23 Mayıs 2012 Çarşamba

Real Madrid: 2011 / 2012

2011-2012 sezonu Real Madrid ve Jose Mourinho açısından çok önemli bir sezondu. Her şeyden önce Real Madrid'in başında ikinci sezonunu yaşayan Jose Mourinho, içinde bulunduğu bu sezon içinde Şampiyonlar Ligi ve La Liga'da mutlaka şampiyonluklar istiyordu. Akabinde Şampiyonlar Ligi'nde kapılar yine yarı finalde kapansa da nihayet 2008'den sonra La Liga'da şampiyonluğa ulaşıldı.

Real Madrid için 2011-2012 sezonunu gene olarak incelemeye başlamak için, öncelikle Jose Mourinho'nun Real Madrid'e imza attığı günden bu yana yapılanları genel olarak ele almamız gerekiyor.

2007-2008 sezonundan bu yana Barcelona'nın Pep Guardiola ve sahadaki lider oyuncuları ile oluşturduğu hegamonyayı bir türlü kıramayan Real Madrid, 2008-2009 sezonundaki kötü gidişatın ardından çareyi ilk Los Galacticos dönemi Başkanı Florentino Perez'e sarılmakta buldu. İkinci dönem, Perez'in resmen başkan olması ile başladı. İlk deneme Manuel Pellegrini ile yapıldı. La Liga'da 2009-2010 sezonunda 96 puan toplayan Real Madrid, bunca gole ve galibiyete rağmen yine şampiyon olamadı. Çünkü karşısında 99 puan toplayan bir Barcelona vardı. Kabul edilmesi gerekir ki, Real Madrid'in ligde 2. oluşu, Perez için bir başarısızlıktı. Üstelik yaptığı yıldız transferlere rağmen Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final dahi görülememişti.

Perez, 2010-2011 sezonu başında kurtuluşu çok uzaklarda aramadı. İtalya'da Inter'in başında kulüp tarihinin en başarılı sezonlarından birini yaşatan Jose Mourinho, Real Madrid ile anlaşma sağladı. 2009-2010 sezonunda Barcelona'yı alt etmeyi başaran Jose Mourinho, aynı başarıyı Real Madrid'in başında yapmak adına can atıyordu. İşte Real Madrid'deki değişiklikler, 2010-2011 sezonu ile birlikte başladı. Jose Mourinho, iki sezonda neredeyse Başkan Perez'den dahi güçlü bir konuma geldi.

Transfer politikalarındaki değişiklikler, ilk göze çarpanlar oldu. Jose Mourinho, bununla beraber kulüpteki işlerine sıkça karıştığını söylediği Jorge Valdano'yu kapı dışarı atıverdi. Florentino Perez, artık kulübe karışamaz oldu ve sadece bir Başkanın yapması gerekenleri yapmaya başladı. Bugüne kadar transfer politikasında yıldız oyuncu almak için çabalayan Real Madrid, Jose Mourinho ile beraber kiralık oyuncu transfer etmeye (Emmanuel Adebayor), ismi çok büyük olmamasına rağmen geleceği düşünmeye (Nuri Şahin) ve çok faydalı olmasa da çok yönlü oyuncular ile (Hamit Altıntop) anlaşmaya başladı. 2010-2011 sezonunda Şampiyonlar Ligi ve La Liga'da elinden geleni yapmasına rağmen Barça'ya üstünlük kurmaya çalışan Mou, yine de bunu beceremedi. Pepe'yi orta alanda kullanmak gibi çılgınlıkları denedi, olmadı. Ancak 2. sezonunda Şampiyonlar Ligi haricinde tüm beklentileri karşıladı.

18 Eylül 2011 tarihinde Levante karşısında deplasmanda alınan yenilgi, henüz ligin başları olması sebebiyle en yadırganan anlardan bir tanesiydi. Jose Mourinho'nun artık 2. sezonuydu ve doğal olarak 'Sabırsızlık' had safhadaydı. Eylül'den Aralık ayına kadar Real Madrid, sadece bir beraberlik aldı ve 11 Aralık tarihinde oynanacak olan Barcelona maçına hazır hale geldi. Bu maç, üç yıllık birkimin belki de son bulacağı mücadeleydi.

Daha önceki El Clasico'larda her şeyi denemişti Jose Mourinho. Real Madrid taraftarının beklentisi, Real Madrid geleneklerine uygun olarak takımın her daim önde ve atak oynaması yönündeydi. Bu uğurda çıkılan maçta önceki sezonda 5-0 ile kazanan Barcelona oluyordu. Bu sezon ise artık beklenen, sadece ne olursa olsun galibiyetti. Karim Benzema, daha bir dakika olmadan attığı gol ile takımı umutlandırdı, ne var ki Barça, Santiago Bernabeu'da taktik analizlerie açıklaması zor olan 1-3'lük bir galibiyet almayı başardı. Ancak bu kez, farklı bir durum oluştu. Real Madrid, El Clasico'yu kaybetmesine rağmen Camp Nou'da oynanacak olan maça kadar Barça'nın yaşadığı düşüş, Real Madrid'in liderliğini pekiştirmesini de sağlamış oldu. Ancak bununla beraber Nisan 21'de oynanacak olan ikinci El Clasico'ya kadar da Real Madrid, 10 puan olan farkında biraz daha erimesine engel olamadı. Önce Manuel Pellegrini'nin çalıştırdığı Malaga karşısında Santi Cazorla 90. dakikada attığı frikik ile durumu 1-1 yapınca, takım iç sahada 2 puan birden bıraktı. Ardından oldukça gergin geçen maçta Valencia deplasmanı da 1-1 sona erdi ve takım iki hafta da dört puan birden kaybederek farkın 6'ya inmesini engelleyemedi. Şampiyonlar Ligi'nde alınan iki APOEL galibiyetinin ardından bu kez de Villarreal deplasmanında iki puan bırakan Real Madrid, 21 Nisan'da Camp Nou'ya şampiyon gidebilme ya da şampiyonluğunu orada ian edebilme umutlarını da tüketmiş oldu.

Real Madrid, 21 Nisan'da oynanan El Clasico'ya 4 puan farkla lider girdi. Maç Camp Nou'daydı, ve Barcelona'nın kazanması halinde puan farkı 10'dan, birden bire 1'e kadar düşecekti. Ancak beklenen olmadı. Real Madrid, kendisi gibi sahada yer aldı, Barcelona ise beklentileri karşılaşayamadı. Lionel Messi Real Madrid savunmacıları arasında kayboldu gitti. Tello ve Cuenca gibi oyuncuların oldukça tecrübesiz oluşları, orta alanda Cesc Fabregas, defansta ise Gerard Pique'nin Şampiyonlar Ligi düşünülerek dinlendirilmesi, Real Madrid'in deplasmanda aldığı 2-1'lük galibiyetin yaratılmasında oldukça yardımcı oldu. Bu galibiyetin arından puan farkı tekrardan 7'ye yükseldi ve Real Madird, son maçlarında puan kaybı yaşamayarak şampiyonluğunu ilan etti ve Cibeles Meydanı'nda haklı bir kutlama yaşadı.

2011-2012 sezonunda Real Madrid için Şampiyonlar Ligi'nde alınacak olan kupa, bir başarıdan öte adeta bir gereklilik haline gelmişti.

2002 yılında Bayer Leverkusen karşısında kupayı kaldıran takımdan Zinedine Zidane, takımda gözlemci olmuştu. Roberto Carlos Anzhi'de, Raul Almanya'da oynuyordu. O günlerden tek kalan, Başkan Florentino Perez'di. 2009-2010 yılında büyük yatırımlar yapan Perez, artık Şampiyonlar Ligi şampiyonluğunu bekliyordu.

La Liga'nın bitimine dört hafta kala ligde istediği alan Real Madrid, açık sözlü olmak gerekirse bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde yarı finalde oynadığı Bayern Münih dışında ciddi bir rakiple oynamadı. Grup kuraları çekildiğinde liderlik zaten garantiydi. Yılların intikamı Lyon karşısında alındı, ikinci turda CSKA biraz olsun temkinli olunmasın sağlasa da Real Madrid karşısında tutunamadı. Çeyrek Final'de Rum mucizesi APOEL de Real Madrid'e karşı direnemedi. Ancak yarı finalde şampiyonluk umutlarını söndüren, Bayern Münih oldu. Mesut Özil, ilk maçta Allianz Arena'da umutlandıran golü atsa da, maçın 1-1 yerine son anda 2-1 sona ermesi, durumu bambaşka yerlere götürdü. Real Madrid, ikinci maçta bu durumu tamamen toparlayamadı ve ikinci sezon üst üste bu turnuvaya yarı finalde veda etmek zorunda kaldı. Bakıldığında, La Liga'dan daha önemli görünen bu şampiyonluk için artık umutlar, 2012-2013 sezonuna taşınmış durumda...

Yazının Devamı: Sezondan neler öğrendik? Sezonun kırılma maçları, Oyuncu puanları, Sezonun verimli ve verimsiz oyuncuları, Sezonun maç yorumları ve Gelecek planları - Goal.com



Fotoğraf: Real Madrid CF v RCD Mallorca - Liga BBVA By: Denis Doyle @Getty Images Sport




Blog Widget by LinkWithin
 
Copyright 2009 Barbarossa. Powered by Blogger Blogger Templates create by Deluxe Templates. WP by Masterplan