3 Şubat 2011 Perşembe

Tottenham'ın devre arasında alamadığı oyuncular


Premier Lig'de bu sezon büyük hedefleri olan Tottenham'da devre arası transfer dönemi oldukça kaotik geçti. Kuzey Londra temsilcisinin adı bu dönem boyunca pek çok önemli isimle yazıldı, çizildi ama beklenen bomba bir türlü patlamadı.

Tottenham taraftarı açısından oldukça heyecanlı başlayan ocak ayı, Steven Pienaar ve Bongani Khumalo transferleriyle sona ererken, beklenen golcü bir türlü transfer edilemedi.

Goal.com Türkiye'nin hazırlamış olduğu kabarık liste:

Charlie Adam
Yaş: 25
Kulüp: Blackpool
Doğum Yeri: İskoç
Transfer aşaması: Teklif kabul edildi
Neden istediler: Kimseyi alamayınca yapılan bir son dakika hamlesiydi.
Neden alamadılar: 9 milyon avro karşılığında anlaşma sağlansa da resmi işlemler yetişmedi ve transfer sezonu kapandı.

Sergio Agüero
Yaş: 22
Kulüp: Atletico Madrid
Doğum Yeri: Arjantin
Transfer aşaması: Teklif reddedildi
Neden istediler: Takımı sırtlayabilecek dünya çapında bir golcü arzusu.
Neden alamadılar: İspanyol kulübü Tottenham'ın önerdiği 45 milyon avroyu az buldu. Daha sonra oyuncu kulübüyle kontrat yeniledi.

David Beckham
Yaş: 35
Kulüp: Los Angeles Galaxy
Doğum Yeri: İngiltere
Transfer aşaması: Görüşme
Neden istediler: İkonik oyuncu hem takımın havasını değiştirecek, hem de deneyimiyle kısa sürede takıma katkı sağlayabilecekti.
Neden alamadılar: Amerikan ekibi onu sezon sonuna kadar kiralamak istemedi. Redknapp da Beckham için ödenecek ücreti fazla buldu.

Karim Benzema
Yaş: 23
Kulüp: Real Madrid
Doğum Yeri: Fransız
Transfer aşaması: Soruşturma
Neden istediler: Jose Mourinho ile pek iyi ilişkiler içinde olmaması nedeniyle sıcak baktılar. Hem de aradıkları kalitede bir isimdi.
Neden alamadılar: Real Madrid kadrosunda yaşadığı sakatlıklar sebebiyle onu bırakmak istemedi.

Andy Carroll
Yaş: 22
Kulüp: Newcastle (şu an Liverpool)
Doğum Yeri: İngiltere
Transfer aşaması: Teklif reddedildi
Neden istediler: Uzun boyu, güçlü fiziği ve bu sezon çok formda olması ilgi çekti.
Neden alamadılar: Transferin kapanmasından iki gün önce yapılan 26 milyon avroluk teklif reddedildi. Daha sonra 40 milyon avro karşılığında Liverpool'a transfer oldu.

Edinson Cavani
Yaş: 23
Kulüp: Palermo/Napoli (kiralık)
Doğum Yeri: Uruguay
Transfer aşaması: Soruşturma
Neden istediler: Serie A'daki muhteşem formu, harika bitiriciliği ve hava toplarındaki hakimiyeti.
Neden alamadılar: Napoli onu devre arasında bırakmaya yanaşmadı.

Lassana Diarra
Yaş25
Kulüp: Real Madrid
Doğum Yeri: Fransa
Transfer aşaması: Teklif reddedildi
Neden istediler: Portsmouth'dan eski öğrencisi olan Diarra'yı Redknapp çok istedi.
Neden alamadılar: Tottenham'ın 13 milyon avroluk teklifini reddeden Real Madrid, 23 milyon avro istedi. Oyuncunun haftalık ücreti de transferin önündeki bir diğer engeldi.

Edin Dzeko
Yaş: 24
Kulüp: VfL Wolfsburg (şu an Manchester City)
Doğum Yeri: Bosna-Hersek
Transfer aşaması: Soruşturma
Neden istediler: Fiziki gücü, kalitesi ve hava toplarındaki hakimiyetiyle aranan kandı.
Neden alamadılar: 30 milyon avro ödemeye hazırlardı ancak Manchester City de devreye girince geri çekildiler.

Luis Fabiano
Yaş: 30
Kulüp: Sevilla
Doğum Yeri: Brezilya
Transfer aşaması: Teklif reddedildi
Neden istediler: Brezilyalı milli futbolcu da takıma seviye atlatacak isimlerden birisiydi.
Neden alamadılar: Kiralama teklif edildi ancak oyuncuya ödenecek maaş konusunda anlaşma sağlanamadı İspanyol ekibiyle.

Diego Forlan
Yaş: 31
Kulüp: Atletico Madrid
Doğum Yeri: Uruguay
Transfer aşaması: Görüşme
Neden istediler: Dünya Kupası'nın en iyi golcüsü seçilmesi ve kendini kanıtlamış olması.
Neden alamadılar: Atletico Madrid'in istediği 18 milyon avroyu ödemeye yanaşmadılar.

Hulk
Yaş: 24
Kulüp: Porto
Doğum Yeri: Brezilya
Transfer aşaması: Soruşturma
Neden istediler: Hızlı, güçlü ve müthiş bir top sürme yeteneğine sahip olması.
Neden alamadılar: 30 milyon avro isteyen Porto onu sezon sonundan önce satmak istemedi.

Fernando Llorente
Yaş: 25
Kulüp: Athletic Bilbao
Doğum Yeri: İspanya
Transfer aşaması: Teklif reddedildi
Neden istediler: Aranan golcü özelliklerine sahip olması. Uzun, teknik ve bitirici.
Neden alamadılar: 35 milyon avroluk teklif yeterli bulunmadı. Daha doğrusu kulübü onu devre arasında bırakmak istemedi.

Romelu Lukaku
Yaş: 17
Kulüp: Anderlecht
Doğum Yeri: Belçika
Transfer aşaması: Soruşturma
Neden istediler: 'Yeni Drogba' olarak gösterilen genç yetenek geleceğe yatırım olarak görülüyordu.
Neden alamadılar: Oyuncu ve babası bu transferi 'henüz erken' diyerek doğru bulmadılar.

Scott Parker
Yaş: 30
Kulüp: West Ham
Dopum Yeri: İngiltere
Transfer aşaması: Teklif reddedildi
Neden istediler: Redknapp'ın orta saha için düşündüğü isimlerden biriydi.
Neden alamadılar: Pazar günü yapılan 12 milyon avroluk teklif West Ham tarafından kabul görmedi.

Alvaro Negredo
Yaş: 25
Kulüp: Sevilla
Doğum Yeri: İspanya
Transfer aşaması: Teklif reddedildi
Neden istediler: İstenen santrafor transfer edilemeyince son gün Negredo'ya yöneldiler.
Neden alamadılar: 18 milyon avroluk teklif Sevilla yönetimi tarafından reddedildi, oyuncuyu devre arasında satmak istemediler.

Giuseppe Rossi
Yaş: 24
Kulüp: Villarreal
Doğum Yeri: İtalya
Transfer aşaması: Teklif reddedildi
Neden istediler: İspanya'daki müthiş formu.
Neden alamadılar: Ocak ayı başında yapılan 30 milyon avroluk teklif geri çevrildi. Son gün 35 milyn avroya kadar çıksalar da Villarreal Rossi'yi bırakmadı.

Luis Suarez
Yaş: 24
Kulüp: Ajax (şu an Liverpool)
Doğum Yeri: Uruguayan
Transfer aşaması: Görüşme
Neden istediler: Aranan 'komple santrafor' özelliklerine sahip olması ve Ajax'daki harika form grafiği.
Neden alamadılar: Redknapp son anda kararından vazgeçerek Suarez için ödenecek 25 milyon avroyu fazla buldu. Son anda bir teklif daha yapsalar da Liverpool çoktan araya girmişti bile...

Mirko Vucinic
Yaş: 27
Kulüp: Roma
Doğum Yeri: Karadağ
Transfer aşaması: Soruşturma
Neden istediler: Redknapp'ın istediği özelliklere sahip bir başka isimdi.
Neden alamadılar: Redknapp onun için istenen 20 milyon avroyu fazla buldu.





1 Şubat 2011 Salı

Günlük güneşlik bir yer, yüz yılı aşkın bir futbol tarihi. Malta'nın her daim sonuncu olmasını değiştirmek gerek...


Akdeniz’in göbeğinde bir ada ülkesi Malta… Aslında adacıklar demek daha doğru olur. Malta ülkesi üçünde insanların yaşadığı yedi adacığının birleşimi… Gezip gitmek gerek aslında. İnsanların yaşamadığı adacıklarında bizleri Lost türüründe maceralar bekliyordur belki, kim bilir?

Akdeniz insanlarını bilirsiniz. Hafif tembellkik, belki biraz uyuşukluk ve pek tabii siesta alışkanlığı… Malta’da da bunların yanında alışkanlık haline gelen bir şey daha var, o da futbol… Bu küçük ülkede yaşayan Akdeniz insanları futbolla yatıp futbolla kalkıyorlar. Milli takımları pek iyi bir düzeyde değil, kulüp takımları hiç yok denecek kadar az. Buna rağmen ülkede ulusal futbol ligi 1909′dan beri düzenli olarak oynaıyor. Hibarnians, Sliema W. ve Florina ülkede en çok deteklenen takımlar. Zaten geriye kalan takım sayısıda bir elin parmaklarını geçmiyor. Malta’da yaşayan sakin insanlar Malta milli takımı dışında İngiltere ve İtalya milli takımlarını da kendi ülkeleri gibi destekliyorlar. Son Dünya Kupası’nda İtalya’nın şampiyon oluşundan sonra ülkede sabahlara kadar yapılan kutlamalar Maltalı insanların kendilerini biraz İtalyan gibi hissettiklerinin de bir kanıtı. Malta milli futbol takımınında başarı elde etmesini hayal etmeden de duramadıkları kesin. Fakat onlar için başarı bir kupa değil. En kötü Dünya ya da Avrupa Şampiyonası eleme gruplarında sonuncu olmamak… Ülkenin direk turnuvaya dahil olması ise ulusal bir bayram nedeni olabilir Malta için…

Ülke halkının mutluluğu İngiliz ve İtalyan milli takımlarının başarılarında aramaları biraz ilginç fakat biraz da mecburi… Malta’daki insanların çoğunun kendini İtalyan ya da İngiliz hissetmesi veya bu ülkelerin kökenlerinden gelmesi yine bu durumda etkili bir durum gibi… Mecburiyetten kasıt ise Malta milli futbol takımının sürekli aynı yerde sayması ve bir türlü kıpırdayamaması… Öyle ki, Malta futbol takımı 1964′ten 2008′e kadar katıldığı Avrupa Futbol Şampiyonaları elemerinde olduğu gruplarda sürekli sonuncu olarak istikrar yakalamış… Yine 1974′ten beri katıldığı Dünya Kupaları eleme gruplarında da sürekli sonuncu olmuş. Yine milli takımın bu elemerde aldığı toplam galbiyet sayısı sadece dört…

Her ülkenin milli bir futbol kahramanı vardır elbet… İşte Malta’da da bu kahraman Michael Mifsud. 28 yaşındaki Mifsud’u duyanlarınız vardır. Ülke futbolunun aksi bir durumda Mifsud, kendine Almanya ve İngiltere liglerinde her daim yer bulmuş bir isim. 2001-2003 yılları arasında Kaiserslautern‘de, 2007-2009 arasında ise Coventry City‘de oynamıştı. Coventry’de geçen 2 yıl için onun altın çağı demek mümkün. Ülkenin Ulusulararası üne sahip tek futbolcusu olan Mifsud şimdilerde ise Burnley’de kiralık olarak forma giymeye devam ediyor. Halen, Mifsud birgün futbolu bıraktığında onun kadar yetenekli olacak bir Maltalı futbolcu yok. Tüm milli takım Mifsud’un çevresinde toplanmış durumda… Yine Carmel Busuttil de en çok forma giyen isim Malta’da.

Her ülkenin milli bir futbol kahramanı vardır elbet… İşte Malta’da da bu kahraman Michael Mifsud.


Malta futbolundaki son paragrafımız Hibernians ve Sliema Wanderers F.C.‘ye ait. Bu iki takımdan Sliema W. 1909 yılında kurulmasına paralel olarak en eski futbol kulübü ve Malta Ligi’nde 23 şampiyonluk ile en çok şampiyon olan kulüp olarak öne çıkıyor. Fakat Sliema W., son yıllarda Hibernians gibi kulüplerin Malta dışındaki futbolculara ve teknik direktörlere yönelmesi nedeniyle beş yıldır şampiyon olamıyor. Ligin son şampiyonu Hibernians… Güney Amerika’lı futbolcu modası Malta’da var ve Hibernians’ta halihazırda bir Uruguay’lı, bir Arjantin’li ve bir de Brezilya’lı futbolcu ter döküyor. Bu üçünün içinde ligde fırtına gibi esen ise Flemengo altyapısı ürünü olan fakat ülkesinde aradığı mutluluğu Malta adalarında bulan Helton Morelto gollerini sıralıyor…

Malta tarihinde yüzyıllar içinde tek bir dönüm noktası gösterilir. O da yıllar yıllar önce Osmanlı donanmasının kuşatmasına karşı 80 yaşındaki Grand Maître (üstad-ı azam) Jean de la Valette‘in komutasında gerçekleştirilen savunmadır… Bu olay Malta tarihinde ‘milat’ olarak kabul edilir. Şimdilerde ise aynı milat Malta futbolu içinde geçerli. Futbol geçmişi çok eskilere, 1900′lü yıllara dayanan Malta artık bir şekilde San Marino gibi ülkelerden sıyrılıp kendini gösterebilmeli… Malta futbolu ve geleceği ile ilgili Hibernians futbol takımı teknik direktörü olan ve ülkede sadece bir yıl geçiren İngiliz Mark Miller‘in sözü ışık tutacak cinsten;

" Günlük güneşlik bir yer, yüz yılı aşkın bir futbol tarihi… Bu ülkenin futbolunu geliştirmemiz gerek. En azından benim içim Malta’nın katıldığı her elemede sonuncu olmasına el vermiyor…"

Bakalım yüzyıllardır aynı yerde seyreden Malta futbolu 2012 elemeleri ile beraber bir kıpırdanma içine girebilecek mi?

Malta National Football Team @ Wikipedia

-Tekrar Gösterim-

Bobby Charlton

31 Ocak 2011 Pazartesi

İnanmak ne kadar önemli ise, bunu sahaya yansıtmakta bir o kadar mühim. Fenerbahçe bunu başardı.

Fenerbahçe ile Trabzonspor arasındaki tüm maçlar her daim stresi yüksek ve tempolu geçmiştir. Bu Trabzonspor'un şampiyonluk yarışı içinde olmadığı sezonlarda da aynı ve değişmez bir durumdu. Dün oynanan karşılaşmada her daim olan stresli havanın üstüne eklenen şampiyonluk mücadelesi bu karşılaşmayı daha da önemli bir hale getirmişti.

Ekstra motivasyon

Fenerbahçe'nin Aykut Kocaman'ın her daim üzerinde durduğu 'hızlı' ve 'hırslı' oyununu ikinci yarının son bölümleri hariç sahaya yansıtabilmesi, dünkü Fenerbahçe'nin gerçekten nasıl oynaması ve oynayabileceğinin ortaya çıktığı ender maçlardan bir tanesi oldu. Arzu, istek, mücadele ve hırs, Fenerbahçe taraftarının beklentilerini karşılayacak kadar iyiydi. Bunun üzerine geçen yıl son anda kaçan şampiyonluk maçının akıllara gelmesi eklendiğinde Fenerbahçeli futbolcular için ektra bir motivasyon kaynağı oluşmuştu bile!

Kaybetmesi halinde şampiyonluk yarışının dışında kalacak olan Fenerbahçe, beraberlik halinde de zirve ile arasındaki uzaklığı daha da açmış olacaktı. Bunun bilincinde olan sahadaki 11, 25 dakikalık süre içerisinde zaman zaman Trabzonspor'un da motivasyon kaybından faydalanarak (Egemen'in sakatlanıp oyundan çıkması Trabzonspor savunmasını oldukça kötü etkiledi) bordo mavili takımın mağlubiyetini hazırladı.

Büyük maçlardan önce inanmak ne kadar önemki bir unsur ise, inandıktan sonra bu isteğini sahaya dökmekte bir o kadar önemli. Trabzonspor'da elbette ki inandı ancak Fenerbahçe bunu sahaya yansıtabilen taraf oldunca galibiyette kaçınılmaz oldu. 7 puanlık farkın getirdiği rahatlık, Trabzonspor'da ürkek futbol ile birleşince maçın skorunun Fenerbahçe lehine olmasının bir başka nedeniydi. Mehmet Topuz'un sezonun en iyi performansını göstermesi, Dia ve Niang'ın (Senegallinin attığı gol, 2002'de İlhan Mansız'ın Senegal ağlarına bıraktığı gole çok benziyordu) kişisel becerileri, Volkan'ın hatasız oyunu, Lugano'nun beklenmeyen golü ve Trabzonspor savunmasının yetersiz kalması (Ankaragücü ve Beşiktaş maçlarında kırmızı alarmı vermişti) aynı zamanda isim isim bakıldığında galibiyetin mimarlarını da ortaya çıkartmış oluyor.

İlk yarıdaki oyun, sezonun en iyi Fenerbahçe'si olabilir

İki kanat bekinin, yani Andre Santos (Neden Brezilya Milli Takımı'na seçiliyor sorusu bu maçta saklı) ve Gökhan Gönül'ün sürekli atakların içinde olduğu, bununla beraber beklerin önünde oynayan Mehmet Topuz ve Issiar Dia'nın da sürekli defansa yardım etme çabaları ve kanat arkadaşları ile iyi anlaşmaları, Aykut Kocaman'ın sürekli üzerinde durduğu ve beklediği bir performanstı. Kaptan Alex'in dahi topsuz oyun içinde var olması ve preslere katılıp arkadaşlarına yardımcı olması, bunun yanında Selçuk'un (atılana kadar) ve Emre'nin ikili oyunda, yani hem hücum da hem de defansif katkı anlamında iyi olmaları durumun başka bir açıdan da özeti gibi adeta. Fenerbahçe'nin sezon boyunca Trabzonspor karşısında sergilediği oyun, top Trabzonspor'da iken yaptığı pres ve baskı 2010-2011 sezonu içinde Fenerbahçe adına bu bağlamda aynı zamanda bir ilkti. Daha önce söylenildiği gibi UEFA Avrupa Ligi'ne veda eden Fenerbahçe'nin bu maçlardaki oyunu sezonun en kötüsü olmaya adaysa, Trabzonspor maçındaki oyunda en iyi olmaya aday.

Lugano'nun kafa vuruşu Giray Kaçar'a 'rağmen' engellenemedi...


Şampiyonluk yarışı açısından elbette ki konuşmak çok erken. Ancak şunu da söylemek gerekir, Antalya'daki devre arası kampını çok iyi değerlendirdiği gözlerden kaçmayan Fenerbahçe, elinde kalan son koz olan şampiyonluk kupasının bir kenarından tutmaya başladı dün akşamki performansı ile. İkinci yarının ilk 6-7 haftası geçmeden bu yarış için sağlıklı yorumlar yapmak mümkün olmasa da Fenerbahçe açısından Trabzonspor maçından sonra bu yolda bir ışık gözüyle bakmamak için hiçbir neden yok.

30.1.2011, STSL - FENERBAHÇE 2-0 TRABZONSPOR


(Bu yazı aynı zamanda Goal.com Türkiye adına yazılmıştır)

Fotoğraflar @ Haber Türk

29 Ocak 2011 Cumartesi

Peki ya Karim Benzema?

Bir Alltaki yazıda Emmanuel Adebayor'un Real Madrid'e gelişini değerlendirmiştim. Goal.com yazarlarından Subhankar Mondal da, Real Madrid'in Adebayor transferini Karim Benzema ekseninde değerlendirdi.

İki haftadır 1-0'lık galibiyetlerle zirve takibini sürdüren Real Madrid'e altın değerindeki bu üç puanları kimin getirdiğini biliyor musunuz? Elbette genç Fransız santrfor Karim Benzema!

Üstelik bu olay bu sezon ilk defa yaşanmıyor. Jose Mourinho'nun zorunluluktan kadroya aldığı ilk maçlarda Şampiyonlar Ligi'nde Auxerre'e ve Kral Kupası'nda Levante'ye karşı hat-trick yapan Benzema'dan başkası değildi. Aralık ayında performansı zirveye vuran Benzema'nın kısa bir süre sonra depresyona sürükleneceğini kim tahmin edebilirdi ki?

Ara transfer döneminde Benzema için tehdit unsuru olabilecek Emmanuel Adebayor transferi gerçekleşti. O sıralarda Benzema, Kral Kupası'nda Sevilla ile oynadıkları ilk maçta takımına galibiyeti getiren golü atmakla meşguldü. Adebayor'un sağlık kontrolünden geçmesinin üzerine Portekizli teknik adam Mourinho'nun onu "fiziksel harika" olarak tanımlaması Benzema'nın dünyasını yıkmaya yetecek açıkmalardı.

Ancak bu transferin Jose Mourinho'nun geldiği günden bu yana oturtmaya çalıştığı sisteme uygun bir biçimde yapıldığı ortada. Adebayor fiziği ve bitiriciliğiyle rakiplerin ceza sahasında tehlike yaratabilecek bir santrfor. Üstelik Togolu oyuncunun kiralama sözleşmesinde satın alma opsiyonu da bulunuyor!

Bu şartlar altında Benzema'nın nasıl bir role bürüneceği büyük merak konusu. Öyle ki takımdaki tek forvet oyuncusu olduğu dönemde bile Mourinho, Almeria karşısına Cristiano Ronaldo'nun forvette oynadığı bir kadroyu saha sürmüştü! Adebayor'un gelişiyle kulübeye mahkum olacağına kimsenin şüphesi yok. Hele bir de Adebayor form tutarsa Benzema'nın kariyeri dibe vurmaya yeni bir boyut getirecektir.

Genç santrforun yeteneklerini ve formunun zirvesine çıktığında neler yapabileceklerini herkes biliyor. Ancak Benzema'nın duygusal bir oyuncu olması bu süreci kolay atlatamayacağının bir göstergesi. Kendine güveni çok az ve sahada olduğu zaman hareketsiz bir görüntü çiziyor. Taktiksel açıdan da kullanışlı bir oyuncu olduğu söylenemez.

Ortada Adebayor'un Mourinho'nun daha uygun bir isim olduğu gerçeği var. Ancak Benzema'nın yetenekleri de yabana atılır türden değil. Bakalım ligin ikinci yarısında Real Madrid cephesinde neler olacak? Adebayor derde derman olabilecek mi? Benzema'nın İspanya macerası sona mı erecek? Hepsini ilerleyen haftalarda göreceğiz.

Blog Widget by LinkWithin
 
Copyright 2009 Barbarossa. Powered by Blogger Blogger Templates create by Deluxe Templates. WP by Masterplan