid'e ve taraftarına bir anlık korku verenler ise Riki ve eski günlerini hatırlatan Valeron oldu. Ama takımda bu kadar çok bireysel yetenekli oyuncu olunca galibiyet bir şekilde geldi Real Madrid için. Real Madrid'in maç boyunca Deportivo karşısında eksik kaldığı tek yön, bazen tehlikeli olarak gerçekleşen kontraatakları defansının karşılayamaması oldu. Zaten Pellegrini'de maçtan sonra defans üzerinde biraz daha çalışmaları gerektiğini söyledi basın toplantısında. Ayrıca söylemek gerek, Real Madrid'de bir ritimsizlikte mevcut. Fakat sezon başı olduğundan bı sorun kısa zamanda ortadan kalkacaktır. Maçın galibiyet golü ise Lass'tan geldi. Herkes böyle güzel bir şutla atılan bir golü Kaka ve Ronaldo'dan beklerken olayı Lass gerçekleştirdi. Florentino Perez'de bu stresli maçtan sonra lige iyi başlanınca derin bir 'oh' çekmiştir muhtemelen. Maçın son düdüğünden sonra Galacticos 2'nin çoğu maçınında gollü geçeceğinin sinyallerini aldık...
Real Madrid [3 - 2] Deportivo
26' [1 - 0] Raul
30' [1 - 1] Riki
36' [2 - 1] Ronaldo (Penaltı)
46' [2 - 2] Valeron
60' [3 - 2] Lass
Aslında Milan'ın İnter karşısında aldığı bu skor bir alarm niteliğinde. Daha önce sık sık artık Milan'ın baştan aşağıya yenilenmesinin vaktinin geldiği söylenen birşeydi. Fakat yapılan bir iki cılız transfer dışında hiçbir şey olmadı. Taraftarda bu duruma Berlusconi'ye tepki göstererek karşılık vermişti. Gattuso'nun maçta gördüğü kırmızı kart, artık Milan'ın bu oyuncular ile geçmişte yaşadığı başarıları bir daha yaşanamayacağının anlaşılmasını sağlamış olabilir. Aslında bu felaketin geleceği Milan'ın hazırlık döneminde kendini hissettiriyordu ama Berlusconi bu durumu göremedi ve gerekli önemleri alamadı. Berlusconi, Leonardo ile yeni bir Guardiola yaratmak istedi ama Leonardo'nun, Guardiola gibi yıllarca İkinci takımda görev yapmadaığını unuttu. O yüzden Milan'ın aldığı bu farklı yenilgide en az suçlu olan Leonardo'dur. Milan'ın bana göre bir diğer sorunu da kale... Roma'yı aldılar fakat dün geceki maçta yoktu. Gerçi olsa da bir şey değişmeyecekti. Maçta kaleyi koruyan Storari ise evlere şenlik. Bugün bu Milan'ın kalesinde oynuyorsa bu işte bir yanlışlık vardır. Ronaldinho ise bitmiş durumda. Artık eskisi gibi olamayacağı kesin. Hep Milan'ı yazdık. Tabii sadece Milan kötü olduğu için çıkmadı bu sonuç. İnter yine geçen yılki gibi pozitif bir oyun oynuyor hatta daha düzenli, fakat sezon başı denilebileceğinden zamana ihtiyaçları var. Milan gelecek haftalarda kendine çeki düzen vermezse orta sıra takımlarından hiçbir farkı kalmayacaktır.
Milan: Storari, Thiaquinho, Nesta, Pirlo, Jankulovski, Zambrotta, Ronaldinho (63' Huntelaar), Flamini (46' Ambrosini), Gattuso, Borriello (46' Seedorf), Pato
Inter: Cesar, Samuel, Lucio, Stankovic, Chivu, Maicon, Sneijder (73' Vieira), Motta (59' Muntari), Zanetti, Eto'o, Milito (78' Balotelli)
Milan [0 - 4] Inter
29' [0 - 1] Motta
36' [0 - 2] Milito (Penaltı)
45' [0 - 3] Maicon
67' [0 - 4] Stankovic
Resme tıklayınca büyük halini görebilirsiniz... Kuralar başladığında Fenerbahçe ve Galatasaray bence birinci torba içinden gidebilecekleri en iyi takımların yanlarına, Panathinaikos ve S. Bükreş'in yanına gittiler. Galatasaray, Panathinaikos'un yanına gittiğinde ilk aklıma gelen şey tribün çekişmesi oldu. Bol malzeme var çünkü. Daha önceki yıllarda Panat. Fenerbahçe maçlarından da hatırlıyoruz Tribünlerdeki 'Since 1453' benzeri pankartları. Hatta KKTC bayraklarını. Yunanlılar ise aynı şekilde Atina'da 'Constantinapolis' benzeri pankartlar açmışlardı. Üçüncü torbanın takımları nispeten birbirlerine yakınlardı fakat ben dördüncü torbadan Genoa'nın çıkmasını istemiyordum takımlarımıza ve öyle de oldu. Ben Genoa'nın Avrupa Ligi'nde çok iyi şeyler yapacağını düşünenlerdenim. Geçen yıl Şampiyonlar Ligi kapısından dönmüşlerdi Serie A'da. Yaptıkları transferler (Palacio özellikle) çok dikkat çekici ve kadroları Avrupa Liginde çok iyi şeyler yapacak kapasitede. Sturm Graz, Galatasaray'ın yanına düşünce akıllara hemen yıllar önceki Sturm Graz-Galatasaray Şampiyonlar Ligi maçı geldi. Hani şu beraber gruptan el ele çıkmak için maç içinde sürekli pas yapılan maç. Tabii Graz o yıllarki durumundan artık çok uzak. Fenerbahçe'nin grubuda, Galatasaray'ın grubu gibi en ideali. Lider çıkmaması için hiçbir neden yok. Twente, geçen yıl Hollanda'da başarılı bir takımdı. Fakat ben yine de Fenerbahçe'nin ayarında olmadığı görüşündeyim. S. Bükreş ise geçen yıldan tanıdık. Moldova temsilcisi ise son torbadan mutlaka Galatasaray veya Fenerbahçe'ye gelmesini istediğim bir takımdı. Öyle de oldu ve Fenerbahçe'nin 6 puanını garanti olarak görüyorum. Tüm gruplara genel olarak baktığımızda ise en zorlu grubun J yani, S. Donetsk, Partizan, C. Brugge ve Toulouse'un bulunduğu grup olduğunu söyleyebilirim. Şampiyonluk için favorim ise (GS-FB haricinde) Hamburg...
FENERBAHÇE’NİN MAÇ PROGRAMI
17 Eylül: Fenerbahçe-Twente
1 Ekim: Sheriff-Fenerbahçe
22 Ekim: S.Bükreş-Fenerbahçe
5 Kasım: Fenerbahçe-S.Bükreş
25 Kasım: Twente-Fenerbahçe
16 Aralık: Fenerbahçe-Sheriff
GALATASARAY'IN MAÇ PROGRAMI
17 Eylül: Panathinaikos-Galatasaray
1 Ekim: Galatasaray-Sturm Graz
22 Ekim: Galatasaray-Dinamo Bükreş
5 Kasım: Dinamo Bükreş-Galatasaray
2-3 Aralık: Galatasaray-Panathinaikos
16-17 Aralık: Sturm Graz-Galatasaray
Grafite'nin az ama öz olmuş sayfası. Tek bir noktadan futbolcu hakkında bilgilere ulaşılabiliyor. Geçişlerde güzel olmuş. Kısacası sade ve hızlı. Grafite'nin sayfasında yayınladığı duvar kağıtları ise oldukça güzel.
Vedad İbisevic sitesinde bizleri 'Sevgili Arkadaşlar' başlıklı bir yazı ile karşılıyor. Web sitesi daha yeni olduğundan 'yeni Web siteme hoşgeldiniz' diyor ve milli takım, kendisi ve takımıyla ilgili haberler bulabileceğimizi söylüyor. Aslında sitenin bana göre en güzel yani giriş sayfasındaki resim. Vedad bir topa Bosna Hersek'e doğru bir vuruş yapmış. Vuruş yaptığı yer büyük ihtimal Saraybosna. Topun gittiği yerde Saraybosna'da çokça bulunan bir camii'de gözlerden kaçmıyor.
Sitenin giriş sayfası hızlı. Ballack'ın boydan bir fotoğrafı karşılıyor bizi. Almanca ve İngilizce dil seçenekleri ile... Sade ve güzel. Takımıyla ve kendisiyle ilgili haberler mevcut. Adidas ile olan sponsorluğu çok net hissediliyor.
Sitenin girişi gayet güzel. Villa'nın resimleri geçiş halinde bizlere gösteriliyor. Sitenin içi ise kullanışlı. Yine haberlere buradan ulaşabiliyoruz. Tasarım sade ve başlıkların geçişleri gayet hızlı.
Sitenin girişinde güzel bir görsel bizleri bekliyor. Drogba'nın kariyeri bir videoya sığdırılmış. Afrika sokaklarında top koşturan bir çocuk ile başlayıp günümüzde son buluyor. Tasarımıda çok güzel. İngilizce ve Fransızca dil seçenekleri mevcut. Siteye girmişken anketi işaretlemeyi de unutmayın. 'Chelsea bu yıl kaçıncı olur?' Yanıtımı 2'den yana kullandım...
Son beşe koyduğum siteler, görselleri en güzel olanları. Lugano'nun sahip olduğu sitede bunlardan biri. Dil seçeneğinden sonra harika bir görsel giriyor. Görselin yüklenmesi bittikten sonra izlemesi daha keyifli. İzleyince göreceksiniz zaten. Uuruguay milli takımı ön planda. Sitenin güncel olduğu, Lugano'nun Fenerbahçe ile kontrat imzaladığını buradan duyurması ile anlaşılmıştı. Sitenin içi ile ilgili söyleyebileceğim şey 'eğlenceli' olacak. Siz gitmek istediğiniz seçeneği tıklayınca Lugano size yardımcı oluyor. Tek eksi tarafı biraz geç yükleniyor olması.
Site bir görsel ile karşılıyor bizi. Tasarımı güzel. Fakat en güzel olanı siteye giriş yaptıktan sonra Puyol'un kendi dilinde hayranlarına bir video ile ufak bir sesleniş yapması. Yazıyla seslenmektense böyle olması daha güzel olmuş. Geçişleride görselliğe rağmen gayet hızlı.
Toni'nin sitesi 2006'nın en iyi fan sayfası seçilmiş. Bunu hak ediyor. Girişteki görselde Toni hakkında önemli bilgiler yer alıyor. Müzikte çok uygun. Sitenin içinde ise hemen dikkati çeken Toni'nin arka plandaki fotoğrafları. Gezinti yapmak için birçok seçenek bulunuyor.
Girişteki görsel çok başarılı. Görselde Ronaldinho'nun fiziksel yeteneklerine 'sihir' ve 'teknik' gibi sözcüklerle vurgu yapılmış. 7 dil seçeneği yazdığım siteler içinde en kapsamlı olanı. Sitenin içindeki müzikler ise Ronaldinho'nun sosyal hayatında dinlediklerinden seçilmiş. Gerçekten güzel. Samba kokuyor zaten. Siteler içinde en eğlenceli olanı.
Tasarımlar içerisinde en güzeli Anelka'nın sahip olduğu site. Giriş ekranında sponsorlar, Myspace ve Anelka'nın sahip olduğu giyim markası dikkat çekiyor. Siteye girer girmez Anelka'nın karizması sizleri karşılıyor. Tıpkı Ronaldinho'nun sitesinde olduğu gibi bizleri Anelka'nın günlük hayatta dinlediği şarkılar karşılıyor. Tahmin edeceğiniz üzere bu Hip-Hop tarzında. Sitede hiçbirşey yapmasanız bile kalıp müzik dinleyebilirsiniz. Anelka'nın bizlerle paylaştığı fotoğraflar ise çok güzel. Bu en beğendiğim site ve 1. sırada...
Trabzonspor ise Diyarbakır'dan aldığı uyarıya aldırış etmeden çıktı Toulouse karşısına. Toulouse çok büyük takım değil elbet ama, onlara gereken ciddiyetin verilmediğini düşünüyorum. Bugün Toulouse'da Avrupa'nın önde gelen kulüplerinin peşinden koştuğu youncular var. Bunlardan en önemlisi Lyon'u reddeden Gignac. Dün gece de golünü attı zaten. Trabzon taraftarıda alınan kötü sonuçla beraber suçlu arayışlarına girişti yavaş yavaş. Aslında bu kötü oyunun kökleri Ersun Yanal'ın gönderilmesine kadar dayanıyor ama uzun uzadıya anlatmaya gerek yok. Dün gece Trabzonspor adına ayakta kalan tek isim bana göre Serkan Balcı'ydı. Üst düzey bir mücadele örneği gösterse de takım arkadaşları ona ayak uyduramadı. Song ise halen takımdan gitme ya da kalma çizgisi arasında biryerlerde ama defansta her daim güven veren bir görüntü verdi. Attığı gol ile takımının direnişçisi olsa da maç sonunda alınan sonuç Trabzonspor adına Avrupa'ya veda demek...
Sion maçında akıllara ilk gelen Euro 2008 oldu dün gece. Cenevre'de Milli takımımızın aldığı efsane sonuç hemen akılmıza geliverdi. Sion, Fenerbahçe'ye rakip olacak kapasiteye zaten sahip olan bir takım değildi. Honved'den tek farkı, güzel bir stada sahip olması ve yetenekli birkaç oyuncunun bulunması. Fenerbahçe, Roland Koch ile beraber gelen mükemmel kondisyonunu çok iyi kullanıyor oynadığı her maçta. Orta alanda Emre ve Baroni bir benzetme yapmak gerekirse sigorta gibiler. Daum'un maçtan önce Lugano'nun yanında tercihi Deniz oldu. Sakatlığına kadar görevini en iyi şekilde yerine getirdi. Kazım ise Daum ile beraber kendi kimliğini bulmaya başladı yavaş yavaş. Sezon öncesi herkes kağıtlara Kazım'ı yedek olarak yazarken, şimdi o performansı ile ilk onbiri garantiliyor yavaş yavaş. Takımın iyi yolda olduğu -özellikle zaman zaman dar alanda yapılan- paslaşmalardaki, mücadelelerdeki başarılardan ve seyir zevki yaratıyor olmasından görülüyor. Andre Dos Santos ise bir sol açıktan çok ofansif bir orta saha görünümünde. Kaleye dikine giderek kendine pozisyonlar yaratabiliyor zaman zaman. Çok isabetli bir transfer olduğunu yavaş yavaş gösteriyor. Fenerbahçe Güiza ile kaçırdıklarını Kadıköyde kaçırmaz ise İstanbul'da fark gelecektir.
Galatasaray Rijkaard'ın istediğini harika yansıtıyor sahaya. Rijkaard'ın maç öncesi rakibi yücelten konuşması, futbolcularınında rakibi küçük görmemelerine ve ciddiyetle oynamalarına vesile olunca bu sonuç çıktı ortaya. Göze hoş gelen, pasa dayalı, topa hakim...Önce Keita'dan bahsetmek gerek. Hemen söylemeleyim, Hagi'den sonra Galatasaray taraftarının görmeye pek alışkın olmadığı frikik golü çok güzeldi. Topu seviyor, oynamayı seviyor. Ataklarda oluşan dönen topları sürekli takip etmeside gol yollarında Galatasaray için bir avantaj. Arda Turan yine takımın en iyilerindendi. Çok ortalarda görünmese de, takımının attığı üç golde dolaylı yoldan etkili oldu. Kısaca söylemek gerekirse Galatasaray, geçen sezon ligde bulunduğu konumdan sonra bu maçları oynamak zorunda kalmasının acısını Tallinn'den çıkardı...
Sivasspor 0 - 3 Shakhtar D.
Trabzonspor 1 - 3 Toulouse FC
Galatasaray 5 - 0 L. Tallinn
Frank Rijkaard Tobol'u hatırlattı basın toplantısında. Yani ağzından tam anlamı ile bir önceki turlardaki rakibinin adı çıkmasa da, Tallinn için söylediklerini Tobol içinde söylemişti bir nevii. Kazakistan ligi yarılanmıştı o tarihte ve karşılarında hazır bir takım bulacaklarını söylemişti Rijkaard. Şimdi aynı şeyleri Estonyalılar için söylüyor. 'Estonya liginin yarısına gelinmiş durumda. Fiziken hazır bir takım ile oynayacağız'... Bu temkinli açıklamalar bir yana Galatasaray'ın işinin çok kolay olduğu bir gerçek. Tallinn 1998 yılında kurulmuş bir kulüp ve İklimden de kaynaklanan sert bir futbol anlayışları var. Henüz 10 yaşında bir kulüp. Çok deneyimsizler. Kadrolarında tanıdık pek kimse yok. Estonya milli takımında oynayan oyuncuları var doğal olarak. Kısacası herkesin bildiği gibi Estonyalılar çok altında futbolun kalitesi olarak. Yapabildikleri en iyi şeylerden biri defans. Özellikle alan savunması...Galatasaray çabuk ve dikine oynarsa, yıldızları ile kolayca bu maçtan ayrılır.
- Sion - Fenerbahçe
Tıpkı Galatasaray-Tallinn arasında olduğu gibi, Sion ile Fenerbahçe arasında da bir kalite farkı mevcut. Sion'un tek farkı daha önceden bize biraz tanıdık gelmesi o kadar. Unutmadan Sion'da bir de Mpenza oynuyor. Yıllanmış bir oyuncu artık ve zaten Sion Mpnenza'nın artık Avrupa'da oynayabileceği en iyi takım. İsviçre'ye cezalı Bilica ve sakat Alex gitmiyor. Bilica'nın yokluğunda ve Lugano'nun yeni sözleşme imzalamasıyla defans ikilisinin nasıl olacağı merakla bekleniyor. Lugano ön plana çıkıyor Önder ile birlikte. Fakat Lugano'nun takıma yeni katılması ve antrenman eksiğinin olması bir dezavantaj. Önder ise Daum'un daha önceki yıllardan beğenerek oynattığı bir isim zaten ve o yönden bir sıkıntı olmayacak. Alex'in yerine ise Semih oynayacak. Yani Güiza ile beraber kağıt üstüne yazılan kadro çift forvete dönüyor. Semih Alex değil ama onun yerinde oynayabilir. Sion'un yabancıları ve uyrukları çok dikkatimi çekti onları da yazarak bitirelim. Sadece altı İsviçreli oyuncuları var. üç Nijeryalı, bir Senegal'li, bir Fildişi sahil'li, bir Kolombiyalı, bir Kongo'lu, bir Kosta Rika'lı, iki Fas'lı, bir Belçika'lı, bir Makedonyalı, bir Mozambik'li futbolcu bulunuyor.
- Trabzonspor - Toulouse
Trabzonspor'un Galatasaray ve Fenerbahçe'ye göre işinin daha zor olduğu bir gerçek. Toulouse, bana göre Fransa'nın Porto'su konumunda. Futboldaki başarıları ile olmasa da transfer politikaları ile aynen Porto gibi davranıyorlar. Bu politikanın canlı örneği Elmander. Beş Milyon Euro'ya aldıkları Elmander'i, Bolton'a Oniki milyon Euro'ya satmışlardı. daha buna benzer birçok oyuncuyu ya altyapıdan yetiştirip, ya da ucuza alıp daha pahalıya satmışlardı. Toulouse adına yazılabilecek en tehlikeli futbolcu Gignac. Kendisi geçen sezonun gol kralı. Ve bu sezon başında Lyon'u reddetmişti. Hem fiziken çok güçlü hem de teknik bir oyuncu. Arkadaşlarının yarattığı pozisyonlar genelde onun vuruşları ile sonuçlanıyor. Trabzonspor maçta karşısında çok iyi organize olan bir takım bulacak şüphesiz. Gökhan Ünal'ın mutlaka oynaması gerektiğini ve Trabzonspor'un kesin olarak gol yememesi gerektiğini düşünüyorum.
- Sivasspor - Shakhtar Donetsk
Sivasspor'un tek avantajı kendi evinde oynaması. Rakibi anlatmaya gerek yok aslında. Son Uefa şampiyonu demek yeterli oluyor zaten. Fakat anlamadığım Shakhtar'ın Şampiyonlar Ligi elemelerinde ufacık bir kulübe nasıl elendiği? Sivasspor'da rayların yerine henüz oturmadığı bir gerçek. Geçen sezondan sonra birçok oyuncunun takımdan ayrılması bence başlı başına bir yanlıştı. En azından takımı bu seviyeye taşıyan oyuncular takımda tutulmalıydı. Mesela bir Diallo'nun neden gönderildiğini anlamış değilim. Ya da Balili'nin... Balili kulübeden gelip harika performanslar sergiliyordu. Geçen sezon ligde Sivasspor'un forvetleri en iyilerdendi. Cvetkov, Balili, Tum, Mehmet Yıldız. İçlerinden sadece Mehmet Kaldı. Şimdi ise Sivasspor'un ilerisi Mehmet'in sakatlığında Kamanan ve yeni transfer Ersen'e emanet. Ama dediğim gibi. Geçen yılki Sivas olsa belki derdim ama şuan için karamsarım...
"Futbolun 22 adamın topun peşinden koşması olduğunu düşünmenin, kemanın telden ve yaydan, Hamlet'in kağıt ve mürekkepten ibaret olduğunu söylemekten bir farkı yoktur."
J. B. Priestley
oguzozturk26@gmail.com
-----
Facebook - Oğuz Öztürk
Twitter @BarbarossaBlog
Twitter @oguzozturk
" Futbolu konuşuyorum, onun kültürü ile yaşıyorum…
Bunu yaparken günlüğümün etrafındaki topluluğa feyz alacakları şeyler sunmak, onların geri beslemelerinden ise feyz alacak şeyler çıkarmak da beni yazmaya devam ettiren önemli bir dürtü...
En ipe sapa gelmez konulardan, oturaklı düşünülmüş yazılara kadar en gizli konuları bile bu kadar rahat aktarabiliyor bu ortam içersinde insan. Enformasyon çağının, teknolojinin kıskacındaki insanın internet ortamında düşünelerini belirtmeden durmaktansa o ortamda yazı yazması daha mantıklı... "